http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/02/melissa-landers-yldz-gemisi-starflight-1.html Melissa Landers'ın Yabancı Serisi (Alienated) okuduktan sonra yazarın yormayan ve akıcı kurgusunu sevmiştim. Fantastik dünyaları ele alırken bizim Dünyamıza da dokunuşlar yapması ayrı bir hoşuma gitmişti ki bu kitabında da beni yanıltmadı ne beklediysem buldum diyebilirim. Kadının kurgusu genelde merak uyandırıcı oluyor. Alienated ile kıyaslamak istemem ama zaman zaman ondan daha durgun zaman zaman ise ondan daha soluksuz olduğunu söyleyebilirim. Ama her daim bir nefessiz okuma durumunda oluyorsunuz ve bence bu tür kitapları sevenler okuyabilir. Hatta 7'den 70 kadar bir okuyucu kitlesi bile olabilir. Hani olur da kardeşleriniz falan okumak isterse kesinlikle bir sakınca görmeden okutabilirsiniz bence. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekise, dış diyara giderek kendine hayat kurmak isteyen Solara son kalkan gemiye birinin kölesi olarak binip yolculuk boyunca onun her istediğini yerine getirmesi karşılığında tek isteği o gemiye binmek için bilet alabilmektir. O sırada okuldan tanıdığı ve onunla her daim uğraşan Doran'la karşılaşmak ise tam anlamıyla kaderin kötü espri anlaşıyındandı. Gemiye binmeleri ve gemiden inmeleri... ya da korsanlarla savaşmalar... birbirlerini tanımaları... Her şey tam bir adrenalin ve heyecanla okunan satırlardı. Kitap Solara ve Doran'ın kendilerini ait hissedebilecekleri bir yer arama çabasındayken birbirlerini tanıdıkça aslında hiç de bildikleri gibi olmadıklarını keşfetmelerini okumanın yanında tam olarak filizlenen bir aşkı da okuyoruz. Solara ve Doran'ın Banshee ile olan yolculukları Cassie ve Kane ile ve kaptanlarla olan arkadaşlıklarını okumak güzeldi. Tamamen yabancı insanların birbirine güvenme çabasıydı. Bunun yanında bir de korsanlarla yaşananlar veya sınır dışına çıktıklarında Doran'ı bekleyen sürprizden sonra... Son 100 sayfa çok büyük bir merakla okudum diyebilirim. Çoğu sır ortaya çıktı ve bir anda mecara doruk noktasına çıktı sanki. O bakımdan beğendim. Kitapta en sevdiğim ve en meraklandığım karakter -okuyanlar benim gibi düşünmeye bilir- kesinlikle Cassia oldu. 2. kitap onun hikayesi olacak ve ben onu büyük bir merakla bekliyor olacağım. Neyse ben sevdim ve sizlere tavsiye ederim. Bir gecede bitebilecek ve sizi sonuyla memnun edecek bir kitap.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/02/jennifer-royce-esir-yurek-asil.html Bir Jennifer Royce kaleminden harika bir kitabın daha sonuna gelen ben üzülsem mi yoksa elimde okunmamış bir kitabın daha olduğuna sevinsem mi bilemedim. Biliyorsunuz ki kendileri bir Türk yazar olmasının yanında kendi kültürü olmamasına rağmen historical romance türünde kusursuz bir kurgu ile okurlarının karşısına çıkan bir yazar. İki kitabını okumuş olmama rağmen her ikisi de birbirinden güzeldi. Bayıldım! Bayılmakla kalmadım bitmiş olmasına rağmen her sayfasının sonradan bir daha üstünden geçtim. Akıcı, merak uyandırıcı ve oldukça sürükleyici bir kurguya sahip olan kitap kölelikten başlayarak İngiliz asilliğine uzanan bir hikayeye ev sahipliği yapıyor. Kitabı kısaca konusunu anlatmak gerekirse, küçük yaşlarda ailesi öldürülen ve sonrasında köle olarak satılan Fahit'in Mısır'da yaşayan Sagirah'ın babasının tarafından satın alınıp eve gelmesi ile başlıyor macera. Ayrin ile Fahid arasında geçmişlerinden gelen tanışıklığın sonrasında geçen yılların ardından genç bir adam olan Fahid ve genç bir kız olan Ayrin tekrar karşılaşmaları sonrasında aralarındaki kıvılcıma kayıtsız kalamıyorlar. Bu kıvılcım kendini gösterip aşka dönüşürken geçmişte küçük yüreklerinin birbirlerine tutunması geleceklerinde büyük bir aşka dönüşüyor. Ancak işler hiç de umulduğu gibi gitmiyor. Öncelikle önlerinde Ayrin ile evlenmek isteyen bir asil var ve bu adam pis işleri dolayısıyla Ayrin'i ve aileisni zor durumda bırakırken Fahid de ailesini öldüren adamı öğrenmenin ateşiyle yanıp tutuşuyor. Soluksuz okunan macera, nefes kesen bir aşk ve sonsuz bir güvenle dolu bir ilişkiyi okurun önüne koyan Jennifer Royce, bir okuru kitabıyla tatmin etmeyi bilmenin yanı sıra okuru hayrete düşürecek detaylarla dolu bir kurgu yazmayı da başarmış bulunuyor. Mısır'daki kölelikten İngiltere'nin asil sınıfına uzanan kurgu okumaktan sıkılmayacağınız ve bayılacağınız bir hikaye olmuş. Her ne kadar zaman zaman Fahid'e kızsam da şu kitapta kelimenin tam anlamıyla nefretimi kazanan tek insan Ayrin'in babası oldu. Erkek kardeşleri Derek ve Will ise... ben onlara aşık olup geliyorum diyeceğim şekildeydiler. Ama en çok merak ettiğimde Sean ve Dante oldu. Onların bence eşsiz bir hikayesi var ve ben o hikayeleri hevesle ve merakla bekliyorum. Asil Korsanlar Serisinin ilk kitabı Esir Yürek ise diğer iki kitapları da Sean ve Dante'ye ait olacak diye düşünüyorum. :) Sevgili Jennifer Royce... lütfen bizi bekletmeden bir kitap daha çıkarın ve biz de kaleminizi özlemeden peş peşe sizi okuyarak mutlu mesut yaşayalım. Şiddetle tavsiye edeceğim yazarlardan biri ve iki kitabını severek okudum 3. kitabı İntikamla Gelen de elimde ve kısa zamanda ona da başlayacağım. Size de tavsiye ederim okuyun. Seveceksiniz :) Ayrıca kitap tasarımını çok beğendim, hele ki iç tasarımı çok güzeldi. Mortane'nın tasarımlarına hayranlıkla bakıyorum. Tebrik ediyorum çok güzel iş çıkarıyorsunuz bu konuda.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/02/arlene-hale-ask-mevsimi.html Çoook eskilerden kalma bir kitap elime geçti ve okumadan geçemedim. Çook eski derken ne kadar eski olduğunu size şöyle ifade edeyim. Basım tarihi 1973. Düşünün yani... bence tarihi eser değerinde :D Neyse, o zamanlarda kitap okumayı sevenlerin nasıl şeyler okuduğunu birinci elden tatmış bulunuyorum. Öncelikle, yazarın diline veya kalemine dair bir yorum yapamayacağım çünkü bunu kitapta anlamak pek mümkün değildi. Çeviri biraz sıkıntılıydı çünkü. Ancak şunu söyleyebilirim ki kurgusu fena sayılmazdı. Aşkın içerisine biraz polisiye harmanlanmaya çalışılmıştı. Konusundan bahsetmek gerekirse, genç bir öğrenmen olan Larina, aynı okulda çalıştığı Con ile aralarındaki yakınlaşmanın sonucunda okul yaz tatiline girip de Con bir ara isteyip özgürce dolaşmak adına ayrılınca geri döneceğini umarak onu bekleyen Larina amcasının ısrarı ile onun yanına gider. Yengesi ile beraber deniz kenarında bir kasabada yazı geçirmeye başlayan Larina hem kimsesiz çocuklar için çalışıp hem de yengesine eşlik ederken gizemli komşu olan Sutton ile tanışır. Sutto ile aralarında yakınlık oluşmaya başladığı zamanlarda genç adamın sırları aralarında küçük tartışmalara neden olsa da aşk filizlenmeye başlamıştır. Sutton uyuşturucu kaçakçılığını araştırmak için kasabaya yerleşen bir ajan olmasının yanında gizli bir şekilde araştırmalarını yaparken Larina'nın kuzeni Bert'in de bu işlerin içerisinde olması olayları karmaşıklaştırır. Kitabı bulamayacağınızı düşünerek fazla detay vermiş olabilirim kusura bakmayın ama en azından nasıl bir kitap olduğunu kurgusunu anlatarak başlayayım dedim. Kitabın kurgusu güzeldi aslında ancak eksiliklikleri vardı. Bizler bu tür kurgularda duyguları daha yoğun okumayı ve polisiye kısımları daha detaylandırılmasına alışmış olduğumuzdan dolayı bir şeyler çok hızlı oldu bittiye geldi gibi geldi.Birden uyuşturucu mevzusu çözümlendi. Birden aşık oldular falan... Kurgusu güzeldi ama olay döngüsü eksikti benimdi.Ayrıca çeviride ve edisyonda hatalar vardı. Nasıl hatalar diyeceksiniz, isimleri İngilizce'den nasıl okunuyorsa onu okunuşu ile yazılmış, cümleler kopuk kalmış ve devriklikler vardı. Öyle ki kelimelerin yazılışında bir yerden sonra imla hatalarına gülme isteği oldu içimde. Neyse... kurgusunu beğendim. Daha detaylı yazılmış olsaydı bence dört dörtlük bir şeyler çıkabilirdi ortaya bence. İmla hataları ve çeviri kusurları olmasaydı bu şekilde bile gideri olabilirdi. Tam Harlequin tarzı der geçerdim.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/02/katy-regnery-kul-ve-ates-modern.html Kül ve Ateş uzunca bir süredir tavsiye edilen bir kitaptı. Artık en güvendiğim kitap okurları, bookstagramlar ve bloggerlar da tavsiye edince okudum. Çoğunun dediği bayılacaksın, tam da senin seveceğin kitap tarzındaki yorumlardan sonra beklentim tavan yapmış bir şekilde okudum kitabı diyebilirim. Kitabı kapattığında tek düşüncem de... aynen onların söylediği gibi olmuştu. Bayıldım! Tam da benim seveceğim bir kitap! Yüzümde tebessüm oluşturan bir çağımız peri masalıydı! Çirkin ve Güzel masalının günümüz uyarlaması... kalbi sıcacık yapacak... içinizi pırpır ettirecek... yüzünüzde gülümseme kalbinizde heyecanlı bir çarpıntı yapacak bir kitaptı. Başka söze gerek yok bence :) Katy Regnery, ülkemizde yayınlanan ilk kitabı ve ayrıca "A Modern Fairytale" serisinin ilk kitabı. Serinin adından da anlaşılacağı üzerine "Bir Modern Peri Masalı" serisinin diğer kitaplarını hevesle bekliyorum. Novella Yayınları'ndan deli gibi diğer kitaplarının çıkmasını istiyorum da diyebilirim. Yazar oldukça ilgi çekici bir kurgu yaratmanın yanında hikayenin duygularını ve olay döngüsünü çok güzel oturtmuş. Okurken sıkılmıyorsunuz ve akıp gidiyor kitap. Bitmesini istemedim ama bitince de yüzümde bir gülümseme de oldu diyebilirim. Kitabın konusuna dair bir yorum yapmayacağım çünkü arka kapak yazısı zaten yeterince açıklayıcı. Ancak şunu söylemek istiyorum, süperdi. Kitabın içerisinde serpiştirilmiş tutku, aidiyet hissi, kalbin ilk kez aşkla çarpması, uzun zaman sonra ilk kez kurulan güven... sıcaklık... Hele de kitabın ilk bölümünde Savannah'ın kız kardeşi bir dergiden sevdiğini anlamanın yollarını okuyordu. 12 maddelik bir yazıydı ve bunları tek tek Savannah ve Asher arasında olması... bunları okumak... süperdi. Ki ben deniz tam olarak aşağıda size o maddeleri yazacağım. Hatta bu maddeler bazı bölümlerde bölüm başlığı olarak yazılmıştı ve tam olarak o bölümlere uygun yazılardı :) Ben çok beğendim be! Hem de çooook! Şiddetle tavsiye ederim, okuyun, okutun. Aldığınıza pişman olmayacağınız bir kitap. Ben pişman olmadım, bu kitabı almama ve okumama sebep olan arkadaşlarım teşekkür ediyorum. İlk defa sırf övgüden oluşan bir yorum yazdım sanırım ama cidden kitabı o kadar çok beğendim ki kitaba dair bir şeyler söyleyerek heves kırmak ya da spoiler vermek istemediğim için susuyorum. Duy sesimizi sevgili Novella Yayınları, yazarın diğer kitaplarını da bizlerle buluşturun.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/01/dilek-taygun-kalbime-fslda.html Dilek Taygun'un okuduğum 3. kitabı sanırım... Hep bir adım daha ileri de ve daha iyi bir kurgu bekleyerek okuduğumu inkar edemem ama çok çok iyi anlatılmış bir hikaye değil ama kurgusal olarak bakılırsa güzeldi. Şimdi diyeceksiniz ki o nasıl oluyor :) Anlatacağım =) Öncelikle yazar akıcı, sıkmayan bir şekilde kaleme alıyor kurgusunu ama duygular daha geri planda kalıyor. Hikayelerine sanki yeterince duygu katamıyor ve bir çok hisler havada kalıyormuş gibi geldi okurken. Diğer kitaplarında da bunu hissetmiştim bunda da hissettim. Ki Ömer benim en merak ettiğim hikayeydi ve büyük bir hevesle de aldığımı inkar edemem. Keşke biraz daha duygular ön planda olsaydı işte o zaman canımı ye benim be derdim şu kitaba. vKitabın kurgusu iyidi, zorla evlenmek zorunda kalan ve birbirlerinden tamamen farklı bir çift... evlilikleri boyunca atışmaları birbirlerine çanak tutmaları ve sonrasında aşık olmalarına kadar ilerleyen süreçte okunması keyifli bir kurguydu ama duygusal bakımdan pek de hissedilemeyen bir hikayeydi. İşte kurgusal olarak güzeldi ama çok çok iyi olmamasının nedeni duygulardan yoksun olmasıydı. Dilek Taygun'un diğer iki kitabında da bu eksik vardı bunda da ne yazık ki var... Bu da benim çok daha düşük beklentilerle kitaplarını okumama ve dolayısıyla da hayal kırıklığı yaşamama neden oluyor. Ben ki Ömer'i Gelinim kitabında merak etmiş ve hevesle kitabını almayı beklemiştim ama beklediğimden biraz daha aşağı çıktı. Keşke daha iliklerime kadar titretecek şekilde duygular ön planda olsaydı. Neyse.. Buket'in Ömer'le olan evliliğindeki dengesiz hallerine sinir oldum. Bir aslan gibi görünmeye çalışan kedi yavrusu modu pek eğreti durdu bence üzerinde... Ömer'in de hangi ara aşık olduğunu anlamadığım ama aşık olduktan sonraki tavırları ve duruşu iyiydi. Yazarın beni şaşırtan kısmı Ömer ile Buket'in boşanması oldu... ve sonrasındaki olaylar. Bu konuda yazarı tebrik ediyorum çünkü bunu beklemiyordum. Çok fazla yorum yapmayacağım ama şunu söyleyebilirim. Güzel bir kitaptı, çok beklentiye girmeden ve duyguları çok hissetmeyi beklemeden okuyun. O zaman seversiniz :) Ahh, bu arada kapak tasarımına bayıldım! Bunu da araya sıkıştırmalıydım :D
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/01/julie-anne-peters-sen-bunu-okudugunda.html Go Kitap'ın son çıkardığı oldukça değişik ve ilginç bir konuya ev sahipliği yapan kitap "Sen Bunu Okuduğunda Ben Ölmüş Olacağım," okundu ve bitti. Genç yetişkin kitlesine hitap eden kitap günlük tadındaydı. 23. gününden geriye doğru sayılan günlerin ardındaki nedenler, Daelyn aldığı intihar kararına iten sebepler ve Daelyn'in iç dünyasına açılan kapıyı okuyordu. Bunalımda olup da bir kez intihar edip başarısız olan Daelyn'in tekrar aynı şeyi denemesin diye anne ve babası gözetiminde geçirdiği günleri gizlice kayıt olduğu Işığın-İçinden sitesi ve okulun kapısının önündeki bankta ona arkadaşlık eden Santana'yla olan ilişkisini okuyoruz. Atraksiyon ve ekşın yok. Günlü bir hayatı okurken henüz 15 yaşındaki bir kızın hayattan koparılmasını okuyoruz. Zaman zaman monotonluktan sıkılsak da Işığın-İçinden sitesindeki yazışmalar kitaba renk katan hatta ilginç yapan kısımlardı. Birçok yabancı filmde veya kitapta okullarda olan zorbalıkları veya dışlanmışlıkları okuyoruz ve izliyoruz, bunun ardında o kişilerin neler yaşadığını ve ruhsal durumları, iç dünyalarında neler yaşadıklarını ifade eden bir kitap olmuş. İşin ilginç yanı da bu hayatı yaşayan bir çok insan varken Daelyn ile aynı yolu deneyen çok fazla genç var. Kitapta en sevdiğim şey, ölüme mahkum edilmiş genç hayat dolu Santana ve artık ruhsal çöküntü içerisinde olup psikolojisi bozulmuş ve ölümü kaçır sanan Daelyn... Değişik, ilginç bir kitaptı. Ayrıca konu ve içerik bakımından da okuru bunalıma bile sokar o kadar... Ağır ilerleyen monoton bir kurgusu var dolayısıyla sabırla okumak gerekiyor. Okurken, eğer zevkle okuduğunuz türde bir kitap değilse sıkılabilirsiniz. Tamamen tercihe dayalı okunması gereken bir kitap.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/01/helen-klein-ross-o-benim-kzm.html Bu tür bir kitaba dair nasıl bir yorum yapılmalı bilemiyorum. Tamamen annelik iç güdüsü ile yapılan bir davranışın sonucunda yaşanan olaylar silsilesi diyebilirim. Kitabın adından ve nedense kapak tasarımından dolayı daha başla bir kurgu bekliyordum. Ama kitabın kurgusu beni oldukça şaşırttı ve dünyanın bir yerlerinde böyle hayatların yaşandığını bilmek de kitabı daha ayrı bir kategoriye soktu diyebilirim. Kitap, Lucy adlı genç bir kadının anne olma hevesini ve bu hevesle anneliğe doğru giden yolculuğunu konu alıyor. Biricik gözünden sakındığı kızı Mia ile aralarında uçurumlar açacak bir sırrı da yanında götürüyor bu yolculukta. Bazılarının asla affedemeyeceği bazılarının da o an olaydaki düşünceler ve savunmalar sonucunda affedebileceğini düşündüğü bir konunun ele alınışı da diyebiliriz. Ben düşünüyorum da... Mia'nın yerinde olsam affetmem sanırım... ama diğer bir yandan da Marilyn'in yerinde olsam da kesinlikle her türlü hukuki işleme başvururdum... Lucy'nin yerinde olsam... sanırım... yapmazdım! Sanırım... Bir çok noktada kendi düşüncelerinizle bile çelişebilirsiniz belki okurken... Kitap diğer yandan da birçok hayata dokunuşlar yapmış... ve tek bir olayın birçok hayatı etkilediğini... farkında değiliz belki ama bir adım attığımızda o adımın bizim haricimizde ya da yakınımızdakinin haricinde birçok hayatı etkilediğini de gözler önüne seriyor. Kitapta çok fazla konu içeriğine bir özet ya da yorum yapmayacağım çünkü kitabın neresini anlatırsam anlatayım her şekilde kitap içeriği olacaktır.B u yüzden kısa keseceğim ancak söylemek istediğim bazı şeyler de var özellikle okumayı planlayanlar için... Kitap biraz araştırma tarzında yazılmıştı tam olarak hikayesel bir kurgu gibi değildi. Çünkü olayda adı geçen her karakterin tarafından yazılmış bölümler vardı. Bu biraz daha bana bir olay olmuş da o olayla ilgili röportaj verileri bunlar gibi bir düşünce uyandırdı. Anlayacağınız karakter geçişleri vardı hem de çok sık. Benim genelde okumayı pek tercih edeceğim bir türde değil, ancak adı ve kapak tasarımı beni oku diye bağırıyordu. Dediğim gibi tam olarak dünya da yaşanan birçok olayın kaleme alınmış hali gibiydi kitap bu yüzden biraz daha okuru etkileme durumu var. Acaba gerçeklik payı var mıdır diye... Birçoğumuz türlü trajediler yaşamışızdır. Ama yaşadığımız trajedinin bizi yok etmesine izin vermek ya da yola devam etmeye karar vermek bizim elimizdedir. Okurken atraksiyon ya da bir hareket olmasını beklemeyin. Tek hareket Lucy ve Mia'nın tanışma kısımları onun haricinde ağır ilerleyen bir kitap. Okuyup okumama kısmını sizin tercihinize bırakıyorum. Her kesin okuyacağı bir kitap değil. Sadece türü sevenler okumalı diye düşünüyorum.