Kitabı daha yeni bitirdim ve aslında ben kitabın e-kitap versiyonunu okudum, buna rağmen beğendiğimi söyleyebilirim. Konu diğer FMArsal kitaplarına göre bence çok aşırı basitti o yüzden okumayı hiç düşünmüyordum ama birkaç sayfadan sonra elimden bırakamadım. Merve'yi sandığımdan daha çok sevdim. Yavuz'un zaman içindeki değişim evrelerini okumak da güzeldi. Yapılan bazı tekrarlar bu sefer o kadar gözüme çarpmadı, gerekli yerlerde kullanılmış olmasından dolayı olsa gerek. İleride kitaplaştırılmış halini alabilirim gibi geliyor.
Aslında FMArsal'ın özellikle bu kitabını okumayı çok istiyordum ama Türk yazar çekincemden dolayı okumaya üşeniyordum. Okuduğum birkaç FMArsal'dan sonra bu kitabı okudum ve genel olarak beğendim. Başta Pınar'a hak versem de bebeğini kaybettikten sonra Doğan'a "Eski nişanlım bana bunu yapmış olmasına rağmen senden kat be kat daha iyi bir insandır." tarzı cümlesinden sonra karakterin bazı şeylere kafasının basmadığını anlamış bulundum. Acı çekiyorsun tamam, adamı yanında istiyorsun o da tamam ama adamı sırf ilgisizlikle suçladığın için böyle bir tavır ve cümleden sonra adamın yerinde olsam kızı affetmem biraz daha uzun sürerdi, belki affedemezdim. Bu detay hariç kitap genel olarak güzeldi.
İlk kitaba göre biraz daha olaylıydı bu kitap. Bianca, James'i sevdiğini anlasa da hala ön yargılarını kıramadı gitti. James bence Bianca'ya karşı olan duygularından çok emin, kıza aşık olduğunu kabullenmiş ama Bianca'yı korkutmamak için söylemedi diye düşünüyorum. Yalnız ibu kitapta James'in bir şeyini hiç beğenmedim. Bence James, Christian Grey'i de aşarak kıza pahalı şeyler almayı abarttı. Her bölüm mutlaka ya giysi-takı alıyor veya onu çok pahalı yerlere götürüyor. Serinin son kitabını merak etmiyor değilim, umarım yakın zamanda okuyabilirim.
Yazara vermiş olduğum ilk ve son şans oldu bu kitap. Kitaba 1 verecektim ama Anne karakteri için 3 verdim. Benim şu ana kadar okuduğum İskoç romanlarında erkek karakterin çoğu sert mizaçlı ama sevdi mi de tam seven erkeklerdi. Aidan ise bir acayipti. Hadi Londra ve onun insanlarına ayak uyduramadığın için topraklarına geri döndün anlarım ama bu kadar korkak ve çocuksu davranışları olan bir erkek karakter okumamıştım şu kitaba kadar. Konuyu doğru düzgün anlatmaktan çok mekan tasvirleri vardı ve cümleler çok basitti, ben bunun yayın evinden kaynaklandığını hiç sanmıyorum, yazarın kalemidir bence. Kitabın seri olduğunu bilmeme rağmen sadece bu kitap kapağı ve konusuyla ilgimi çekmişti ancak okumasam da olurmuş dediğim bir kitap oldu.
Normalde ergen davranışları sergileyen karakterleri hiç sevmem, kitap güzel olsa da sırf bu davranışlardan ötürü kitabı okuduğuma pişman olurum. Bence Noah ve Lanie de ergen davranışları sergileyen iki yetişkin ancak ilk kez bu traz karakterlere kanım ısındı. Bence 2. kitap ilk kitaptan daha başarılıydı, ikisini sevgili olarak ve sorunlarla beraber başa çıkmalarını okumak çok zevkliydi. Noah erotik kitaplardaki diğer erkek karakterlere göre davranışları biraz ergence olsa da kızı sevdiğini erken kabullendi ve bunu kıza bir an önce söyledi, bizleri de büyük bir sıkıntıdan kurtarmış oldu. Lanie için fazla bir şey demiyorum, bence onu kendisi yapan bu çocuksu davranışlarıydı ama okuduğum diğer erotik kitaplara göre aşk konusunda biraz daha kararlı biriydi bana göre. O da çok fazla uzatmadan adamı sevdiğini kabullendi ve itiraf etti Noah'a. Evet bu kadarcık kısa bir kitap için +18 sahneler biraz fazla kabul ediyorum, kitabın yarısı bu sahnelerle dolu ama bana sanki bu sahneler bu kadar fazla olmasa kitap bu kadar güzel olmazmış gibi geliyor. +18 sahnelerden rahatsız olmuyorsanız alın,okuyun derim.
Okuduğum ilk paranormal kitaptır Arzuların Esiri. Ama çok beğendiğimi söyleyemem kitabı. Kız karakteri sevsem de erkek karaktere hiç ısınamadım. Kitap beni hikayenin içine sokamadı. Karakterler arasında sürekli cinsel çekim gösterilip duruldu, yan karakterlerin olduğu sahneler kitabı daha da sıkıcılaştırmış. Serinin diğer kitaplarına da göz gezdirdim , diğerleri de bunun gibi olunca bu seriyi okumamaya karar verdim.
Spoiler içerir!!! Kitabı ilk gördüğümde kapağı ilgimi çok çekmişti.Bu güne kadar gördüğüm en güzel kapaklardan birine sahip bu kitap.Kitabı okudukça zannettiğimden daha farklı bir hikaye olduğunu anladım. Christine evliliğinde mutsuz, insanlara iş bulma imkanı sağlayan bir yerde çalışan, karşılaştığı sorunları ve arkadaşlarının sorunlarını kişisel gelişim kitapları okuyarak çözmeye çalışan dünya tatlısı bir insandır. Bir gün yolda giderken bir adamla karşılaşıyor, adam intihar etmeye kararlıdır, Christine de bunu durdurmaya çalışır ancak başarılı olamaz. Bu olay sonrasında hayatında bazı değişikler yapmaya başlar örneğin kocasından ayrılmaya karar verir. O olaydan bir zaman sonra yine benzer bir durumla karşılaşır. Adam isimli genç aile şirketinin başına geçmek istememektedir, bunun üzerine kız arkadaşının onu aldattığını öğrenince ipler kopar ve kendini köprüden atmaya çalışır. Christine de ona yardımcı olmak istediğin söyler, Adam da iki hafta içinde onu düzeltmesini yoksa yeniden intihara kalkışacağını söyler. Kitabı okuduğumda zaten aşırı romantizm beklemiyordum ve bu durum kitabı güzel kıldı. Ben Christine'yi çok sevdim, gerçekten dünya tatlısı biri. Adam ile yaşadıkları çok şirin ve sıcacıktı. Adam'ın Marie'yi kazanmak için ikisini yaptığı planlar çok sevimliydi. Resmen karakteri yaşadım, o sevindiğinde ben sevindim, ağladığında benim gözlerim doldu. En nefret ettiğim kitap türü kişisel gelişimdir, okumaya katlanamam. Bu kitabın büyük kısmında bu türden örnekler var ama bu kitapla ilk kez bir kişisel gelişim tarzı kitap sevdim. Ama normal bir kişisel gelişim okur muyum, hiç sanmıyorum. Aşk kitabı okumak ama aşırı aşk içermemesini istiyorsanız bu kitap tam size göre.