Satıgül Yüksek, 366 adet değerlendirme yapmış.  (31/53)
Aşkın Ötesinde
Aşkın Ötesinde

7

Kitap güzeldi,güzel olmasına ama beni deli eden tarafları da yok değildi, yazarın kalemi iyiydi fakat şu resmiyet olayını çok fazla abarttığını düşünüyorum, kitaba Ferit bey diye başladık Ferit bey ve Renan hanım olarak bitirdik , bu kadar resmiyet olursa ben nasıl ısınacağım bu karakterlere , onların sıcaklığını nasıl hissedeceğim , ne bileyim, biraz zor oldu, sevemedim ben bu resmiyeti : ) Ferit Yavuz olmasa kitabı bitirebilirmiydim emin değilim , bugüne kadar karşılaşacağınız en patavatsız, en öfkeli, en vurdumduymaz , en kaba, ama bir o kadarda dürüst, tatlı, deli, komik, aşık ve kollarınıza alıp sıkıca sarılmak isteyeceğiniz bir adamla tanışmaya hazır olun : )) Renan ise zamanında fırtınalı bir gençlik yaşamış şu anda 44 yaşında olan ( ki bu onu Ferit’ten 7 yaş büyük yapıyor ) bir kadın, fakat içinde bulunduğu durum onu hayattan tamamen koparmış, sadece işine ve babasına odaklanmasına neden olmuş, Renan, insanlardan uzak durması ,soğuk davranışları,ukalaca hareketleri,kendini dünya'nın merkezinde zanneden tavırları ve aşırı resmiyetiyle önce Ferit’i sonrada beni delirten bir kadın yada ikimizi de aynı anda delirtmiştir emin değilim : )) Kitabın sonlarına doğru Renan’ın Ferit’ten uzak durmasının nedenini anladık ki baya sonlara doğru anladık, peki öğrendikten sonra neden hala uzak kaldın adamdan, neden o soğuk resmiyeti, o ruhsuz hallerini devam ettirdin, bari elinizdeki zamanı değerlendirin değil mi yok illa çektirecek Ferit'e hayır çektirdin de ne oldu :( Çok zor bir aşk,ikisinin de içinde bulundukları durumdan dolayı devam etmesi bir o kadarda imkansız , ama yinede yaşanıyor gerçi öyle beklediğimiz gibi, aşkın, romantizmin, tutkunun, doruklarında olmasa da yaşanıyor, keşke yazar hiç değilse bu anları daha sıcak ve arzulu yazabilseydi.. Kitabın sonunu böyle bekliyormuydum evet, en azından birinin sonu belliydi , ama diğer karakterin sonunu böyle bekliyormuydum asla : ( Bu arada artık Paris Grisi rengini duydukça yada gördükçe bu kitap gelecek aklıma :) Son sözüm Renan'a " O Kemanı Zamanında Çalacaktın" .... http://gulunkitapligi.blogspot.com.tr/

Belalı Korumam
Belalı Korumam

8

Yalnızca Deniz'in varlığı sayesinde güzelleşen okumaktan zevk aldığım bir kitaptı :) Selin anne ve babası ayrı bir kız, büyükbabası ile yaşıyor ve bu tamamen kendi seçimi, zira ailesi o kadar sorumsuz ki Selin'in onlardan biriyle yaşamak yerine kendisi için en doğru olanı yaptığını düşünüyorum, yalnız ilk sayfalarda Selin'in ailesi hakkında verilen bilgi hızlandırılmış tur gibiydi :) Büyükbabasının fazla zengin olması , başında ebeveyn bulunmaması, Selin'in şımarıklık ve sinir kotasını fazlasıyla aşmasına neden oldu, sadece onun değil benimde kotamı bayağı doldurdu :) Büyükbabası Selin'in şımarıklıklarından ve kafasına göre kaçıp gitme huyundan sıkılıp başa çıkamayacağını anlayınca ona bir koruma tutmaya karar veriyor, fakat kızımız öyle ukala ki önce Büyükbabasını paylayıp, sonra da soluğu Miami de alıyor, orayı komşu kapısı yapmış durumda :) Selin'in hiç arkadaşı yok, hiç sevgilisi olmamış, ve çokta uyumlu bir kız sayılmaz, sadece büyükbabası var,ama bunun yanı sıra pahalı alışverişler yapmayı , içmeyi ve başına buyruk hareket etmeyi fazlasıyla seviyor.. Kaçıp Miami'ye geldiği ilk gecesinde sıkılıp eğlenmek için bir bar'a gidiyor sonra sarhoş oluyor ,ardından yaşanan ufak bir sarkıntılık olayı ortalığı hareketlendirirken, esas oğlanımız Deniz devreye giriyor ve onu kaçırıp hapsediyor.. Bu adam kimdir ,onu neden kaçırmıştır, amacı nedir, hikaye bu sorularla başlıyor.. Erkek karakterimiz Deniz, bu ismi severim, genelde kadın adı olarak düşünülür, ama bence erkeğe daha çok yakışıyor, Deniz zorlu bir sürecin kendisini beklediğinin farkındadır, kız hakkında tüm bilgiye sahiptir, plana uygun bir şekilde hareket etmeye başlar, ama işler hiçte umduğu gibi gitmez, özellikle aralarında başlayan çekim aşka dönüşmeye başlayınca Deniz planı unutuyor ve Selin Stockholm sendromuna yakalanıyor :) Sayfalar ilerledikçe farkına vardım ki ikisi de dengesiz, ne istediğini bilmeyen, öfkeli çocuklar gibiler ve bu açıdan gayet uyumlu bir çift oldular... Deniz elinden geldiğince kızdan uzak durmaya çalıştı, ama pekte başarılı olamadı, arada gittikleri yemekleri ve dansları sevdim, okyanus kıyısında geçirdikleri zamanlar güzeldi, özellikle kızı ellinden kaçırdığında bir düzine otobüsü arayıp Selin'i bulma manevrası iyiydi, birbirlerinden uzak durmaya çalışayım derken kendi canlarını yine kendileri yaktı... Selin bir çok sahnede beni deli etti, başlarda çok zeki bir kız imajı çizerken zaman ilerledikçe aptalca sorularla u dönüşü yapmaya başladı, "Ne yapıyorsun, Neden yapıyorsun Ne demek istiyorsun" ... Cevapları o kadar belli olan gereksiz sorulardi ki, o sahnelerde biraz beyin nakli fena olmazdı :) En sevmediğim hareketlerinden biri ucunu kaçırdığı utangaçlıkları oldu, gerçekten o kadar fazla ve o kadar gereksiz sahnelerde bunu yaptı ki yok artık dedim :) Sevdiğim sahnelerde vardı tabi, mesela çamaşır rengi bulma denemesi iyiydi, kırmızı siyah mı, beyaz mı mor mu, derken çok eğlendim, ve Deniz'in arsızlıkta sınır tanImayan halleri çok keyifliydi, bu arada Deniz gerçekten, çok yakışıklı, çok arsız, çok edepsiz ve çok ukala ,yani ne ararsan var kendisinde, özellikle de adonis kaslarıyla ortalıkta dolaştıkça ona karşı koymak gerçekten de çok zor oluyor :) Aslında kitap 3 perdellik bir oyun gibiydi. Önce kaçırılma sahnesi ve ardından yaşananlar, sonra gerçeklerin ortaya çıkması ve büyükbabanın bunları oyuna getirdiği sahne ve 38 yıl sonraki sahneler :) Büyükbabanın onları yeniden bir araya girme çabasında o televizyon her açıldığında testere filmi geldi gözümün önüme "I want to play a game" : ) Hikayenin ikinci kısmında Selin'in Denizi ortada bırakması yani ona yaptığı hareket ( spoiler vermemeye çalışıyorum) geçekten anlamsız,aptalca ve kolay affedilecek bir şey değildi, bence Deniz erken bile affetti ben olsam daha çok çektirirdim, yani tamam kızgınsın, sana yapılanları affedemiyorsun,ama bunun intikamı bu şekilde olmamalıydı ... Ve son bir şey kitabın bir yarısından sonra Bebeğim kelimesinden fenalık geldi :) http://gulunkitapligi.blogspot.com.tr/

Ismarlama Bebek
Ismarlama Bebek

6

Katil olmadan bitirebildiğim kitaplardan biri oldu ... Üniversitenin hukuk bölümünde okuyan genç bir kadının içine kaçan, onbeş yaşında ve akıl sağlığından ciddi derecede şüphe etmeme neden olan bir ergen kızın hikayesini okudum.. Turgut Vildan'ı üç sene önce kızın babasının şirketinde, sadece bir kaç saniyeliğine görüyor ve hemen aşık oluveriyor. Vildan üniversiteyi yeni kazanmış o zamanlar, Turgut bu nedenle kıza üç yıl boyunca yaklaşmıyor, neymiş biraz daha büyümesini beklemiş, değil üç yıl otuzüç yıl da beklese bu kız büyümez, adam nereden bilsin :) Daha sonra kızın karşısına çıkmaya karar veriyor, zar zor kızın ailesinin de baskısıyla bir cafe de buluşuyorlar, daha doğrusu kızın yaptığı bir oyunla kız onun beklediği adam olduğunu farketmiyor, Turgut'tan kurtulmak için kuzeninin yardımıyla ayarladığı sahte sevgili olduğunu zannediyor, Turgut oyunu fark ediyor ama bozuntuya vermiyor, hayatımda gördüğüm en saçma sahnelerden biriydi, daha adamın kendisini tanıtmasına fırsat vermeden, kim olduğunu biliyorum, hemen otur da oyuna başlayalım diyor, müneccimmisin sen masana gelen her adamın kim olduğunu hemen anlıyorsun, sonrasında, dokunmalar sarılmalar, aptalca samimi görünme çabaları yuh dedirtti resmen :) Benim nefret ettiğim bu tanışma sahnesinde, bizim Turgut 'un aşkı iyice depreşiyor, babasının şirketinin içinde bulunduğu zor durumundan yararlanarak borçların silinmesi şartıyla kıza evlenme teklifi ediyor, babasının çok hasta olduğunu ve ölmeden önce evlenip ona bir torun vermesi gerektiğini bunun için de Vildan'ı seçtiğini söylüyor, ve olaylar bu şekilde başlıyor.. Vildan'ın şımarıklıkları ,kaprisleri, hakaretleri, insanı çileden çıkaran tüm hareketlerine bu kadar katlandığım için , Turgut'tan önce kendimi tebrik ediyorum :) sürekli çocuk gibi mızmızlanan, şımarıkça hareketleri ve adama ettiği hakaretlerde limitleri zorlayan, ağzının üstüne çapma isteğimi her satırda depreştiren, bana kafayı yedirtip karakterlerle her saniye kavga etmeme neden olan bir kadın Vildan.. (sanırım artık bu isimden nefret edeceğim ) Turgut' ise pes dedirtti gerçekten, ben okurken dayanamadım bunca aşağılanmaya, sen nasıl dayandın be adam, bu kadar şımarık bir kızın her hakaretine nasıl olup da sürekli gülümsedin, iltifatlar yağdırdın, her kelimenle kızın egosuna tavan yaptırdın, seni anlamak gerçekten mümkün değil. Vildan, kitap boyunca adamın her şeyi zorla yaptığını söyleyip durdu, zorla evlenmemi sağladın, zorla öptün, zorla dokundun, zorla sahip oldun, ama bence istememde yan cebime koy gibiydi hareketleri, fakat vildan kendisine karşı dürüst olmaktansa, her fırsatta adamı aşağılamayı tercih etti, aslında evlenmek istemeseydi de kaybedilecek bir şey olmayacaktı sonuçta evlilik teklifini reddetseydi bile Turgut kızın babasının şirketine her halukarda ortak olup zor durumu atlatmasını sağlayacaktı,bunu kıza da söylemişti, yani istese hayır diyebilirdi Gelelim kitabın en önemli kısmına, Kuşadasında, Turgut'un Vildan'a zorla sahip olduğu sahneye, burada gerçekten düşünüldüğü gibi bir tecavüz olayımı yaşandı yoksa Turgut bu olayda tahrik indirimi alır mı ona okuyucular karar verecek, çünkü karşımızda ne istediğini bilmeyen,sınırları zorlayan ve her hareketiyle bir adamı kışkırmanın ötesine taşıyan bir kadın var. Bana göre tahrik indirimi almalı :) hocamın okuduğum kitaplarından en nefret ettiğim kadın karakterler Tuğçe ve Pınar'dı ama Vildan hepsini ezerek açık ara farkla ilk sıraya yerleşti... Ve Turgut, bir kadın karşısında kendisini bu kadar küçük düşüren ilk erkek olarak tarihe geçti,çok yazık oldu,senden gerçekten hoşlanabilirdim, üstelik bunun için tek kuruşunu istemezdim :) Fatih hocamın yazdığı bir kitaba bu şekilde yorum yapacağım aklıma gelmezdi, okumadığım üç kitabı var elimde dilerim onlar için bu şekilde bir yorum yazmak kısmet olmaz :) http://gulunkitapligi.blogspot.com.tr/

Aşk Yağmuru  (Animal Magnetism, #1)
Aşk Yağmuru (Animal Magnetism, #1)

6

Çerezlik ama güzel bir aşk romanıydı diyebilirim, hikayemiz Idoha'nun Sunshine kasabasında geçiyor, Erkek karakterimiz Brady, kendisi kiralık bir pilot özellikle ortadoğuda savaş bölgelerinde görev yapmış, ailesi yok koruyucu aileler arasında dolaşmış ve şansına hep berbat ailelere denk gelmiş, yani zor bir çocukluk geçirmiş, bu nedenle bir yerlere bağlanma ve birilerine ait olma korkusu var, hiç bir yerde uzun süre kalamıyor, bir ev ve bir aile kurma düşüncesi yok, yani pembe panjurlar ona göre değil :) iki erkek kardeşi var Adam ve Dell , kardeş dediysem aralarında kan bağı yok, ama yıllar önce bu üç genç adamı himayesine alıp büyüten Sall sayesinde kardeşten öte bir bağ var aralarında. Adam ve Dell Idaho'nın Sunshine kasabasında yaşıyorlar, Dell Veteriner ve Adam Kurtarma timinde görevli fakat yaşadığı kötü bir olay yüzünden görevinden ayrılmış şu anda sadece hayvanlara eğitim veriyor, ayrıca esas kızımız Lilah la birlikte çalışıyorlar ve bu iki genç adam Lİlah'ı kızkardeşleri gibi seviyor. Gelelim esas kızımıza adı Lilah kendisi Sunshine kasabasında büyümüş ailesi ölünce onu büyükannesi büyütmüş, Las Vegas Üniversitesinden burs kazanınca soluğu orada almış, ama yaşadığı acı bir tecrübe ki bence ders niteliğinde olmuş okulu tamamlayamadan gerisin geri kasabaya dönmüş, kendisine ait bir hayvan bakım evi var,maddi zorluklar içerisinde burayı yürütmeye çalışıyor, biraz inatçı Adam ve Dell'den yardım almak istemiyor, hayvanlara hem bakıyor hemde kimsesiz hayvanlara yeni aileler buluyor, Aşk konusunda şanssız eskiye ait iki ilişkisi var ikisi de kasabadan ama bir şekilde yürütememiş ve bu nedenle kimseye bağlanmak istemiyor sadece kısa ve sonu düşünülmeyen bir ilişki istiyor ama uygun aday yok : ) Olaylar Brady'nin işinden bir süre izin alıp, Adam ve Dell'in ısrarlarına dayanamayıp tatilini Sunshine kasabasında geçirmek için yola çıkmasıyla başlıyor .... Brady ve Lilah'ın aralarındaki aşk güzel yansıtılmış, yazar erotizm'i bolca kullanmış ama okurken rahatsız olmuyorsunuz, aslında erkek karakterlerin arsızlığına alışığız ama bu kitapta kızımız biraz daha fazla arsız :)) http://gulunkitapligi.blogspot.com.tr/2015/04/ask-yagmuru-tanitim-ve-yorum.html

Tersyüz
Tersyüz

8

Kitap, Klasik Güzel ve Çirkin hikayesinden farklıydı bence, bu kitapta savaşın çirkin yüzü var, genç insanların,anlamsız ve asla kazananı olmayan bir Savaş karşısında yitip gittiklerini görüyoruz,kaybolan ruhların, yok olan yaşamların ardından,geride kalanların kıymetinin ve değerinin, bilincine varılmasını,okuyoruz, artık hiç bir şeye eski gözle bakamıyorsunuz herkesin ve her şeyin anlamı daha bir farklı oluyor.. Hikayemizin yakışıklısı ve nam-ı diyar yaralı yüzü Ambrose Young, kendisi lise son sınıf öğrencisi,okulun güreş takımında,oldukça başarılı ve bu başarısı kasaba dışına kadar ulaşmış, kendisi 1.92 boyunda 97 kilo ağırlığında,inanılmaz güzel bir vücuda ve tanrıları kıskandıracak bir yüze sahip, Bailey'in ona taktığı isimle tam bir Herkül :) Annesi tarafından terk edilmiş, üvey babası Elliott Young tarafından büyütülen ve çok sevilen genç bir adam, Hikayemizin tatlı kız Fern, Ambrose ile aynı lisede okuyor, çocukluklarından beri aynı kasabada yaşıyorlar,kendisi, güzel, akıllı, Bailey'in kuzeni, geleceğin yazar adayı ve çocukluğundan beri Ambrose aşık, ondan başkasını gözü görmeyen,kalbi de aşkı da güzel bir kız, gerçi lise zamanlarında çokta dillere destan bir güzelliğe sahip değil,kendisi de bunun farkında ve bu yüzden asla Ambrose'a sahip olamayacağını düşünüyor, ama işler zamanla tersine dönüyor... Belkide hikayede en çok sevilenlerden biri Bailey, Fern'in kuzeni, kendisi Duchenne kas distrofisi hastası,on yaşında bu hastalığa yakalanmış, bu tarz hastalar genellikle yirmili yaşlar kadar yaşayabiliyorlar,birilerinin yardımı olmadan parmağını bile kıpırdatamıyor, Bailey bu gerçeği biliyor ve zamanla kabullenmiş, Fern, kuzeninin eli ayağı olmuş durumda,yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor, doğduklarından beri birlikteler, kuzenden öte kardeş gibiler, birbirlerinin tüm sırlarını bilir, hayatlarına dair her şeyi paylaşırlar.. Bailey hikayenin en mantıklı karakterlerinden,herkesin ne düşündüğünü ne hissettiğini bilir, hayatlarına direk müdahale etmeden neler yapabileceklerini zeki ve sivri diliyle söyler,doğru yola getirmeye çalışır,çocukluğundan beri aşık olduğu , evlenmeyi düşündüğü birisi var, Fern'in okul arkadaşı ve okulun en güzel kızlarından biri Rita .. Hikaye 11 eylül saldırılarından sonra, Ambrose'un kendini ve geleceğini sorgulamasıyla başlıyor, bir anda orduya katılmaya karar vermesi ve yanında arkadaşları Connor, Paul, Grant, ve Jesse' yi de sürüklemesi, hayatının dönüm noktasını oluşturuyor, çünkü geriye , yaşadıkları kasabaya,sadece içlerinden birisi geri dönebiliyor,eski halinden eser kalmayarak,geride, gençliğini,dostlarını,yakışıklı yüzünü,ve ruhunu bırakarak, Ambrose için asıl savaş bundan sonra başlıyor.. http://gulunkitapligi.blogspot.com.tr/

Aşkların Son Durağı (Destiny #2)
Köken (Lux, #4)
Köken (Lux, #4)

10

Kapıların kapanmasının Kat'i benden ayırmasının üstünden otuz bir saat, kırk iki dakika ve yirmi saniye geçmişti. Onu en son otuz bir saat,kırk iki dakika ve on saniye önce görmüştüm .. Daemon için zaman işte o andan itibaren durdu, bu nedenle Daemon çok sinirli, çok öfkeli , önüne çıkan herkesi yok etmeye hazır, çünkü Weather Dağı'n da işler yolunda gitmedi ve Kat Daidalos'un elinde ... Serinin diğer kitapları çok iyiydi ama bu dördüncü kitaba bayıldım, sona yaklaşırken gerçekten de herkesin safı belli oluyor, en yakınındakilerin ihanetini öğreniyorsun, kayıplar yaşanıyor, köken çocuklar ayrı bir felaket. Ve koca bir şehri Las Vegas'ı cehenneme çevirdiler tam beyaz perdede izlenecek bir sahneydi, sonunda ise gökten gelen yüz binlerce yeni ziyaretçiyle savaş başlıyor ... Son kitap için sabırsızlanıyorum Black'lerin tercihi kimden yana olacak , köklerini mi yoksa insanlarımı seçecekler :) Daemon ve Kat her zaman ki gibi harika aralarındaki aşk ve tutku sınır tanımadan soz hızla devam ediyor.. http://gulunkitapligi.blogspot.com.tr/