Kitap 4 bölümden oluşuyor. Her bölümün girişi aynı. Her bölümde ayrı ayrı karakterler okuyorum sansam da sonra sonra verilen bir ayrıntıyla daha önceden okuduğum kişi olduğunu anladım çünkü yazar bunu kör gözüne parmağı şeklinde yazmamış hınzırca bir ayrıntıyla bunu sana göstermeye çalışmış. Yazarın öykülerini zaten çok beğenirdim, bir romancı olarak da tarzını sevdim.
Bazı sayfalarda büyük puntolarla yazılmış kısımlar elitist gözlerimi üzse de şiirvari bir tempoyla yazılmış satırlar sanki yüksek sesle okunsa daha güzel olur diye düşündüm. Bu kitabın en güzel yanı enerjisi. Melida her sinirlenip saydırmaya başladığında kitabı sevmeye başlıyorum ve devam et bebeğim diyorum. Sayfa 44de kendi kitabı hakkındaki yorumu yerinde. Keza sevgilisinin anılarını İngilizce'den Türkçe'ye çevirişindeki zıpır farklılıkları anlamak mühim. Kitabın başında Melida Hanım'ın küçük bir kız çocuğunun aklına gelen saçma sapan bir şarkıyı umarsızca söyleyişini okuyoruz. Dünya umrunda değil. Okur umurunda değil. Bir hikaye anlatma derdinde değil. Aklına gelen ve sevdiği her kelimeyi fütursuzca sırf canı çektiği için yazabilmiş. Neden sonra tatilde yaşadıklarını anlatmaya başlıyor. Tatilde başa gelen can sıkıcı durumları esprili bir dille anlatıyor- sevilesi. Yalnız bu kadar Almanya- Belçika arası mekik dokurken Waffle'ın Belçika tatlısı olduğunu bilmemesi şaşırtıcıydı. Bu kitabın en iyi ilk roman ödülü sahibi olmasının tek bir sebebi olabilir o da biçeminin özgünlüğü. Yoksa dişe dokunur bir şey vaat etmiyor okuruna. 1 günde okunabilecek çerezlik bir kitap.
Edebiyat kasıcam diye hiç zorlamadan ancak bu denli edebi öyküler yazılabilir. Dili öyle sade ve akıcı ki. Tek eleştirim marka adı geçince eser lekeleniyor bence marka adı kullanılmamalı öykülerde. Bir öykü öylesine acıklıydı ki yeşilçam izlercesine ağladım. Bundan böyle favori yazarlarımdandır Mahir Bey.
Hayatımda okuduğum en uzun kitaptı elimde sündü resmen. Tasarımı hiç ergonomik değil yatarak okurken dikkatsiz bir anında hareket edeyim derken suratına düşebilir:) Şaka bir yana kitap yer yer beni hayrete düşürdü ve vayy anasını demekten kendimi alamadım ancaaak 1256 sayfa okumaya değecek kadar sağlam bir hikayesi var mıydı derseniz bence yoktu. 400 sayfada da anlatılabilirdi keza tekrarlar çok yoğun kitapta. Kitabın omurgasını oluşturan aşk hikayesi de bana çok yavan geldi. Sonu daha iyi olabilirdi. Yine de bir kitap kurdunun tanıması gereken hikayelerden.
Müthiş akıcı bir anlatım bu yazarın tüm kitaplarını okumaya karar verdim bitirince.
Güzel bir ilk roman. Duygu yoğunluğu üst seviyelerde anlatımı basit olmasına rağmen bunu ben de yazarım ki etkisi vermiyor. Akıcı bir kitap ama bir "Karışık Kaset" değil tabi...