Serinin asıl başlangıcı bu kitaptan başlıyor. Ve yazarın bu kitabını daha çok beğendim. İlk kitapta ölümlerden ölüm beğendiğim Jack karakteri 180 derece değişmiş şekilde karşımıza çıkıyor. Ve onun hala aynı davranışları sergilemesini beklerken hatalarından ders almış olarak görmeyi beklemiyordum. Bu yönden olduka beğendim. Miranda ise yaşadığı büyük tatsızlıktan sonra daha dik duruşlu ve cesaretli yapısıyla sevilen karakterlerden biri haline geliyor. Miranda'nın öğrencileri olan Tally ve Pippin iyilerdi ama Felicity'i sevmedim. Çok bilmiş, aşırı benim havalarında gezen, kendine vazife olmayan her şeyin içinde olan uyuz bir karakterdi. Hikaye, son bölümler harici durgun sayılabilir ama okurken sıkacak düzeyde değildi.
King ve korku türüyle tanıştığım ilk kitap. Erken eserlerinden biri olduğu için acemilikler göze çarpıyordu, karakterlerin geçmişlerinin fazla uzun tutulması gibi. Fakat aradığım korkuyu vermeyi başardı. Donna'nın kendini ve oğlunu hayatta tutma çabası oldukça gergin ve ürkütücüydü. Olanlardan ötürü gözlerim de doldu.
Okuduğum King kitapları içerisinde şu an için en başarılı bulduğum eseri Sadist oldu. Annie'nin sadist ruhunu göstermeye başladığı andan itibaren korkum ve gerilimim arttı. Okul tatilinde filmini de izleyeceğim. Kathy Bates'i AHS dizisinden ne kadar yetenekli olduğunu biliyorum, bu rolle Oscar'ı da hakkıyla aldığına inancım tam.
Hayvan Mezarlığı, King'ten okuduğum 4. kitaptı. Kitap beni sonlara doğru hafif germiş olabilir fakat düşündüğüm kadar korkutucu gelmedi. Kurgusundan çok oluşturulan karakterleri daha başarılı buldum. Her birinin kendince sorunları ve sırları mevcut. En çok Rachel'ın geçmişinden etkilendim. Normalde aile bağlarının önemi anlatılmadığı sürece çocuklar kitaplarda fazla yer kaplamazlar fakat Eileen de karmaşık psikolojisi bakımından diğer karakterlerden aşağı kalmıyor. Yazar asıl olayı finale bırakmak yerine biraz daha hikayenin içine katsaydı tadından yenmezmiş.
Serinin en olaylı bir o kadar da en zayıf hikayesiydi. İlk 8 bölümü oldukça sıkıcıydı. O kısımlardan sonra asıl olaya geçer gibi oldu ama bir ara yine ilk 8 bölümdeki sıkıcılığa döndü. Son 3-4 bölüm asıl olayların geçtiği kısımlar diyebiliriz. Tally-Larken arasında geçenlerin romantizm olduğuna inanmak zor. Tally, Larken'in sesini duyduğu an "İşte kaderim" diye düşünse de karşısına basit görünümlü bir rahip çıkıyor. Ve kızımıza aniden soğuma meydana geliyor. Her ne kadar ufaktan çekim hissetse de rahip görünümlü Larken onu sürekli iğrendiriyor ve hoşlantısı sürekli bir küçümseme ve nefrete dönüşüyor. Anca gerçek kimliğini öğrenince bir anda yeniden "Kaderim" düşüncesine geri dönüyor. Açıkçası bu kısım hiç hoşuma gitmedi. Larken duyguları konusunda Tally'den azıcık daha iyiydi. Gerçi o da çoğunlukla Tally'i aptal olarak gördü ama yine de Tally'nin onun hakkında düşündüklerinden iyidir. Bir de Felicity'e bu kitapta çok değişmiş diyenler var. Fakat benim gördüğüm asıl Felicity yani 2. kitaptaki tavırları birebir aynı olan kadın vardı. Kendi kitabındaki Felicity asıl değişik olandı. Kitabı kurtaran 2 etmen vardı. Biri Birlik ve Siyah Zambaklar, öbürü de Tally'nin Larken hakkındaki şüphelerinin öylesine olmaması. Normalde bu taraz kitaplarda baş karakterin gerçeği öğrenmesi sonlara doğu gerçekleşirken Tally'nin olayı kendi çıkarımlarıyla çabucak kavraması güzeldi.
Kitap, serinin en popüler kitabı. Geçen kitapta Felicity bana bolca "Ya sabır!" çektirdiği için bu kitabı sevmeyeceğimden emindim. Fakat Jack gibi o da 180 derece değişmiş bir şekilde karşımıza çıkıyor. Diğer kitaba göre daha yumuşak başlı ve daha sorumluluk bilincindeydi. Kurgusu yine iyiydi ve diğer kitaplarına göre daha eğlenceliydi. Yalnız Thatcher'ın sırrının tee kitabın sonunda çözülmesi (Daha doğrusu Felicity'nin çözmesi çok uzun sürdü) hafif göz devirmeme sebep oldu. Sırrın bu kadar sürüneceğini hiç düşünmemiştim.
Normalde Boyle, yayın evlerinin historical çıkarma hızından dolayı okumayı tercih etmeyeceğim yazarlardan biriydi. Fakat bir aralar övülünce ve ilk 3 kitabı bir sahafta 5'er liraya bulunca şans vermiş oldum. Kendisi iyi ki de geç keşfetmişim dediklerimden oldu. Yine malumunuz türün geç çıkmasından ötürü. 2018'te okumaktan keyif aldığım yazarlardan biri oldu. Klişe bir konuyu ele almasına rağmen olay örgüsü diğer historical kitaplara göre daha değişikti. Oldukça ince işlenen ve hafif kafa karıştırıcı bir kurgusu vardı. Bu yönlerden hoşuma gitti. Fakat maalesef olumsuz yönleri daha fazla. Öncelikle karakterlerden söz açmam gerekirse sadece Sedwick ve Miranda karakterlerini beğendim. Geri kalan maalesef beş para etmez insanlardan oluşuyor. Özellikle Sedwick'in "eşi" Emmaline ve "arkadaşı" Jack. Yeminle adama acıdım. Okuduğum en dürüst ve iyi kalpli adamlardan olan Sedwick, bu iki işe yaramazla resmen harcanmış. Emmaline hayatını sürekli yalanlarla ve düzenbazlıkla geçiren biri ve başına gelen onca şeye rağmen hala dersini almamış ve ilerleyen zamanlarda da asla almayacak biri. Jack ise hayırsız evlat kelimesinin vücut bulmuş hali. Sürekli insanları kendi çıkarları için kullanan ve sorumluluk nedir hiç bilmeyen biriydi. Seri normalde 9 kitaptan oluşuyor. Bizde 5 tanesi çıktı. Çıkmayan son 4 kitabı bilmiyorum ama bizdekilerde bu çift bir daha ortalıkta görünmüyor. Tahminimce sonraki kitaplarda da görünmeyecektir. Bu yüzden bu kitabın seri içine boşuna aktarıldığını düşünüyorum. Bağımsız olarak da pekala okunabilir. Normalde daha düşük puan verirdim fakat kurgunun değişik işlenmesi kitabı kurtardı diyebilirim.