Okurken hüzünle 90'ları aradı gözlerim.. O zamanları yaşayan arkadaşlarımla bolca yad ediyorum geçmiş günleri.Hatta bazen hiç tanımadığım yaşıtlarımla sadece aynı zamanı yaşamak kadar basit bir ortak yanı,saatler süren gülümsemeli sohbetlere çeviriyordu sadece "90'lar" kelimesi.. O kadar ki 90'lar hepimizin aynı şeyleri izleyip aynı şeyi konuştuğu, konuşacak yazacak çok şey olduğu bir dönemdi..Aynı şehirde olmasak da aynı şeyleri anlayabildiğimiz.. O kadar çok şey var ki, nasıl değerlendirilir bilemedim. Biraz hüzün biraz gülümseme.. Anladım ki 90'lar sosyal bir çocuk olmanın son evresiymis..Mahallede top oynamayı bırakıp fifa oynamaya başladığımızda bitmiş sokaktaki çocukluğumuz..80'lerin sonlarında 90'ların başında çocuk olanlara hüzünlü bir selam olsun.. Donemi yasayanların okuması lazım kitaplardan biri..Çocukluğunuzu hatırlatacak detaylar... Ama benim 90'larımdan eksikler var:))
Taita dönüyor:))))) Bir kitabın çıkmasına bu kadar sevindiğimi hatırlamıyorum Taita aşkı içimde üşürken yeniden aşk başladı! Henüz okumasam da Wilbur Smith hiç bir zaman kötü yazmadı..
"Bazen önüme upuzun bir yol çıkıyor. Oyle uzun ki insan bunun sonu gelmez sanıyor. O zaman acele etmeye başlıyorsun. Gittikçe daha da acele ediyor insan. Her önüne baktığında yolun hiç de kısalmamış olduğunu fark ediyorsun. Daha hızlı ve daha gayretli çalışıyorsun; sonunda nefesin kesilip güçsüz kalıyorsun ve cadde hala upuzun bir şekilde seni bekliyor. İnsan caddenin tamamına bakıp hemen bir karara varmamalı. Her zaman adım adım ilerlemeli. Sürekli olarak bir adım, sonra bir nefes, sonra süpürge.. İşte o zaman hayat zevkli olur. Önemli olan işini iyi yapmaktır... Oyle de olmalı..." Çöpçü Beppo...
Atlar, özgürlüğe bakışımdır... Varoluşlarına daima hayranlık duyduğum.. Yılkı atı yeniden içimdeki hayranlığı deprestirdi. Bir solukta okudum... Savaş Atı filminden parçalar gordum icinde.. Hayatimda en cok etkilendigim filmlerden biridir Savaş Atı filmi... Abbas Sayar'ın doğal kalemi, diger kitaplarini okuma isteği uyanıyor insanda..
"uçarı bir 'yaşam' insanı olmaya kalkışan katıksız bir 'düşün' insanının, bu ikilemin gelgitleriyle oradan oraya savrulan yalnız bir ruhun, Bozkırkurdu'nun hikayesi. Aydın geçinenlerin, bildikleriyle büyüklenenlerin, bilmediklerini küçümseyenlerin, bunu yaparken -bilinçli ya da bilinçsiz- yaşamı kaçıranların yüzüne inen bir tokat." Hesse bu romanı için, 1961 yılında okurlarımın çoğu Bozkırkurdu'nun öyküsünün insanı kemiren bir hastalıktan ve bunalımdan söz ettiğini ama tüm bunların ölüme ve yok olmaya değil, tersine iyileşmeye yönelik olduğunu anlarsa kendimi mutlu hissedeceğim." demiştir.
''Beni bir ağaç kavuğunda yaşamaya zorlasalardı da, gökyüzüne bakmaktan başka bir işim olmasaydı'' Anlamını yitiren sınırların hikayesi "Yabancı".. Yabancılaşarak düşünmek lazım...