http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/09/barbara-wallace-sen-ben-ve-bir-hafta.html Nemesis Kitap'ın kitap sonlarında yazdığı gibi "romantik bir kitap okumak isterseniz," diyerek bugünlerde Nemesi Kitap'tan gidiyorum :) Ama hadi biraz gerçekçi olalım. Sıcacık romantik insanı gülümseten için kıpırdatan her şeyi tadında olan aşk dolu hikayeleri kim sevmez ki :) dolayısıyla ben de seviyorum. Eee Nemesis'te bana bunu veriyor kitaplarıyla :D Neyse :D Elimde bulunan milyon tane Nemesis kitaplarından biri de "Sen... Ben... ve Bir Hafta Sonu" kitabıydı. Yine keyifle okunacak, su gibi akacak, bazen gülümsetecek bazen üzüleceğiniz sahnelerle dolu bir kitap daha :) Arka kapak yazıları konusunda Nemesis oldukça iyi bir şey yapıyor, okuru kitap hakkında aydınlatıyor. Dolayısıyla kitabı aldığınızda kitabın konusuna dair bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Bu kitabın da aynı şekilde, arka kapak yazısı kitap hakkında yeterince bilgi verdiği için bir daha ben değinmeyeceğim konusuna. Kitapta Daniel hakkındaki gerçekler ve Charlotte'a karşı tavırları zaman zaman sinir bozucu olsa da ikili arasındaki anlayış birbirlerini anlamaları ve diyalogları süperdi. Sonrasında Daniel'in sözleri ağır olsa da aşk her zaman kazanıyor ve bu durumda biz umutsuz romantik okurları için yüzümüzde kocaman bir gülümseme demek oluyor. Bu kitapta size zevkli vakit geçirtecek sıcacık romantik bir kitap. Yüzünüz gülümsemeyle okuyacaklarınızdan. Daha detaylı yorumlara girmiyorum çünkü kitabın içeriğine girmem gerekebilir o zaman, bundan da dikkatle kaçınıyorum. Romantik okurlarına tavsiye edebileceğim bir kitap kendileri :)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/09/tessa-bailey-sen-benimsin-line-of-duty-1.html Nemesis Kitap'ın yine tadımlık aşk romanlarından biri olan Sen Benimsin okundu ve bitti. Tam da Nemesis Kitap'a yakışan bir kitaptı, onun logosu altında yayınladığı türdeki en iyilerden biriydi bence. Tessa Bailey'in ilk defa bir kitabını okudum ve oldukça da beğendim kurgu yeteneğini. Gereksiz kıskançlık krizleri, entrikalar falan yoktu. Karakterler arasında gereksiz yere burun süründürme durumu ve tripleri de yoktu. Bu yüzden de ayrı bir sevdiğimi söylemeliyim. Kitabın konusuna kısaca değinmeyeceğim arka kapak yazısı üç aşağı beş yukarı bir fikir veriyor kitabın içeriğine dair. Ancak onun haricinde oldukça içerik var kitapta. Özellikle Ginger ve kardeşi ile ilgili. Kitabın direk konuya giren kurgusu ve gidişatındaki heyecanın hiç dinmemesi oldukça iyiydi, gerçi sonlara doğru biraz o heyecan arttı diyebilirim ama bu durumdan şikayetçi değilim :) Ginger ve Willa'nın iki kardeş ilişkilerinin ilerlemesi ve Ginger'ın bir abla olarak yapmaya çalıştıkları takdire değerdi. Derek'in bir erkek olarak ne istediğini bilen tavrı da bir bayan okur olarak iç geçirtecek derecedeydi ;) Eğlenceli bir kitaptı, okumaktan zevk alacağınız, sıkılmayacağınız ve bir bakmışsınız bitmiş diyeceğiniz türden bir kitaptı. Biraz +18 sahnesi vardı ama artık aşk romanların hepsinde olduğundan dolayı artık yadırgamıyoruz o sahneleri aşk romanlarının bir kurgu bütünlüğü diyerek bağrımıza basıyoruz ;) Ben kitabı beğendim. Yazarın başka kitabı çıkarsa onları da okuyacağımdan eminim. Sizlere de tavsiye ederim :)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/08/elle-kennedy-hata-off-campus-2.html Off-Campus serisi 2. kitap ile devam ediyor ve şimdi sahada Logan var :) John Logan... en yakın arkadaşının kız arkadaşından hoşlanan Logan... Onların ilişkilerini kıskanan Logan... onlardan uzak durmak duygularını unutabilmek için partilere akan, kızlarla anı yaşayan Logan... Sonunda çok fena çarpılan Logan... romantikleşen ve sonrasında ilişki adamı olan Logan.... Logan'ın her türlü hali aşık olunasıydı resmen... Elle Kennedy'nin 4 kitaptan oluşan Off-Campus Serisi'nin ikinci kitabı Hata buz hokeyi oyuncusu olan John Logan'ın hikayesini anlatıyor. Yine öküzlükler yapabilen ama sevimli tatlı seksi ve ateşli olan Logan'ın aşkı tatmasını, aslında ne istediğini bulmasını ve dahası geleceğini nasıl şekillendirdiğini konu alıyor. İlk kitapta kurgu yeteneğini sevdiğim yazarın ikinci kitabını gözüm kapalı aldım diyebilirim. Eeee ilk kitaptan sonra ne beklemem gerektiğini ve nasıl bir yazımın beni beklediğini biliyordum. ki beni yanıltmadı da... Kitaptaki arkadaşlığı çok sevdim, böyle bir arkadaşlığa sahip olduğum için bunu bir de kitaplardan okumak oldukça güzel ve eğlenceliydi. Hepsinin çift olup birbirleri ile takıldıklarını okumak daha da eğlenceli olacak bence :) Dean, Logan Tucker ve Garrett... dördünün birbirleri ile takılmaları, dalaşmaları ve şakaları eğlenceliydi. Logan'ın Grace'i kazanabilmek için yaptıklarını okumak çok romantikti ve buradan şu çıkıyor bence bir adam isterse oldukça romantik olabilir ;) arada içinizdeki öküzü uyutup romantik adamı çıkarın beyler :) Logan'ın aile sorunları ve bununla başa çıkma çabası... arkadaşlıkları... Grace ile ilişkisi hepsi okumaktan zevk alacağınız bir hikayede buluşmuş. Dört arkadaşın diyaloglarında eğlenirken Grace ve Logan'ın romantik anlarında sadece takılmalarında yüzünüzde gülümseme oluşturacak cinsten. Kısa zamanda okunup su gibi akacak ve sonunda sizi gülümsetecek bir kitap. Bu tarz hikaye barındırak kitapları ayrı bir seviyorum, dilerim diğer kitapları da bir an önce okuruz ve onların kurgularında da bu dört arkadaş yine oldukça yakındır :)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/08/carrie-jones-ihtiyac-need-1.html Ve... ve... ve... sonunda heyecanla beklediğim kitabı okudum ve itiraf edeyim beklentilerimin ötesinde çıktı. Onca okuduğumuz fantastik yaratıkların arasına bir de periler katıldı. Ama... işte bu kısımda amalar çok önemli. Onca Tinker Bell hikayelerini, iyilik dolu perileri unutun bu periler bambaşka periler... vahşiler... avcılar... kan istiyorlar... insanlar için kötüler ama kendileri için iyiler... Kısacası değişik bir şeyler :) Carrie Jones'un ülkemizde yayınlanan ilk kitabı İhtiyaç aynı zamanda "Need Serisi"nin de ilk kitabı. Seri 4 kitaptan oluşuyor. Akıcı, merak uyandırıcı ve sürükleyici bir kurgu. Bir günde bitireceğiniz bir kitap - ki ben bir günde bitirdim cidden. Elimden bırakamadım- Kitabın konusuna dair bir şey anlatmayacağım çünkü arka kapak yazısı yeterince açıklayıcı ama söylemek istediğim şeyler var :) Ben hiç Stephen King kitabı okumadım ve onun kitaplarına değinmesi ve hikayelerinin de Zara'nın gittiği Maine'de geçmesi açıkçası orada yaşanan olayları ürpertici boyuta taşıdı ne yalan söyleyeyim. Bu ince bir detaydı bence ve bu şekilde usta bir yazara değinmesi ve Periler hakkındaki araştırmalarında yazarın kitaplarına değinerek şifrelenmesi oldukça iyiydi. Sadece periler insanlara karşı kurgusu değilde şekil değiştirenleri görmek de güzeldi. Eee fantastik canlılar genelde hep beraber oluyorlar ve dolayısıyla kitabı oldukça heyecan verici boyuta getirmişti. Hele ki kartal adamlar kaplan kadınlar kurt adamlar falan resmen film izliyormuşum gibi hissettirdi. Periler dedik... kötüler dedik... vahşiler dedik... genç erkekleri kaçırıp kanını içerek işkence ediyorlar demedik ama şimdi diyorum... Kral Peri kraliçesini bulana kadar bu şekilde devam edecek bir durum var ortada... bu şekilde söylendiğinde evet korkunç geliyor yani adamlar kötü işte... ama onların açısından baktığımızda da bence kötü değiller ya... sadece hayatta kalma savaşı veriyorlar ve onların yaratılışına göre bu durum onların ihtiyacı... Özellikle söylemek istiyorum ki... Peri Kral'ın düşünceleri, istekleri... sonunda evinde yaşanan durumlar itiraf etmeliyim ki üzdü beni... Böyle olmamalıydı ya... diye düşündüm... Belki serinin diğer kitaplarında olaylar biraz da olsa onların lehine olur tabi insanlar zarar görmeden. Ahh, bir de... şey... perilerin Zara'ya ve Nick'e saldırdıkları o sayfalar varya... nefesimi tutarak okudum resmen... Kurgu süperdi, hatta çok çok iyiydi... akıcıydı, merakla okunuyordu ve su gidi gidiyordu. Sanırım biraz da klasik kurt adam vampir tiplemelerinden sıkılmışlığın verdiği şeyle periler bana bomba gibi geldi bilmiyorum ama periler harbi bomba gibi geldi yani :) -bu arada kurtadamlar ve vampiler hala okunur... onlar hep okunur ;))- Neyse biraz daha konuşursam kitabın içeriğine gireceğim tamamen bahsetmek istediğim o kadar detayı var ki çünkü. O yüzden susuyorum ve size şiddetle tavsiye ediyorum.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/08/islca-kan-ve-ask.html Hep Bir Türk Masalı dedik, Duygu, Ali, Bekir ve Sedat'ı tanıdık Işılca kalemi ile... şimdi de Bir Tarihi Masal diyerek Vincent ve Emma'yı tanıyoruz. Kadın... sen hep yaz emi, biz okumak için hazır ve nazır beklemedeyiz. Zaman zaman gülüp eğlendiğimiz bazen ilişkileriyle mutlu olduğumuz bazen de çektikleri acıları ile yüreğimizin burulduğu Bir Türk Masalı serüvenine göre bu kitap daha başkaydı. Ahh, evet eğlenceli sohbetleri ve aşk dolu satırları vardı ama sanki o dönemi yaşamışçasına bir anlatımla yazarın diğer kitaplarından ayrıldı. Beni bilirsiniz ben historical severim ve her zaman öncelikli türümdür ve bu kitapta favori historicallarım arasına girdi diyebilirim. Yazarın daha önceki kitaplarını okudunuz mu bilmiyorum ama okusanız da okumasanız da tavsiye ederim bu kitabı. Kitabın kısaca konusunu anlatmak gerekirse; babasının ölümünden dolayı Edessa Lordu'nun sorumluğu olduğunu düşünen Emma her iki beylik arasındaki barışı bozarcasına hareket etmeye başlar ve bir gün Emma topraklarındaki bir köyün ateşe verildiğini öğrendiğinde oraya gider. Bir de ne olsun, Eddesa Lordu Vincent'de orada... Vincent, karşısındaki kadının bir erkek olduğunu düşünerek dövüşmesine rağmen Emma'nın bir kadın olduğunu keşfettiğinde onu esir alır. Ancak krallarının emri ile sadece misafir olan Emma, dört ay gibi bir süre Vincent'in kalesinde tutulur. Bu süre zarfında Emma ve Vincent arasındaki sürtüşmeler, atışmalar, tutkulu anlar yaşanırken yavaş yavaş filizlenen ve sonradan harlanan aşk her iki vahşi yüreği kendine esir eder. Emma babasının katili olduğunu düşündüğü Vincent'i her şeye rağmen yüreğine kabul edecek mi? Peki Vincent erkek gibi yetişmiş olan bu vahşi güzeli kalesinin hanımı kendisinin de karısı olarak alacak mı? Kitap klasik aşk romanı evet ama bir tarihi aşk romanı kadar da hareketli... yani savaş var, dövüş var, bir araştırma var... her şeyden önemlisi iki vahşi yürek için aşk var :) Kitap için daha detaylı yorumlar yapmak isterdim ama spoiler vermekten çok korkuyorum ama yüzeysel olarak değinmek istediğim birkaç şey var. Emma'nın güçlü kişiliği o döneme göre bir kadın olmasına rağmen ayakta durabilmesi, zekasını özgürce kullanabilmesi ve asiliği keyifle okuduğum bir karakter olmasına neden oldu. Hele ki küçük Ellie ile o yakın arkadaşlığı.... itiraf ediyorum en zevk aldığım satırlar oldu :) Çok sevdim ben de Ellie'yi :) Kitabın her satırından zevk aldım okurken. Zaten Işılca'nın kalemini ve kurgu yeteneğini seviyorum. Kendini tekrar etmiyor ve özgün bir anlatımı var. Okurken dünyadan kopup gidiyor bambaşka diyarlarda seyahat etmeni sağlıyor. Öyle bir kitaptı Kan ve Aşk. Bir tarihi aşk romanı severi iseniz kaçırmayın okuyun, bir Işılca seveni iseniz hala okumadıysanız hemen okuyun. Yazarı ilk defa okuyacaksanız ve tereddüdünüz varsa o tereddütleri kafanızdan atın ve kitabı alın. Ben kefilim... kitap muhteşem ama yazarın bütün kitapları muhteşem ki zaten :D Sevgili Işılca,bendeniz Sedat'ı büyük bir heves ve merakla beklemekteyim ama siz derseniz ki biraz daha bekleyeceksiniz o zaman diğer kitaplarınızı da bekliyoruz. Bize her daim okunacak bir şeyler vermenizi diliyorum. Buralarda bir yerde kaleminize hasta, sizi seven bir okur var. Onu kitaplarınızdan mahrum bırakmayın :) "Emma, her şeyiyle Vincent'ındı. O bütün kabalığına, barbarlığına, ruhsuz davranışlarına karşı sevmişti. Zaten en güzel aşk imkansız aşk değil miydi?"
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/08/melissa-landers-savasc-alienated-serisi.html Vay canına ne kitaptı ama... Hele son 100 sayfa nasıl bitti anlamadım! Özellikle sonu, cidden beklenmeyen bir şeydi. Dünya ve Leihr arasındaki keşfetme, yaşama, yeni hayatlar kurma ve her iki ırk arasındaki ilişkiyi geliştirme serüvenine Yabancı kitabı ile başlamıştık. Şimdi seriyi bitirerek Savaşçı kitabıyla bir nokta koyup ilk iki kitapta denenen ırklar arası iletişim ve ittifakın son macerasını okuyoruz. Ancak sonunu çok soluksuz okuyoruz! Melissa Landers oldukça ilginç bir kurgu yazmakla kalmamış bu kurguya aşkı, arkadaşlığı ve aileyi de ekleyerek aslında bizlerin birbirlerine olan bağını da ortaya koymuştu. Bu özellikleri ile seri benim için daha bir ayrı oldu :) Düşünsenize siz iki kardeş arasındaki o normal görünen diyaloglar başka gezegenlerde yaşayanlar arasında yok ve bunu kurguya dahil edip işlemek oldukça ince bir düşünceydi bence. Neyse o kadar detaya girmeyeceğim, kitabın hatta serinin heyecanını öldürmek istemiyorum. İkinci kitapta denk geldiğimiz Aribollerin gönderdiği probların sırrı bu kitapta açıklanıyor. Ayrıca sadece açıklanmıyor belirli bir amaç için gönderildiği ve bu amacın Dünya ve Leihr için oldukça acı sonuçları olacağını da gösteriyor. Cara ve Aelxy yine aşklarını doruklarında yaşarlarken sanki evren onlara karşıymış gibi olaylar patlak veriyor ama bu sefer daha evrensel olaylar... Çok fazla kitap içeriğine girmemek için detaylara girmiyor ve susuyorum :) Kitabın içerisindeki olaylara dair o ince detaylar, Aribollerle ilgili bilgiler, Dünya üzerindeki hareketler ve Aribol gemisindeki detaylar... hayret ettirecek bir hayal gücünün ürünü, şaşkınlıkla ve heyecanla okumama neden oldu diyebilirim. Ama kitapla ilgili beni en çok etkileyen kısım Ariboll gemisinin içinde yaşananlar ikinci sırada gelmekle beraber Syrine'nin hayatındaki son bölümde gerçekleşen değişiklikler... Yok artık ya dedim.. beklemediğim bir detaylı özellikle onun için... Bizler her şekilde mutlu son isteyen okurlarız ve bu seri de oldukça mutlu sonla bitiyor. Aşk kazanıyor, arkadaşlık ve aile sevgisi kazanıyor, yaşama sevgisi kazanıyor... Seriyi ilk kitaptan beri severek takip edip zevkle okudum. Sizlere de tavsiye ederim. Her yaştan insanın severek okuyacağı serilerden bence..
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/08/kim-karr-paramparca-connections-2_15.html Yeni Bir Başlangıç kitabı ile başladığımız "Connections Serisi"ne ikinci kitap Paramparça ile devam ediyorum. İlk kitabı beğenmiştim ve seri bitmeden ikinci kitaba başlama gibi bir niyetim yoktu ama nedense elim gitti ve bir anda başladım ikinci kitaba. Hani ilk kitapta River ve Dahlia'nın tanışma maceraları, Ben'in ölümü Dahlia'nın çöküşü sonrasında River ile tekrardan birbirlerini bulmaları falan monoton da gitse bir heyecan uyandırıyordu. Ancak bu kitap oldukça yavaş ve monotondu. İlk kitaptaki heyecanı bulamadım zaman zaman sıkıldığımı da hissettim. İlk kitabı okuyan bilir çok ilginç ve şaşırtıcı bir sonla bitmişti ve şimdi o sondan bu devam etmesi kitabın ilginç olacağını düşündürtmüştü ama biraz zorlama yapılmış gibi geldi. Hani o son yazılmasaydı ve River ve Dahlia'nın hikayesi ilk kitapta tatlı bir şekilde sonlansaydı daha iyiydi. Durgun, monoton ve bazen de sıkıcı giden bir kitaptı. Okurken açıkçası bitsin diye gözünün içine baktım resmen. Kitabın konusuna değinmeyeceğim yoksa ilk kitabı okumamış kişiler için çok fazla spoiler olur ve hevesi kaçar. Ama açıkçası bu kitap beklentimi karşılamadı ve şuan da üçüncü kitap elimde ve okuma konusunda tereddüt yaşıyorum. Sanırım bir şans verip okuyacağım çünkü o kitap River'ın kardeşi Xander'ın hayatını anlatıyor yanılmıyorsam. Zaten o da olmazsa ben bu seriden elimi yıkarım gibi görünüyor. Bu arada küçük bir bilgi olsun, ilk iki kitap (Yeni Bir Başlangıç ve Paramparça) Dahlia ve River'ı anlatıyor. Hayata Dönüş kitabı Xander'ın, Frayed kitabı Bell'in hikayesi ve son kitapta yanılmıyorsam bütün karakterleri bir araya getiren bir kitap. Seriyi okuyup okumamak sizin tercihiniz. Ben bu kitabı beğenmedim, ilkini beğenmiştim ancak üçüncü kitabı okuyarak bir şans daha vereceğim sanırım.