İnsanın okuduğu zamanki ruh haliyle kitabı değerlendirmesinin çok ilintili olduğunu düşünüyorum. Kitaba başladım ben bu romanı okumuşmuydum acaba deyip durdum. Irtasına geldiğimde anladım okuduğum Leyla'y dı. Alexandra Cavelius'un Leyla kitabını okumuştum o da gerçek hayattan alıntıydı.Konu çok fazla benzerdi. Cavelius alıp o günlere götürüp hissettirmişti. Sinan Akyüz'ün anlatımı yüzeysel kalmış.
Herzaman ki gibi vazgeçilmez polisiye yazarım Agatha Chiristie. İlk defa yazarla karşılaştığım da 15 yaşındaydım. Şimdi 23 ama hala romanların tekrarlayan konularından, klişe işleyişlerden bunaldığımda gözlerim aradığı yazardır. Bize bestseller gibi akıcılık, başdöndüren olaylar örgüsü sunmaz. Hercul Poirot dediğimizde belli bir çizgisi vardır. Hikayeye başladığımızda kaliteli ve zeka dolu bir kitap bitireceğimizi biliriz. Bu kitapta 4 öykü var. Ortak yönü cinayeti işleyenler tarafından bilinçlice kurgulanmış bir şekilde katil masum biri gösteriliyor. Bu Agatha Christie'nin tarzı değil pek.
Bir çok şehrin ve ilçenin hikayesinin olduğu harika bir uzun öyküydü. insanı düşünmeye iten ve tasavvufi temaların işlendiği dört dötrlük bir kitaptı.
Ben İstanbul'u nasıl anlattığını merak ettiğim için almıştım. iyisiyle kötüsüyle anlatmış. Gizemli bir şehir ortaya çıkarmış.