Ahmet Ümit, kaleminin ustalığına bu kez mistik bir esrar da katarak sadece polisiye romanlarda başarılı olmadığını da kanıtlamış. Ön planda yarı Amerikalı yarı Türk olan bir sigorta ekspertizinin Konya'daki bir otel yangınının aslını soruşturması işlenirken geri planda ise kendilerini küçük yaşta terk eden Mevlevi babası ile iç hesaplaşması Şems-i Tebrizi'nin rehberlerliğinde işlenmiş. Şems ile Mevlana'nın yüce dostluklarının Elif Şafak'ın Aşk romanında işlenişine bayıldığımı düşünürken bu romanla birlikte Mevleviliğe ve Şems ile Mevlana'ya asıl şimdi bir kez daha vuruldum. Bence Aşk romanını oldukça gölgede bırakan bir romandı Bab-ı esrar. Romanın açıklamasında Şems'in öldürürülmesine ışık tutan bir eser olarak izah ediliyor olsa da bence bundan çok daha ötesiydi. Mevlevilikteki aşk kavramı, Şems ile Mevlana'nın dostluklarının özü ve her iki şahsiyetin kişiliklerini daha iyi kavramayı sağlayan ayrıntılar, pek çok karakter ve romanın bence ikincil kahramanı Karen Kimya'nın yaşadığı rüya/halüsinasyon/doğa üstü anlar aracılığı ile çok güzel resmedilmişti. Romanın büyük bir kısmını boğazım düğüm düğüm, yüreğim kabından taşarcasına coşku dolu olarak okudum. Şiddetle tavsiye ederim.
Ve karşınızda Türkan Şoray ve Ekrem Bora'nın esmer ve genç hali... Evet romana başladım, bir süre sonra hissettirdiği buydu işte. Yeşilçam filmlerinden bir tanesinin romanlaşmış hali vardı sanki elimde. En en başta karakterlerin ismi oturmamıştı bir kere. Kenan ve Lal...Akış jet misaliydi ve ne yazık ki yapay kalmıştı. Çat orada çat burada çat kapı arkasında. Bilin bakalım bu nedir?Vefa Enver'in "Sana aşık değilim" romanı. Üzgünüm. Konu sıradandı, işleyiş aceleye getirilmişti ve hepsinin ötesinde ilk romanlarında farklı bir tarz sergileyen bir yazardan beklemeyeceğim bir romandı. Çok mu eliniz boş kaldı, aşk romanı okumanız mı geldi... I ııh yine de tavsiye etmiyorum.
Asude'nin okuduğum üçüncü kitabıydı. Gül ve avcı ile başladım romanlarına. Ve o romana pek çok açıdan bayılmıştım. Ardından pabucumun ajanı geldi. Evet kabul etmeliyim çılgın bir yazı tarzı ve hikaye kurgulama/anlatıma sahipti ama... Ne yazık ki geride bir tat bırakmamıştı. Maalesef aynı şeyi dikkat aşk çıkabilir için de söylemek durumundayım. Aşk romanlarında bittikten sonra birkaç gün hayatımda o romanın kahramanlarıyla yaşama tadı bırakmasını bekleyen bir okurum. Nereye baksam okuduğum romandan bir esinti görmeli hissetmeliyim. Ne yazık ki ne dikkat aşk çıkabilir'de ne de pabucumun ajanında bu büyüyle sarmalanmadım. Ve bu romanla birlikte bir karar aldım. Asude ne zaman ki yeniden tarihi aşk romanı (historical) yazar ben o zaman onun romanını alır ve okurum.
Okuyacağım kitaplar hakkında öncesinde iyi kötü bir araştırma yapmaya çalışırım. Hele ki satın alacaksam. Bu roman yoklukta Abdurrahman Çelebi şeklinde elime geçtiği için bir kaç okuyucu yorumuna göz atıp okumaya başladım. Yorumların büyük bir kısmında yarısına kadar katlanın sonra değecek dendiğinden sabırla katlandım. Ama ıı ıııh. Psikoloji sevdiğim bir alan olmasına, kendimi oldukça açık fikirli biri olarak tanımlamama ve tüm sabır katsayılarımı kullanmama rağmen Zar Adam'ın peşine takılamadım bir türlü. Ve ciddi anlamda sıkıldım. Felsefesini savunmak adına yaptığı tüm o şahane tahlillere rağmen zar adam mentalitesini sunma, test etme ve yaşama biçimi bana çok yanlış ve sıkıcı geldi. Kitabı yarım bırakmadıysam tek nedeni yarım kalan romanların bende karabasan etkisi yaratıyor olmasındandır.
Yazarı bu an itibariyle resmi olarak üçkağıtçı ilan ediyor ve kendisini ağzıyla kuş tutsa bile okuma yaşamımdan tamamen çıkarıyorum.