Ablası tarafından yetiştirilen gönlü karasevda ile, gözü yükselme hırsıyla perdelenmiş köy kökenli genç Pip'in, 'Büyük Umutlar'ını gerçekleştirebilmenin doğru yolunu ararken yaşadıklarını anlatan bir roman. Her ne kadar para insanı bir yerlere getirse de önemli olan mutluluğu yakalayabilmektedir.Küçük Pip eline geçen parayla Büyük Umutlar'a kapılacaktır.Ama gerçek hiç de öyle değildir. Yazar Büyük Umutlarda aranın beraberinde getirdiği saygınlığı statü farklılıklarını,iki yüzlülüğü,kıskançlığı gözler önüne seriyor. 19. yy yaşantısında paranın ahlakı yozlaştırdığını bir kez daha okuyucuya sunuyor.Çoğu klasik romanda olduğu gibi burada da insan ilişkileri iyi bir şekilde yansıtılmış.Fakat kitabın ilerleyişi bana biraz yavaş ve sıkıcı geldi.Ustaca işlenmiş kurgu göremedim.En iyi yanı insan tahlilleriydi diyebilirim.Büyük Umutları okuduğumda sanki bir Türk Filmi izlemişim kanısına vardım.
Kitap Barbaros Hayrettin Paşa'nın hayatını anlatıyor fakat şunu baştan belirtmeliyim kitabın kapağında söylendiği gibi "Bir Barbaros Romanı" olmaktan ziyade "Bir Şehzade Alkala" romanı olmuş. Hani eve girdiğinde, her yana dağılmış olan yemeğin kokusu seni heyecanlandırır da tencerenin kapağını kaldırdığında, bambaşka bir yemekle karşılaşırsın ya...İşte bu yanılgı kitapta da kendini göstermiş.Kitap Barbaros kokuyor fakat kapağı açınca Sidi Alkala çıkıyor. Merakla başladığım,merakla sürdürdüğüm fakat bittiğinde Barbaros'la ilgili neler kaldı diye düşündüğümde iki üç cümleyi geçmeyen cevaplar oldu maalesef. Diğer kitaplarıyla karşılaştırdığımda beklediğimin karşılığını alamadım diyebilirim. Masalsı hatta epik bir anlatımı olan eser bu açıdan kayda değer.İskender Pala yine öncekiler gibi tarihi ve aşkı güzel harmanlayıp sunmuş bizlere.
On dört yaşındaki Will Burrows Londra'da ailesiyle birlikte yaşamaktaydı. Babasıyla paylaştığı kazı yapma tutkusu hariç aile fertleriyle pek ortak yönü olduğu söylenemzdi aslında. Bir gün babası gizemli bir tünele girip bir daha geri dönmeyince, Will ve arkadaşı Chester birlikte araştırmaya giriştiler. Yerin derinliklerinde keşfettikleri esrarengiz dünya, onları hayal bile edemeyecekleri kadar tehlikeli maceralara sürükleyecekti.(Tanıtım Yazısından) Sürükleyici ve ilginç bir konuya sahip olan Tünel kitabı bitirdiğimde aklımdaki bazı sorular havada kaldı.Yazar boşlukları okuyucunun doldurmasını istemiş anlaşılan.Ama çok da mutlu sonla bitmedi diyebilirim.Nette araştırdığımda yorum namına tek bir cümle bile bulamadım belki de ilk yorumu ben yapıyorum. Macera severlerin okuyabileceği eğlenceli bir kitap.Daha çok ortaokul lise dönemine uygun.
Uzun bir aradan sonra GRANGE kitabı okumak nasip oldu.Daha önce Leyleklerin Uçuşu ve Taş Meclisini okumuştum.Özellikle Leyleklerin Uçuşu kitabı çok güzeldi. Fazla uzatmadan Sisle Gelen Yolcu'ya gelirsek Aslında orjinal ismi sadece yolcu Türkçe'ye Sisle Gelen Yolcu şeklinde çevrilmiş.677 sayfadan oluşan romanda aşırı ayrıntı göze çarpıyor.Yazar okuyucunun eline kalın bir kitap verme düşüncesine yenik düşerek aşırı fazla uzattığı romanı ile okuyucusuna keyif aldırırken aynı derecede sıkmayı başarmış.Romanın aşırı uzun olmasının yanında fazla bir eksiği yok.Konu ve tasvirler çok güzel daha ilk baştan okuyucuyu ters köşeye yatırıyor.Bu kadar güzel kurgu harmanlanıp sunulmuşken son derece zayıf bir gerekçeye dayandırılarak sonlandırılması eksik yönlerinden biri. Buna rağmen yine de okunması gereken polisiye romanlardan biri diyebilirim.
Okuduğum 4. Ahmet ÜMİT romanı.Ve yine ustaca kurgulanmış bir kitap... Bir taraftan karmaşık bir cinayetin içinde hızla ilerlerken,diğer taraftan Hristiyanlık ve özellikle de Süryanilerle ilgili pek çok bilgiye sahip oluyorsunuz.İnce detaylar çok yerinde ve karakterler oturmuş. Türk polisiye yazarların en iyisi diyebilirim.Dünyaca ünlü olması gerekirken yeterli reklam yapılmadığı için tam anlamıyla değeri bilinmiyor.Ahmet ÜMİT'in biraz özeleştiri yapıp yurt dışı tanıtımına ağırlık vermesi gerekir.Neden bir Dan BROWN kadar olamıyoruz diye. Kavim basit gibi görünen ama aslında dallı budaklı olayların birbiriyle bağlantılı olduğu bir kitap.Sade Türkçesi ile Kavim'i bir çırpıda okuyacaksınız.
Serinin diğer kitapları Gizli Anları Yolcusu ve Bora'nın Kitabı serisinin devamı niteliğinde olduğunu öğrendim.Bir nevi devam kitabı.Kitap dil ve anlatım yönünden yalın.Yoğun bir dil anlatımı yada edebi tasvirlerle karşılaşmıyorsunuz.Dönüş tek cümleyle baba-kız ilişkisini işliyor diyebilirim.Kısa sürede bitirebileceğiniz tadımlık kitaplardan.Sonu itibariyle biraz aceleye gelmiş gibi.
Daha önceden okuduğum 4 Ahmet Ümit romanına kıyasla daha uzun sürede bitti.Polisiye olmasının yanında Psikolojik tahlillere ağırlık vermiş. Tarih yönünden okuyucuya verdiği bilgiler çok iyi.Bir taraftan cinayeti çözmeye çalışırken bir taraftan İstanbul'un fethiyle ilgili çarpıcı bilgilere sahip oluyorsunuz.Polisiye yönü Fetih kadar ilgi çekici değildi.Kurgusu iyi olmasına rağmen bazen Müştak'ın iç konuşmalarında sıkıldım.Bir nevi Dostoyevski okur gibi hissettim kendimi.Diğer kitapları kadar sürükleyici olmasa da bu kitapta insanı cezbeden farklı bir yön var.Gerilim yönü daha ön planda olmuş. Tarihe,psikolojik polisiyeye meraklıysanız okumanız tavsiye edilir.