"Laf buraya geldiğinde, hüzünlü hüzünlü çalkalanan büyük bir iştahla o evin bulunduğu yere bakarak sadece kadının güzelliğinden bahsettiler daha doğrusu. Güzelliğinin yanı sıra melekler kadar iyi oluşundan bahsettiler sonra; dürüstlüğünden, sessizliğinden ve kibarlığından söz ettiler. Öyle ki, sonunda adam sanki kadının bu özelliklerine dayanamayıp kaçmış gibi oldu benim gözümde. Ne bileyim, belki de gerçekten öyledir; bir kadının bu kadar iyi, bu kadar dürüst, bu kadar güzel oluşuna dayanamamıştır. Dayanamayınca da, ulan iyiliğin bu kadarı da fazla be, bu kadarı da fazla, diye almış başını gitmiştir."