Önceki kitaptan daha güzel ve sürükleyici olsa da Ölümcül Oyuncaklar'ın ilk üç kitabındaki tadı alamadım. Karakterleri -özellikle Magnus- çok sevsem de serinin uzadıkça tadının kaçtığını düşünüyorum. Yine de Cehennem Makineleri'ne yapılan göndermeler beni gülümsetti ve Kardeş Zachariah/Jem sahneleri hüzünlendirdi. Diğer kitabı okuyacak mıyım, evet ama beklentim büyük çünkü iki kitaptır oyalandığımızı ve pek olay olmadığını düşünüyorum. Magnus'un Will'i hala hatırladığını okuyup sevindiğim için 8 verdim. Bu arada Alec bu kitapta iyice saftirikleşti. Olsun hala seviyorum. Son olarak Jace'in İki Şehrin Hikayesi kitabında Will'in yazdığı notu bulması hoştu fakat zorlama gibi hissettirdi. Yani biliyoruz kitaplar ve karakterler CM ile iç içe ama o kitabın orada işi ne, lütfen.
Tek kelimeyle MÜKEMMELDİ. Ben kitap okurum diyen her insanın okuması gereken bir kitaptı ve çocuk kitabı denmesine rağmen genç yaşlı herkese hitap eden bir kitaptı. Hugo ve sayamadığım sayısız ödülü hakkıyla kazanmış diyebilirim. Beğenmeyenin içindeki çocuktan ve hayal gücünden şüphe ederim.
Hep şöyle düşünmüşümdür; iki tane süper kahraman bir araya geldiğinde düşündüğümüz kadar süper olmazlar. Batman vs Superman, avengers ya da Justice Legue ne zaman bir araya gelse olay klişelerle dolar ve kahramanlar birbirlerinin önüne geçer. Oysa Rick Riordan yedi tane birbirinden yetenekli karakteri öylesine gerçek kılmış ki kimse birbirinin önüne geçmemiş. Bu ince detayı mükemmel bir şekilde yakaladığı ve tam anlamıyla sürükleyici bir kitap yazdığı için yazara 10 üzerinden 10 veriyorum.
Başlarda biraz sıksa da, biraz da abartılı gelse de Malachi'yi çok sevdiğim için devam ettim ve iyi ki öyle yapmışım. Gayet güzel ve tatmin edici bir sondu. Aksiyon dolu sahneleri de sevdim fakat gergedan muhafızlara bir türlü alışamadım doğrusu. Ayrıca Nadia'yı çok bencil ve zayıf buldum. Lela'nın güçlü karakteri yanında çok sönük kaldı biraz daha kitapta yer almalıydı bence. Yine de okunabilir, çerez, akıcı bir fantastik romandı. Kapağını sevmedim ama bunu yayınevine bağlıyorum.
Yine bir John Green kitabı ve yine buruk bir son... Genel olarak güzel bir kitaptı, yaz mevsiminde ayaklarınızı uzatıp biraz huzur ve felsefe bulabileceğiniz türdendi. Benim için bir Alaska'nın Peşinde değildi ama Margo'yu da Q'yu da çok sevdim. Özellikle araba yolculuğunu ve kendimi onlardan biriymişim gibi hissettiren arkadaş grubunu,mizahi anlatımını çok hoş buldum. 1 puan kırıyorum. Çünkü Q'nun Margo'yla biraz daha vakit geçirmesini ve onu takip ettiği zamanların dışında daha iyi tanımasını dilerdim. Onun haricinde sıcacık bir kitaptı.
Kitap akıcı ve hoştu bence. Fantastik ögeler fazla olduğu için sevmeyenler olabilir ama bence fantastik ögeler çok güzel renk katmıştı. Gaiman seven herkesin okuması gerek.
Bence o derece eleştirilecek bir kitap değildi, tamam kızın hayatı cinsellikle doluydu ve yaşının küçük olması da cabasıydı. Ama Melissa'yı yargılamayı bırakıp, psikolojisini incelediğinizde kitabı seveceğinizi düşünüyorum. Çok güzel bir kitap değildi ama Meli anlamaya çalışmak,onun kirliliğini sevmeyişini, erkeklerin dokunuşlarından hoşlanmadığı halde arzularına tutsak oluşunu takip etmek ilginçti. Sonunu merak ettim ve kıza hem acıdım, hem ona sinirlendim. Bedenini bu kadar sevdiği halde onu ucuza satmamalıydı bence. Öte yandan bu kitabı salt cinsellik olarak algılamak çok yanlış, çünkü Grinin Elli Tonu cinsellikti, Zar Adam cinsellikti ama bu kitap cinselliği hor gören bir kız hakkında psikolojik bir romandı benim için.