Agatha Christie'nin en güzel eserlerinden biri.Yine şaşırtıcı yine heyecan verici.Kitabın neredeyse tamamı tek mekanda geçmesine rağmen hiç sıkılmadan okuyorsunuz.Sürükleyiciliğinden hiçbir şey kaybetmiyor.Bu da yazarın ustalığından kaynaklanıyor tabi ki.Kitabın başka bir ilgi çekici özelliği de Agatha Christie'nin bu romanı İstanbul'da kaldığı sırada Pera Palas'ın 411 numaralı odasında yazmış olması.Kitabı okurken bu ayrıntı aklıma geldikçe daha da heyceanlanıyordum nedense. Kısacası okuyun,okutun..
Deli Kadın Hikayeleri'nden sonra Mine Söğüt'e hayran olduğum için yazarın diğer kitaplarını da en kısa zamanda okumaya karar verdim ve Kırmızı Zaman'la başladım.Yazarın bu kitabını da çok beğendim.İstanbul'un eski dehlizlerini,cellatları,Haliç'teki balıkçıları ve mezarlıkları masalsı bir dille anlatırken tüm bunları ortak noktada buluşturan harika gibi bir kitaptı..Kitapta kasvetli bir hava ve ölüm teması hakim.Bunların da masal gibi anlatılması kitabı daha da ilgi çekici yapıyor.Ülkemizde bu kadar özgün ve başarılı eserler ortaya koyan bir kadın yazarın olması gurur verici.Mine Söğüt okumanızı tavsiye ederim.
utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı, gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı. öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte, gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı. ... naif,hüzünlü,yanlış anlaşılmış,imkansız ve sonsuz bir aşkın hikayesi.çok bir şey söylemeye gerek yok.keşke orjinal dilinde okuma şansım olsaydı. okumayan varsa en kısa zamanda okusun.bu klasiği okumadan olmaz.
Türk Edebiyatının ilk psikolojik romanı olan Eylül'ü liseden beri okumak istiyordum.Okuduğum için pişman değilim.Ancak çok beğendiğimi de söyleyemeyeceğim.Şöyle anlatayım: kitap kısaca yasak bir aşkı; Süreyya ile evli olan Suat ve Süreyya'nın kuzeni Necip Bey'in gün geçtikçe birbirlerine aşık olmasını anlatıyor.Hikaye çok güzeldi.Tasvirler de güzeldi ama biraz fazlaydı.psikolojik tasvirler doğal olarak vardı ama biraz aşırı geldi bana.Bu eleştirileri yapmak haddime değil belki ama bir yerden sonra sıkılmaya ve hikayeden kopmaya başlamıştım.Belki de psikolojik bir roman olduğundan bunlar normal.Bilmiyorum yanlış yorum yapmak istemem. Son olarak kitabın sonu hakkında kafamda soru işretleri kaldı.Aceleyle yazılmış bir sonmuş gibi geldi.Sondan pek tatmin olamadım. Her ne kadar sondan memnun kalmasam ve tasvirleri fazla bulsam da bir aşk nasıl anlatılır,o duygu okuyucuya nasıl geçirilir bunları öğretmek için yazar olmak isteyen herkese bu kitap ders niteliğinde okutulmalı.Ki zaten okutuluyordur da. Ne olursa olsun dünya klasiklerinin yanında Eylül gibi türk klasiklerini de okuyun derim.