K., bir hukuk devletinde yaşıyordu, her yerde barış ve huzur vardı, tüm yasalar yürürlükteydi, kimdi bu durumda evini basma cürreti gösteren? Şu an böyle düşünmeyen bir insan var mı? Tamam her ne kadar dünya hukuk endeksinde birkaç kabile ülkesiyle aynı sıraları paylaşsak da insanın güvenme güdüsüyle birlikte bu durum bizde de böyledir. İsviçre'de geçen bu olay ki İsviçre hukuku bizim hukuk sistemimizin mihenk taşlarındandır. Medeni hukuk (Civil law) onlardan uyarlanmıştır. Kitapta da hukukun ne olduğu, devletlerinin bir hukuku olmadığını, buna ben de inanıyorum, bir de kişilere bağıl keyfe hizmet eden bir hukukun olduğunu anlatıyor. Böylece Kafka, hem normal hukuka hem de anormal hukuk ifadesini kullanacağım anormal hukuka olan eleştirilerini dile getirmiş. Bunun yanında hakimlere, adliye memurlarına ve avukata olan gözlemlerini bize aktarmıştır. Kitabın sonunun bu şekilde bitmesini beklemiyordum ama kişinin zaten yargısal anlamda idamı demek o kişinin fizyolojik anlamda hayatını etkilemeyecek mi sanıyordum ? Bugün bizde de hiçbir kanıt yokken yargılanan, yargısı yıllarca süren, işin sonunda hep kaybeden tarafta kalan milyonlarca insanımız var. Bu durumun dikkatinde olmayanlar sözümona rahat mısınız? İçimizden bir Kafka çıkıp dile getirmedikçe üç maymunu oynamak zor gelmiyor mu? Yoksa siz de hapishane rahibinin anlattığı hikayedeki kapı bekçilerinden misiniz? Asla sorgulama. Asla sorgulama. Asla sorgulama. Belirtmekte fayda var ki o hikayede de yapılan çıkarımlarda aciziyetin kimde olduğuna karar verilemediği bu durumdan da yine mağdur olanın zarar gördüğü, bekçi her ne pozisyonda olursa olsun kah haklı kah haksız olarak görülse de bu düzene isyan etmeyerek çarkın bir zinciri olduğu söylenmiştir. Bir gün gizli davaların mağduru olmadan etrafımızın farkına varmamız dileğiyle.
Çok çarpıcı, güzel başlıklara sahip saf bir dille ekonominin anlatımı yapılmış. Hiç bilmediğim, farkında olmadığım kavramları öğrendim. ''Ekonomide ilk ders kıtlıktır. Buna göre ihtiyaçları karşılamakta kullanılan her şey kıttır. Siyasetteki ilk ders ise ekonomideki ilk dersin dikkate alınmamasıdır.'' ''Siyaset, secilen amaç ve feda edilen amaçlar konusunda toplumu ikna etmeye çalışır.'' ''Bize bir şey olmaz'' sözü, genellikle kriz dönemlerinde siyasetçiler tarafından sıklıkla dile getirilen bir söylemdir. Bu söylemin ilk başta bir zararı yoktur, hatta insanların krizden etkilenerek harcamalarını kısmamalarını sağlamak açısından bir yararı bile olabilir. Ne var ki söylem birden fazla tekrar edildiğinde söyleyeni de etkisi altına almak gibi bir tehlike yaratır. Bir süre sonra bunu söyleyen siyasetçi de buna inanmaya ve alması gereken önlemleri ihmal etmeye başlar. İşte o zaman tehlike kapıyı çalar.''
Kitap gerçekten oldukça değerli ve güzel. Rus kültürünü çok iyi gözlemleme şansı yakalıyoruz okurken. Türk kültürüyle benzerliklerini bilmeme rağmen detaylara bu kadar hakim değildim. Sadece etnik olarak değil, dini olarak da birtakım benzerlikler mevcut. Ayrıca kitaptan bir Şeker Portakalı havası da almadım değil. Kitapta hoşuma giden alıntıları paylaşacağım: - ''Herkesin gözlerinin içine bak; sana bir köğek saldırdığında onun da gözlerinin içine bak, hemen duracaktır....'' - ''Bu da soru mu yani... Bilinmedik işlerdir bunlar, kimin suçlu olduğunu bilemezsin: Kaçan mıdır suçlu, yoksa yakalayan mı? Bunu biz bilemeyiz...'' - Kötü emre uymamış, Başkasının vicdanının arkasına sığınmamış! - ''Hayır, dostum, öyle değil... Kendin uydurdun bunu...'' -''Bunu unutayım deme! Kadınlara her zaman acı, yürekten sev onları, eğlence için değil. Bunu senin iyiliğin için söylüyorum!'' -''Öyle, işte! Kendin için çalış, başkalarına bakma! Her zaman sakin, ağırbaşlı ol, dik kafalılık etme! Herkesi dinle, kendin için en iyi olanını yap...'' - Hayatımız yalnızca şununla ilginçtir: İçinde hayvansal birçok katman varsa da, bu katmanlar arasında gene de aydınlık, sağlıklı, yaratıcı bir şeyler; geleceğin iyi, yaşamımızın aydınlık, sarsılmaz olacağı umutlarını yeşerten insancıl bir şeyler yetişmektedir.
Merhum hocamızı rahmetle ve hayır ile anıyorum. Tavsiyeleri altın değerinde, hayat tecrübeleri ve ilmini mezara götürmek yerine biz gençlere 1949 senesinden beri hediye eden bir büyük adam. -Çalışmaya oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşmanı gözetleyen bir asker gibi uyanık ol ve dikkat kesil. Ve bütün ruhi ve bedeni kuvvetinle kendini işe ver. -Devamlı ve ittiratlı (avının peşinde koşar gibi) çalış. Ve her gün aynı saatlerde behemal (mutlaka) çalışmaya otur. - Çok düşün. Ve bil ki, çalışmak mutlaka hareket etmek veya okumak, yazmak demek değildir. Düşünen bir insan, maden kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur.
Macera üstüne macera. Bu kitap bir korsan kitabı.
Bu kitabı ben ve fosforlu kalemim birlikte okuduk. İnsana hayatı boyunca yarar denemeler içeriyor.
Üniversitede verilen derslerden derlenmesi sanki bir vize sınavına girecekmişim gibi hissettirdi. Sık sık yinelemeler, eş anlamlı sözcüklerin aynı cümlede kullanılması, felsefenin özünü öğrenmek için gereksiz bir bedel olduğunu düşünüyorum. Kitap bir şey kattı mı bana? Evet. Zorladı mı bunu yaparken? Çok.