1949 yılında yayınlanan kitap yazarın hayal gücünün ne kadar güçlü olduğunu gözler önüne seriyor.Zaman ve mekana adeta başkaldırmış.Yazarın 47 yaşında hayata veda etmesi Sabahattin Ali'yi anımsatıyor.Aramızdan erken yaşta ayrılmış. Bin dokuz yüz seksen dört ilk başlarda biraz sıkılabilirsiniz fakat ilerleyince yazar sizi kendi yarattığı dünyaya alıp götürüyor.Zamanı için ütopik gibi görünse de bir nevi günümüze ışık tutmuş .Kurgusuyla insanı hayrete düşürecek bir roman.Son zamanlarda okuduğum en etkileyici romanlardan biri.Kanımca maalesef dünya düzeni yazarın anlatmaya çalıştığı yönde ilerliyor.Kitap ütopyadan ziyade distopik. İnsanı düşündüren,toplumun gidişatına dair bilgiler sunan,belki biraz korkutan zaman zaman bizi duygulandıran yer yer sinirlendiren karmaşık duygular içinde okuyacağınız ve bitirince etkisinde kalacağınız bir klasik. Kısaca bin dokuz yüz seksen dört özel bir eser fırsatını bulursanız okumanızı öneririm.Son olarak harika çeviriden ötürü çevirmen Celal Üster'e binlerce teşekkür.
Ahmet ÜMİT'i Türkiye'ye tanıtan kitap diyebilirim.Kukla ve İstanbul'un Hatırası romanlarındaki gerilim burada da karşımıza çıkıyor.Son bölümüne kadar gizemini koruyan bir kitap.Nasıl bir son yazsam da okuyucuyu şaşırtsam diye iyi düşünmüş yazarımız Gülümseme Polisiye-Gerilim severlerin beğeneceği başarılı bir roman. Kukla ve İstanbul Hatırasına nazaran daha yalın bir kurgu buna karşın okuyucuyu merakta bırakmayı başarıyor. Sis ve Gece yabancı dile çevrilen ilk Türk polisiye romandır.
Farklı dillerde ve ülkelerde yüksek sayıda basılmış olmasına rağmen hatta kitabın arkasında değerli kişilerin övgüsü olmasına rağmen beklediğim etkiyi yaratmadı.Bu kitabın tamamen bir pazarlama taktiği olduğunu düşünüyorum. Açıkçası bilmem kaç dile çevrilmiş, en çok satanlar listesinde diye namını duyunca öncelikle çok gurur duydum. Kaç tane Türk yazarın kitapları bir çok dile çevriliyor ki? Bir hevesle aldım ve kısa olmasından dolayı da birkaç saatte bitirdim ama şunu söylemeliyim hem parama, hem zamanıma hem de gözlerime yorduğuma yazık oldu. Tamam belki konunun bir önermesi var ama bu kadar mı kötü yazılır. Hikaye boşluklarla dolu, kendince felsefi laflar söylemeye çalışmış onu da yapamamış. Bence yazar çok Dan Brown kitapları okuduğu için ona özenmiş ama olmamış. Birçok yabancı dile çevrilmesini de tamamen bir satış taktiği olarak görüyorum.Simyacı ile onu kıyaslamak, Simyacı'ya yapılacak en büyük hakarettir. Yeni bir İskender PALA yaratılmaya çalışılmış ama olmamış. Pazarlama taktiğinin güzel örneklerinden kısaca "kalite bir şey,pazarlama her şey..."
Okumakta zorlandığım kitaplardan biriydi diyebilirim.Ama sonunda bitirmeyi başardım.Toplamda 3-4 günü buldu.Klasikleşmiş bir eser ama bende beklediğim etkiyi yaratmadı.Karmaşık derin ve oldukça zorlayıcı bir kitap.İnsanların bazen ulaşamayacağı şeylere,körü körüne bağlanmasını anlatıyor.Acı verici aşk öyküleri sevenler için ideal bir kitap.
Sabahattin Ali'nin zekası, gözlem yeteneği ve psikolojik bakış açısı bu kitapta fazlasıyla öne çıkar.Gerçi hep öndedir. okuru, "aa aynı ben lan" düşüncesiyle defalarca baş başa bırakır.Ağlatır, daraltır, bunaltır.Çünkü olması gereken budur.Böyle bir hikâyede yaşanabilecek duygular sadece bunlardır. Hakkında yüzbinlerce hatta milyonlarca farklı yorum yapılan aşk kavramının benim için en güzel, hislerime en yakın tanımının kitaplaştırılmış halidir.Huzur içinde uyu Sabahattin Ali. Dün elime aldığım 30 küsür sayfasını okuduğum ve sahurdan sonra geri kalan sayfalarını bitirdiğim bir kitap.Şimdiye kadar okuduğum en güzel aşk romanı diyebilirim.Kitabı bitirdiğimde kamyon çarpmış gibi hissettim.Keşke Sabahattin Ali'nin ömrü uzun olsaydı da daha çok esere imza atsaydı.Bazı değerlerimizi maalesef genç yaşta kaybediyoruz.
İlk defa Livaneli okudum.Akıcı ve sürükleyiciydi.Sonu itibariyle okuyucuyu şaşırtan bir kitap diyebilirim.Reklamların ve yorumların etkisiyle beklentim biraz yüksekti.Her ne kadar beni derinden etkileyen bir kitap olmasa da yine de tavsiye edebileceğim kitaplar arasında yer alacaktır.Sürükleyici olması ve sonu itibariyle güzel.