maggie, 752 adet değerlendirme yapmış.  (26/108)
Christine
Karanlıklar Dükü (Maiden Lane #6)
Karanlıklar Dükü (Maiden Lane #6)

6

Pegasus çok şükür Hoyt'u hatırladı. Yayın evinden hamle gelmeyince geçen şubat ayından beri seriyi okumaya devam ediyorum. 4 kitap sonra da (2 ana + 2 yan kitap) bitirmiş olacağım. Seriyi sevenler yayın evinin keyfini beklemektense İngilizce'sini okuyup bitirsinler. Malum, bu kitap 22 ay sonra çıktı, sonraki kitabı ağırlık verdikleri psikolojik/gerilim ve kişisel gelişim kitaplarından ötürü garanti 3 sene sonra çıkarırlar. BÜYÜK ORANDA SPOILER İÇERİR!!! Kitap hem beklediğimi verdi hem de vermedi. Açıkçası biraz daha sırlarla dolu ve macera dolu bir kitap bekliyordum. Sonuçta Artemis şu kitaba kadar tam bir sır kutusuydu. Kendisinden daha karanlık şeyler beklerdim. Meğerse kardeşiyle birlikte kader kurbanı olmuşlar. Ayrıca St. Giles Hayaleti diğer 2 kitaptakine göre daha az yer kaplıyordu. Bu özelliği beğenmedim demek isterdim fakat karaktere fazla gıcık olduğum için boş veriyorum. Kitap Artemis'in geçmişi ve bu dük bozuntusunun ailesinin katilini araması diye 2'ye ayrılıyor. İyi ki yazar Artemis'e daha sık yer vermiş. Adam kitabın son çeyreğine kadar boş boş dolandı durdu. Kitapta ufak da olsa Asa'yı gördüm. Olaylarla alakası olmamasına rağmen kendisi en büyük zarara uğradı. Ve ilerleyen kitaplarda büyük rol oynayacak yeni bir karakter geliyor. Nasıl bir karakter henüz fikrim yok. Kitabı resmen Artemis sırtlamış. Allah'ım sen ne güzel bir kadınsın öyle! Zaten serinin 3. kitabından beri gözüm tutmuştu hatunu. Büyük oranda kendisinden beklediğim hareketleri gerçekleştirdi. Hayatım boyunca okuduğum ruhen en olgun kadın karakter kendisi oldu. Yalnız bu kadar alçak gönüllü olduğunu ben de tahmin etmiyordum. Kadın bildiğiniz bunun kitabını yazmış. Maximus ile ilişkisindeki riskleri ve zorlukları biliyordu ve bunları olduğu gibi kabullenmesini sevdim. Tabi bu uysal göründüğü anlamına gelmiyor. Kitap ilerledikçe haklı sebepler ortaya koyarak niçin ilişkiyi sürdüremeyeceğini de güzel bir biçimde anlatıyor. Ama Artemis'in içinde özgür bir ruh da mevcut. Her ne kadar kuzeninin Maximus'a ilgisi olduğunu bilse de onunla ilişki yaşamaktan çekinmedi. Sonradan kuzenine yaptığı şey için üzüldü ama pişman olduğunu sanmıyorum. Bu durumlarda kadın karakterler fazlasıyla drama bağlıyorlar. Artemis, tersini gördüğüm ilk kişi oldu. Yalnız sapıklıkta Winter'ı aratmamasına oldukça güldüm. Kendini dükün kişisel hizmetkarına gösterecek kadar vurdumduymaz olması oldukça eğlenceliydi. Artemis'in biricik kardeşi Apollo da ayrı şahane! İntikam Maskesi'nde 3 sayfa görünmesine rağmen ona ve kardeşine duyduğu sevgiye bayılmıştım. Şimdi ise bu durum katlanarak arttı. Kardeşler arası bağın hala sıkı olmasını sevdim. Meğerse bombalar Apollo'da saklıymış. Ama burada kendi gözlemim kadar Artemis'e de canı gönülden inanıyorum. İki kardeşin bu durma düşmesinin sebebi kesinlikle Apollo'nun suçu değil. Kimin olduğunu sonraki kitapta öğreneceğim. Şimdiden o kişi için hoş olmayan düşüncelerimi hazırladım. Ayrıca bu kitapta Apollo'ya zarar veren karaktersizin de Allah belasını versin diyorum. Şimdiiii, gelelim Maximus ayısına! Yazarın bu serisindeki diğer karakterlere nazaran kendisi için fazla bir hazırlık yapmadığını gördüm. Bildiğimiz klasik historical düküydü. Normalde kendisini es geçerdim fakat karşısında Artemis isimli bir tanrıça olunca iş değişiyor. Zamanında Maximus, Artemis'e ağır gelir demişim. Düzeltiyorum: Maximus, Artemis'i hiç mi hiç hak etmiyordu. Oğlum, seni de kara listeme aldım! Neymiş "Ben bir düküm, Artemis'i bırakmam ama o sadece metresim olmalı. Ben onun soylu kuzeniyle evleneceğim." Terbiyesize bak ya! Unvan olarak yüksek olabilirsin ama adam olmadığın kitap boyunca o kadar belli ki. Oldukça melek gibi bir babası olmasına rağmen ona piç diyen birinden ne beklenir ki zaten! Yerin dibine gir inşallah! Seride Maximus ayısından sonra bir de James denen bir arkadaş mevcut. Her zamanki gibi hayalet arayacağım niyetine yine mikser görevini üstlenmiş durumda ama bu sefer mikserliği ona pahalıya patladı. Kitabı gelecekte okuyacak olanları bilemem ama başına geleni okuyunca bir "Ohhhh" çekmiş olabilirim. Gönül isterdi şu karakterden sonsuza kadar kurtulayım, maalesef 8. kitabın baş kahramanı kendisi. Kitapta Artemis ve Apollo'dan sonra beklediğim kişi tabi ki biriciğim Winter'dı. Tabi gelir gelmez yine Winter'lığını yaptı. Artemis'in başına gelenden sonra kendisini ölü kabul etmesi kopardı beni. Herhalde aynı şey eşinin başına gelse "Eşim nasıl olsa öldü." diyerek ortamdan çekip gidecek. Godric ile de iyice kanka moduna girmişler. Ama bu ikiliyi anca 2 sayfa okumak üzdü. Ben biraz daha kitaba dahil olmalarını isterdim. Ah eşek Maximus ah! Derdini bu kankitolara anlatsan ne sen uzun seneler katil arardın ne bu ikiliyi az okurduk. Ya, ben şimdi Winter bebeğimle 9. kitaba kadar ayrı mı kalacağım? İzninizle ağlama köşeme çekiliyorum.

Şer Saati
Madam Bovary
Eskici ve Oğulları
Sardalye Sokağı (Sardalye Sokağı #1)
Kırmızı Elbisenin Hatıraları (Bachelor Chronicles, #5)
Kırmızı Elbisenin Hatıraları (Bachelor Chronicles, #5)

4

Serinin son iki kitabında nedense düşüşler mevcut. Her zaman söylerim, fazla beklenti oluşturulan karakterlerin hikayeleri çoğunlukla vasat çıkar. Bu serinin gözdesi olan "Pippin/Dash çifti" de vasatlık açısından verilebilecek örneklerden biri. Çoğu kişinin aksine çiftin 27 sene sonra kavuşması anlamsız gelmedi. 50'li yaşlarında kavuşan çiftin hikayeye oldukça değişik bir hava kattığını söyleyebilirim. Ama geri kalanı oldukça sıkıcıydı. İlk 4 kitap biraz daha heyecanlı olaylar üzerine kuruluyken bu sefer daha çok iç hesaplaşmaların olduğu bir kitap okuyoruz. Fakat o kadar çok havada kalmış ki... Örneğin kitapta Pippin'in, kocasını oldukça sevdiğini söylüyor yazar fakat bunu kanıtlayacak bir sayfa bile mevcut değildi. Pippin'in kalbi hala Dash diye çarpıyor. Ben bir an bile kocasını sevdiğini sanmıyorum, yoksa zamanında onu sevdiğini kanıtlayacak bir şey görürdüm. Ama dediğim gibi bir satırcık bile yoktu. Dash desem 27 sene boyunca Pippin'in hasretini çekiyor, bunalımdan bunalıma sürükleniyor fakat barışma süreleri boyunca tek olay içmeyi bıraktıktan sonra bir kez içki komasına giriyor. Sonra hoop, eski Dash oluyor. Hele Ginger olayında kocaman bir "Hadi ama, bu kadarı da olmaz!" diye içimden bağırdım. Son olarak kaptanlardan Nate ne kadar iyiyse Jack o kadar berbattı. Jack resmen gıcıklığın vücut bulmuş haliydi. Sonunda Jack için kitap gelecek gibi görünse de şu an için mevcut değil. Ben Nate'i tercih ederdim fakat içimden bir ses yazar Nate'i mahvederdi diyor.