inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (109/142)
Zor Kadın
Zor Kadın

7

http://illekitap.blogspot.com.tr/2014/04/fatih-murat-arsal-zor-kadn-zoraki-koca-3.html Yine tipik FMArsal kalemi ve yine güzel bir aşk hikayesi Gerçi bu diğer kitaplarındaki gibi heyecanlı olmadı benim için çünkü ne olacağını biliyordum. Yazarımız facebook sayfasında yayınlamıştı bu kitabı ve keyifle okumuş Ateş'e saydırmış, Ecrin'e hayran kalmıştım ve şimdi tekrardan okurken sonunda neler olacağını bilerek okumanın da farklı tatları olduğunu keşfettim. Mesela Ateş hiç de beğenilecek bir adam değilmiş. Neyse o kısma sonra geleceğim Öncelikle kitapta Kara'yı ve Selim'i görmek çok güzeldi. Selim benim Tahir'den ve Doğan'dan sonraki favori erkek'im aslında üçünün de yeri ayrı ama bunlar gözümde bir taneler ahhh tabi bir de Ataman ya da Turgut mu deseydim o var onları da bir kitap olarak okusaydık çok fena olacaktı Konuyu dağıttım yine Neyse, ben bu karakterleri görmekten memnun oldum açıkçası bu yüzden zaten Fatih hocanın kalemini ve kitaplarını daha ayrı bir seviyorum. Adam resmen karakterler benim ister arkadaş yaparım ister düşman diyerek hepsini arkadaş yapmış bence iyi de yapmış Şahsen Tahir'in düşmanı olarak görmek istemem Selim'i Bak ya yine dağıldım hemen toparlanıp kitaba dönüyorum. FMArsal fanlarına özel olarak sormak istiyorum. Hiç nefret ettiğiniz, sevmediğiniz bir FMArsal erkeği var mı? Ben cevaplayayım önce.... benim artık var! Cidden ilk okuduğumda değil ama bu okumam da cidden Ateş'e ısınamadım. Adam ciddi anlamda odunun teki ya! Nerede o okuduğumuz Tahir, Doğan... nerede bir Tamer... tamam onlar gibi olsun demiyorum herkesin ayrı bir karakteri var ama sen git yontulmamış bir odun da olma! Cidden hiç hoşlanmadığım bir karakter oldu kendisi... Tam bir sinir kaynağı... Ecrin'e acıdım onun gibi biriyle bir ömür geçirecek olmasına... hayır aşık olsa ki kaç yazar Şimdi bütün sinirimi dökerken kitabı anlatırım korkusuyla susuyorum ama demeden geçemeyeceğim. Ecrin'e söylediği onca şeyi bana söylemiş olsaydı değil aşkımdan affetmek, gururumdan onu süründürürdüm! Her ne kadar bazen Ateş'i sevimli bulsam da hiç sevmediğim bir karakter oldu diye bir kez daha söylemek istiyorum. Ecrin'in hazır cevaplılığı, esprili yapısı, neşesi kitaba renk katıyordu. Ama bir de şu hemen yelkenleri suya indirmeseydi çok daha iyi olurdu bence! Hemen affetti, hemen vazgeçti... ya kızım bırak adam sürünsün ya dedikleri yenili yutulur cinsten değil... ama yok hanımefendi affetti! Sonunda böyle bir oduna bağımlı kalırsın işte. Neyse, ben kitabı beğendim ki zaten beğenmemiş olsam 2. kere okumazdım değil mi Ve tavsiye ederim klasik FMArsal kitabıydı! Tek farkla erkek karakterine aşık olmadım bu sefer... Buyurun kızlar Ateş sizin olsun tepe tepe aşık olun, adını sayıklayın isterseniz aranızda bölüşün

Aşkın Varisi - The Brides & Sisters # 1
Aşkın Varisi - The Brides & Sisters # 1

6

http://illekitap.blogspot.com.tr/2014/01/lynne-graham-askn-varisi-sister-brides-2.html Bir önceki yorumumda Lynne Graham'ın kitabını -"Sicilya Tarzı İntikam"-pek beğenmediğimi söylemiştim ya aynı kitapta bulunan ikinci hikaye "Aşkın Varisi" daha iyiydi ona nazaran. Imm... yazarın bu hikayesi evet daha iyiydi. Duyguları daha hissedilebilirdi ama yine de yetersizdi. Kurgu müthişti daha uzun olsaydı bence daha etkileyici olabilirdi. Mesela Jaspar ve Freddy'nin aralarındaki ilişkiyi, diyalogları falan daha fazla okuma şansımız olsaydı bence kitap 5 üzerinden 5 lik bir kitap olurdu. Kurgu müthişti, olaylar ve yerler harikaydı... Konuşmalar ve diyaloglar... kavgalar ve barışmalar... hepsi iyiydi ama bunda da diğerinde olduğu gibi her şe fazla hızlıydı... Ama ilkine nazaran daha hoşuma gitti. Belki de çok fazla beklentim olmadığındandır. Yorumumu çok fazla uzatmayacağım bu hikaye en azından okunup, iyi vakit geçilebilinecek bir hikayeydi. Dediğim gibi şu kurgu şöyle 300 sayfalık ya da 200 sayfalık bir kitapta olaydı duygular hissedilir ve enfes bir şey ortaya çıkardı. Nedense bana çok fazla hızlı, geçiştirilmiş, biran önce mutlu sona bağlandırılmış gibi geldi. Her neyse... güzel vakit geçirmek isterseniz okuyabilirsiniz.

Sicilya Tarzı İntikam ( The Brides & Sisters # 2)
Sicilya Tarzı İntikam ( The Brides & Sisters # 2)

4

http://illekitap.blogspot.com.tr/2014/01/lynne-graham-sicilya-tarz-intikam.html Harlequin kitaplarını seviyorum hele ki kısacık sıcacık hikayeleri ise okura inanılmaz zevk veriyor ama... işte amalar da oluyor bazen ne yazık ki... Lynne Graham... yazarın methini o kadar duydum ki... kalemini seven okur kitlesi o kadar fazla ki insanda bir merak oluşturuyor ve okuma isteği doğuyor insanın içinde... Benimde doğdu ve okuyayım dedim ahh bir de bu kitap, kitap sayfalarından tanıdığım sonra yüz yüze tanıştığım ve samimiyeti ve güler yüzlülüğü ile sevgimi ve saygımı kazanan arkadaşımın hediyelerinden biri olunca da daha bir hevesle okudum ancak yazarın kalemine tapılacak bile kalem gibi bakamadım. Tamam yazar fena sayılmaz. Okuru sıkmıyor ve kurgusu gayet akıcı bir şekilde akıyor bunları inkar edemem ama bana olaylar fazla hızlı geldi. Aslında çok iyi başlamıştı... ama hangi ara birbirlerinden aşık olacak kadar etkilendiler anlamadım gitti. Ya tamam ilk görüşte aşka birçok kitapta tanık oluyoruz ama bunların ki bana fazla hızlı geldi hadi onu da geçti diğer kitaplarda duygu yoğunluğundan her şeye "he" diyebilirken bunda duygu konusunda eksiklik hissettim... Kurgu çok iyiydi ama kitabın bence eksikleri vardı... Mesela duygudan yoksundu, Misty'nin kimliği çok ani ortaya çıktı... Adam çok çabuk aşık oldu! Ki bu aşkı ben okurken hiç hissedemedim. Bazı şeyler havada kalmış sanki biran önce tatlı son olsun da bitsin modunda geldi bana... Her neyse... Takip eden bilir Harlequin'in "Classics" olarak yayınladığı kitaplarda iki hikaye oluyor ilki "Sicilya Tarzı İntikam"dı ve ikincisi de Lynne Graham'ın ve yazarın o hikayesini de okuyacağım bir şans daha vermek adına... Dilerim bundan daha iyidir... Ahh bir şey daha vardı... Kitapta "erkek" diye bahsediliyordu Leone'den. Artık orijinalinde nasıl bir kelime kullanıldı bilmiyorum ama genelde kitaplarda "adam" kelimesini okumaya alışığız ve "erkek" onu yaptı bunu yaptı şeklinde okumak... bilemiyorum... olmamıştı ya... Ha yanlış anlaşılmasın çeviri çok iyiydi, devrik cümle, imla hatası falan yoktu ama o "erkek" tabirine takıldım işte... :( Ama.... ama... şu iki cümle Leone ve Misty arasındaki şu iki cümle çok hoşuma gitti. Bir sevdiğim kısım bu sanırım :)) *** Duygusal olarak hala sarsılıyor olan Misty, gümüş grisi gözlerinde pırıltılarla fısıldadı: "Seni bulduğum gün, öldüm ve cennete gittim." Leone duygusal bir sesle, "Bense, cehenneme düşmeden önce, cenneti bulmuş olduğumu anlayamadım." *** Cidden aşkı hissettiren bir kitapta bu cümleler çok etkileyici olabilirdi... Genel anlamda kurguyu sevsem de olaylar bana çok hızlı geldi. Duygu adına pek bir şey hissedemedim... O yüzden de pek sevdiğimi söyleyemem... Sanırım ilk sevemediğim Harlequin oldu. Tercih sizin... isterseniz okuyun ama ben şahsen tavsiye edemem... :(

Geceyarısı Tutkusu (Tuzak Üçlemesi, #3)
Geceyarısı Tutkusu (Tuzak Üçlemesi, #3)

7

http://illekitap.blogspot.com.tr/2014/01/tracy-anne-warren-geceyars-tutkusu-trap.html Ve kalemine taptığım bir yazarın daha kitabını bitirdim. Bir yıldır beklediğim ve artık çıkması konusunda ümidimi kestiğim kitabın çıktığını görünce hemen aldım ve neredeyse hemen de okudum. Aslında hemen okuyamadım. Yoğun bir iş programım olduğundan dolayı biraz elimde oyalandı kitap ama yine de her satırından zevk aldım diyebilirim :)) Tracy Anne Warren,akıcı, sürükleyici zaman zaman eğlendirici aşkı hissettiren bir kaleme sahip bir yazar. Daha önce yazarın iki kitabını -aynı zamanda serinin ilk kitabı- okumuştum ve bu üçüncü kitabı... "The Trap Serisi"nin üçüncü ve son kitabı Geceyarısı Tutkusu, daha önceki kitaplardan tanıdığımız utangaç, kültürlü, okumayı seven ama sosyal olmayan, konuşmayı pek beceremeyen Eliza ile sosyal, genç kızların hayranlığını kazandığı, yemek yemeyi seven Kit'i konu alıyor. Seriden biraz bahsetmek gerekirse, 3 kitaptan oluşuyor ve her kitap bir çifti, karakteri anlatıyor ama bu karakterler birbirleri ile bağlantılı karakterler. Diğer kitapların da blogda yorumları olsa da onlardan da biraz bahsetmek istiyorum. Serinin ilk kitabı "Kollarımdaki Yabancı", Reaburn Dükü Adrian Winter ile Leydi Violet Brantfort'un evliliklerini, Violet'ın büyük sırrını ve bu sırrın aşklarına neler yaptığını konu alıyor. İkinci kitabı "Gül ve Diken", Violet'in ikizi Leydi Jeannette Brantford ile Darragh O'Brien'ın tanışmalarını aralarındaki çekici ve Darragh'ın oyununu ve sonrasında aşkın nasıl kazandığını anlatıyor. Son kitap "Geceyarısı Tutkusu" ise Violet'ın en yakın arkadaşı Eliza Hammond ile Reaburn Dükü Adrian'ın kardeşi Lord Christoper(Kit) Winter'ın aralarındaki çekimi, Kit'in akıl hocalığını ve ikisi arasındaki aşkı anlatıyor. Kısaca üç kitabında özetini geçtikten sonra asıl kitabımıza dönerek yorumuma gelelim. :) Kitap içeriğine girmeden önce genel bir yorum yapmak istiyorum. Kitabı beğendim hem de çok ama ımm bazı yerlerde beni tatmin etmeyen bir şey vardı. Sanırım tam olarak beklediğim bu değildi. Diğer kitapları daha güzeldi sanki. Ben Kit ve Eliza'yı bu şekilde tahmin etmemiştim. Gerçi tam olarak nasıl bir şey bekliyordum bilmiyorum ama... Neyse... yine de kitap güzeldi. Beğendim gerçi yazarın dilini sevdiğimden olsa gerek okurken keyif aldım. Fazlasıyla kitap içeriğine girebilirim :)) Öncelikle söylemek istiyorum ki Violet & Adrian çiftini ve Jeannette & Darragh çiftini mutlu ve çocuklu görmek çok güzeldi ama keşke oları daha fazla okuyabilseydik. Hani onların da ilişkilerini falan :)) özlemişim bu çiftleri :)) Gerçi Violet'ı baya okuduk eee Eliza'nın arkadaşı ve Eliza'da onların evinde kalıyor okumamız normal tabi :) Neyse... :)) Eliza'nın utangaç tavırlarını ve sosyete rahatlıkla karışabileceği davranışlarını geliştirmesi, kıyafetleri ve saçlarını değiştirmesi konusunda Kit'in akıl hocalığı yapması iyi fikirdi. Kit ve akıl hocalık... okumak güzeldi ama daha fazla olmalıydı o satırlar. Eliza'nın bir anda popülerliği yakalaması ve Kit'in her ne kadar kıskansa da itiraf edemez tavırları ise okumaya değerdi. Hele saçlarını kestirme muhabbetinde kuaförün tavırlarına çok eğlendim. :) Elbise seçimlerinde de Jeanette'nin moda aşkında da çok eğlendim. :) İlk başlarda Kit'in yarattığı Eliza'dan hoşlandığını düşünmüştüm ama daha sonra fark ettim ki ikisi beraber çok zaman geçiriyorlar ve Kit, Eliza'da hoşuna giden tarafları keşfediyor, onun arkadaşlığında hoşlanıyor... Bunları keşfedişini okumak da çok güzeldi. Gerçi başlarda saç ve kıyafet değişimiyle çekici ve daha güzel hale gelen Eliza'dan etkilenmesi hiç hoşuma gitmedi ne yani her şey dış görünüş mü? dedirtti ama ilerleyen sayfalarda davranışlar, konuşmalar, bakışlar, karakteristik özellikleri keşfederken Eliza'ya aşık olması daha hoşuma gitti. Kit'in eğitim aldığı yıllardan tanıdığı Vikont Brevard'ın Eliza'dan hoşlanması ve ona evlilik teklif etmesi... Kit'in duygularını harekete geçiren şey oldu bence! Hani elinizdekinin değerini kaybedince anlarsınız ya işte Kit'in durumu biraz öyle oldu. Ama... ama... Brevard'a haksızlık yapıldı. Cidden tam bir beyfendiydi ve Eliza'yı hak ediyordu... Bu şekilde olmamalıydı olaylar Brevard için... ama işte aşk kazanacak ya... Şahsen ben Vikont Brevard'tan daha çok hoşlandım :)) Kit'in aşkını itiraf edişini de paylaşmak istiyorum sizlerle :)) Loş, şimşekli ışık altında gözlerinin içine baktı Eliza. "Lütfen, Kit. Lütfen bırak beni." Kit yavaşça başını salladı. "Bırakamam. İnan bana denedim ama olmuyor. İnkar edilemez şekidle sana olan arzumdan acı çekiyor olsam da duygularım çok ama çok daha derin." İfadesi ciddiydi, Eliza'nın dudaklarına bir öpücük kondurdu. "Seni seviyorum, Eliza." Tamam itiraf ediyorum ben bu sahneyi biraz daha romantik hayal etmiştim :) Artık yorumumu bitiriyorum. Kitap hoşuma gitti, okumaktan zevk aldım. Hikayesi, kurgusu hayal ettiğim gibi olmadı bu konuda birazcık hayal kırıklığına uğrasam da yine de beğendim kitabı. Imm... puan vermek isteseydim sanırım 3,5 verirdim... The Trap Serisi kitapları: Kollarımdaki Yabancı Gül ve Diken Geceyarısı Tutkusu Seriyi sizlere tavsiye ederim. Tarihi aşk romanı, lordları, leydileri, dükleri vikontları okumayı seviyorsanız bu seriyi de seveceksiniz. Dilerim Koridor Yayınları, yazarın diğer kitaplarını da yayınlar, şahsen yazarın kalemini çok seviyorum bu yüzden okumayı çok isterim. O yayınlamasa da inşallah başka bir yayınevi alır haklarını :))

Ölüme 5 Kala
Ölüme 5 Kala

7

http://illekitap.blogspot.com.tr/2014/01/mark-billingham-olume-5-kala.html Ve Orkinos'un en yeni kitabı "Ölüme 5 Kala"'da okundu ve bitti... "Seni İzliyorum"un yorumunda da demiştim yayınevinin başka kitaplarını da okumayı istiyorum diye ve "Seni İzliyorum"u her ne kadar beğenemediysem de bu kitabı beğendim. Güzel bir polisiye, cinayetli, suç kitabıydı. Gizemliydi de... Mark Billingham'ın ülkemizde yayınlanan ilk kitabıydı ve hem yeni bir yazar tanıdık hem de uzun zamandır polisiye okumamıştım benim için güzel bir değişiklik oldu. Hep yaptığım gibi yazarın diline dair bir yorum yapacağım. Akıcı bir üslubu vardı yazarın okuru sıkmıyor ve tek bir konu üzerine yoğunlaşmıyor. Bir cinayet işlenip de sadece polisiye türünde kalmayıp karakterlerin hayatlarına da dokunuşlar vardı kitapta bu da yazarın kalemini ve kurgusunu bir üst kademeye ulaştırıyor dolayısıyla... Az çok bu tür kitaplardaki yorumumu okuyanlar bilirler ben tek bir konu üzerine odaklı kitapları sevmiyorum. Mark Billingham bu kitapta tam benim istediğim kıvamda bir kurgu yaratmış. Cinayetler, polisiye, gizemin yanında karakterin özel hayatına da dokunmuş kalemi ve bu benim hoşuma gitti. Bu arada Mark Billingham'ın Tom Thone adında bir serisi var. Ve bu kitabın karakteri de Thorne olunca seriye ait m diye araştırdım ve evet seriye ait görünüyor. Hani her kitabında farklı konular işlenen seriler vardır ya onun gibi bir seri bu da... sanırım... Dilerim yayınevi yazarın diğer kitaplarını da bizlerle buluşturur. Ne yazık ki kitap içeriğine giren bir yorum yapamayacağım. Yani bu bir polisiye kitap içeriğine girersem kitabı anlatmak zorunda kalır ve bütün heyecanını öldürürüm bu yüzden o kısımlar için susuyorum :) Kitabı genelde anlamda beğendim. Zaman zaman durağan geldiği yerler oldu ama konusu güzeldi, kurgusu güçlüydü yazarın. Polisiye, dedektifli kitapları severlere tavsiye ederim okuyun eminim ki yazarın kitaplarını takip etmek isteyeceksiniz. Sanki polisiye bir dizi izliyormuş gibi hissedeceksiniz... Ayrıca kitabın kapağını tanıtımını yaparken de dediğim gibi sevdim. Beyaz zemine siyah yazıyı Koridor Yayınları yapıyordu polisiye kitaplarında ve ben oldukça beğeniyordum bunu başka yayınevlerinde de görmek cidden çok hoş. Bu model kapakları yakıştırıyorum bu türe.

Ella ve Micha'nın Sırrı (The Secret #1)
Ella ve Micha'nın Sırrı (The Secret #1)

9

http://illekitap.blogspot.com/2014/01/jessica-sorensen-ella-ve-michann-srr.html Ve bende sonunda Micha ile tanışanlardan biri oldum :) Cidden çok da memnun oldum tanıştığıma :)) Öncelikle Pena Yayınları'nın en bomba kitaplarından biriydi Ella ve Micha'nın Sırrı ve kapak biraz erotizm gibi görünse de kitap erotik değildi ve her ne kadar arkasında yetişkin okurlar için ibaresi bulunsa da o ibareye gerek yoktu bence. Jessica Sorensen'in ilk okuduğum kitabıydı ve kadının dilini cidden sevdim. Akıcı, okuru kitaba bağlayıcı, sıkmadan okurun kapılıp gitmesini sağlayacak kadar hafif, okuru yormayacak kadar güzel bir dille yazılmış bir kitap. Ella ve Micha'nın Sırrı bir seriye ait bir kitap ve ilk kitaptı. "The Secret" serisinin kitabıydı ve seri 4 kitap ve bir ara kitaptan oluşuyor. Günümüz aşk romanı kategorisinde yer almasının yanında genç yetişkin (young adult) kategorisinde de yer alıyor. Kitap çok hoşuma gitti ve keyifle takip edeceğim bir seri daha buldum. Ki 2. kitabın çıkmasını bekliyorum ama... kitapla ilgili bir detay vardı hoşuma gitmeyen. Neden bilmiyorum ama ben kitapların ya tek bir bakış açısından yazılmasını ya da direk üçüncü şahıstan yazılıp herkesin açısında okumayı isterim. Ama bu kitapta bir Micha'nın bir Ella'nın bakış açısından yazılmıştı kitap ve bu evet iyiydi her ikisinin de düşüncelerini okuyabiliyorduk ama benim pek sevmediğim ve nedense ısınamadığım bir yazım tarzı. Ki bu durumda snaki bazı duygular biraz havada kalmış izlenimi verdi bana... :( Öyle olmayaydı benden 5 üzerinden 5 alırdı bu kitap. Ama bu demek değildi ki kitabı beğenmedim veya takip etmeyeceğim. Beğendim ve zevkle takip edeceğim bu seriyi. Araya resim koydum çünkü bu kısımda kitap içeriğine gireceğim. :) Ella karakterini çok sevdim ama büyük hatalarda yaptı. Bence hiç kimseye söylemeden çekip gitmek özellikle de en yakın arkadaşın her şeyini paylaştığın birinden gizlice kaçarcasına gitmek... olmadı. Ayrıca gitmeden önceki Ella'yı hani şu Micha'nın tanıdığı Ella'yı daha fazla okumayı isterdim. Ama onun dönüştüğü kişi de fena sayılmazdı. Biraz ikilemde kaldı gibi ama olsun. Micha... Micha... okurların neden hep bu ismi sayıkladığını okuyunca anlıyoruz. Cidden onun bıraktığı izlenimdeki bir erkekten beklenmedik tavırlar, davranışlar ve tutumlar sergiledi. Ella'nın gitmesiyle çok büyük bir yıkım yaşadığını daha sonradan onun bakışından okuduğumuz satırlarda bunu görüyoruz. Ama keşke o satırlar daha fazla duygulu olsaydı :)) Başlıktan Micha ve Ella'nın cidden büyük bir sırrı olduğunu düşündüm hep ama meğersem sadece gençlik, kanın deli aktığı dönemdeki bir sorumsuzluktan kaynaklanan ve hiç kimsenin suçu olmadığı bir konuymuş. Ahh bunu söylemezsem içimde kalır. Normalde kitaplarda hep alıştığımız bir şey vardır. Kadın karakter erkek karakteri başka biri ile beraber görünce hemen arkasını döner çeker gider ve erkeğe açıklama yapmasına fırsat bile vermez. Micha'nın partisinde Ella, Micha'yı Naomi ile onun yatak odasına giderken görüyor ve arkasını dönüp kendi evine gidiyor. Micha'da Ella'nın evine gittiğinde gördüklerini söylüyor ve açıklamasına izin veriyor! İşte bu benim nazarımda bir değişiklikti ve Ella'yı çok takdir ettim. Ella'nın ağabeyi Dean'e cidden sinir oldum. Normalde Dean ismini severim ama bu kitaptaki Dean karakteri bu isimden soğumama neden oldu.Sen ne biçim ağabeysin dedirtti ama inanıyorum ki onunda sebepleri vardı bunu belki gelecek kitaplarda okuyabiliriz. Ella ve Micha'nın araba yarışı sırasındaki tavırları çok iyiydi hele ki onların gizli yerindeki satırlar... ve çimde ıslandıkları satırlar... Micha'nın kaza yaptığı kısım... ve sonunda Micha'nın Ella'yı okuldan almaya geldiği... Ayyy bu ikisinin olduğu her satır su gibi aktı. Ayrıca Lila'yı çok sevdim ama Ethan'ı ondan çok sevdim :) O ikisinin hikayesini de merak ediyorum. Yanılmıyorsam 3. kitap onların hikayesi ve onlara dair bir ara kitap var ve o ara kitabı kesinlikle okuyacağım! Muhtemelen İngilizce okumak zorunda kalırım ama olsun :) Daha fazla kitap içeriğine girmesem iyi olur yoksa komple kitabı anlatırım ve okumanıza gerek kalmaz :) Kitabı beğendim benden dediğim gibi 5 üzerinden 5 alırdı ama ne yazık ki sevmediğim bir çift yazım olduğu için 4 aldı. 2. kitabı merakla beleyeceğim biran önce çıkar inşallah diyorum. Duy sesimi sevgili Pena :) The Secret serisinin kitapları: Ella ve Micha'nın Sırrı The Forever of Ella and Micha The Temptation of Lila and Ethan The Ever After of Ella and Micha Lila and Ethan: Forever and Always (ara kitap)

Aşka Adanmış Bir Gün (MacKinnon’s Rangers #3)
Aşka Adanmış Bir Gün (MacKinnon’s Rangers #3)

10

http://illekitap.blogspot.com/2014/01/pamela-clare-aska-adanms-bir-gun.html Veeee sonunda Koridor Yayınları, MacKinnon's Rangers serisinin son kitabını çıkardı ve bende soluğu kitapçı da alıp kitabı almama rağmen yeni okuyabildim. İtiraf ediyorum her satırından ayrı bir keyif aldım elimden bırakmayı hiç istemedim ve bir o kadar da bitmesini istemedim. Nasıl da özlemişim P.Clare kalemini, İskoç Komandolarını ve MacKinnon'larımı... Şöyle bir bakındım bloguma da daha önce yazarın Teslimiyet ve Günahkar kitaplarını okumama rağmen yorumlarını burada paylaşmamışım bu yüzden yazarın kalemine değinerek yorumuma başlamak istiyorum. Pamela Clare ülkemizde MacKinnon's Rangers üçlemesinin kitapları ile tanıdığımız ve benim kalemine taptığım İskoç kahramanlarını yazan ve her kitabı okunan nadir yazarlardan biri. Akıcı, sürükleyici, savaş anlarını kanınızı donduracak kadar, aşkı iliklerinizi titretecek kadar hissettiren bazen okurken kaş çattıran bazen gülümseten bazen içinizi sızlattıran bazen kalbinizi hızla attıran soluksuz okutturan, sonunu merak ettiren ama bitmesini hiç istemeyeceğiniz bir kalemi, kurgu gücü var yazarın. Amma iltifat ettim yalnız... ama cidden yazar hakkında düşündüklerim bunlar. Kısa bir bilgilendirme de yapayım seri hakkında. MacKinnon's Rangers serisi üç kitaptan oluşan üç erkek kardeşin hayatını, aşkını konu alan tarihi/ortaçağ aşk romanı. Iain, Morgan ve Connor MacKinnon, İskoç'lar. Yani anlayacağınız İskoç erkekleri... şu savaşçı, aşık olunası olanlardan :)) Size alıntılarla dolu bir yorum yapamayacağım çünkü bu kitabı o kadar uzun süredir bekliyordum ki okuyunca da kendimi öyle kaptırdım ki alıntlılara post-it yapıştırmayı unuttum ve şimdi de sayfalarda aramaya aşırı derecede üşeniyorum... Ama konu içeriğine giren bir yorum yapacağım... :) Aşağıdaki iki resim arasında konu içeriğine giriyorum :) *** Connor MacKinnon ilk kitaptan beri en çok merak ettiğim karakterdi. Iain ve Morgan'dan çok daha farklı bir karakterdi benim için ve Wentworth'un komandolarına katıldıklarından onlardan daha gençti daha deliydi daha farklıydı... Şimdi onu beş yıllık bir komando olarak okumak, olgunlaşmış, savaşçı ve eline fazlasıyla kan bulaşmış biri olarak okumak çok farklıydı... Sarah ve Connor'ın karşılaşmaları ve birbirlerine karşı çekimleri çok iyiydi. Hele kitabın girişi... müthişti. Sarah'nin esir düşmesi, her şeye rağmen güçlü duruşu... asilliği... her şeyiyle sempatimi kazana güçlü bir kadın karakterdi... Connor'ın Sarah için yaptıkları... Onu Şavnilerin elinden kurtarması, zoraki evlilikleri, onu hayatı pahasına koruması... ama içlerinde arzuya yenik düşmeleri ve aşkın ateşinde yanmaya başlamaları insanın içini ısıtan kalbini dolduran satırlardı. İnkar edecek değilim serinin 1. ve 2. kitabında Lord Wentworth'tan nefret etmiş ve çoğu zaman MacKinnon'lardan birine tak etmesini onu öldürmesini istemiştim ama ilk defa bu kitapta adama sempati duydum. O da sevdiği biri söz konusu olduğunda her şeyi gözden çıkarabiliyormuş. Hele kitabın sonunda pusuya düşüp de saldırıya uğradıklarında Connor, Sarah'nın o saldırıdan kurtulması için Wentworth ile göndermeye çalışmasına karşılık Wentworth'un verdiği karşılık... yaptığı fedakarlık bütün seri boyunca beslediğim kini alıp götürdü. Vallaha ondan böyle bir şey beklediğimi inkar edemem. Aşık Connor'ı aşık Iain ya da Morgan'dan daha çok sevdim. Ayrıca onları okumak da çok güzeldi. Hele Iain'i ve Morgan'ı baba olarak okumak onların ufacık küçücük yavrucaklarını okumak aşırı derecede keyifliydi. *** Kitabın içeriğine dair çok söyleyeceğim şey olmasına rağmen kısa kesmek sanırım daha iyi çünkü okumak isteyenlere engel olmayalım. :) Şahsen ben Pamela Clare'in diğer kitaplarını da okumak isterim. Dilerse Koridor yayınlayacağı serinin kitaplarını birer yıl arayla yayınlasın ama yeter ki yayınlasın modundayım. Mesela Blakewell/Kenleigh Family üçlemesini yayınlayabilirler yada I-Team serisini... Her neyse... Ben şahsen bu seriyi çok severek ve keyif alarak okudum ve sizlerede tavsiye ediyorum. İskoç erkeklerinin olduğu, aşkın ve savaşın olduğu ama her şeye rağmen aşkın kazandığı bir seri... Keyifle okuyacğaınız, her satırında keyif alacağınız bitmesini hiç istemeyeceğiniz bir seri. Şiddetle tavsiye ederim okuyun! MacKinnon's Ranger Üçlemesi'nin kitapları sırası ile Teslimiyet Günahkar Aşka Adanmış Bir Gün