yorum için: https://illekitap.blogspot.com/2021/08/emily-henry-ks-yaza-kavusunca.html "Problemin ne biliyor musun? diye sordum ve bu kez ben durunca, o da durdu. "Birkaç tanesinin farkındayım, evet." "Empati ile acıma duygusu arasındaki farkı bilmiyorsun," dedim. "Sana acımıyorum. Sana bu şekilde davranıldığını bilmek beni üzüyor. Bütün çocukların hak ettikleri şeylere, senin sahip olmamış olman beni çıldırtıyor. Ve evet, birçok insanın senin yaşadıklarını yaşaması beni hem üzüyor hem de çıldırtıyor ama daha da üzen şey, çünkü bu sensin. Ve seni tanıyorum, senden hoşlanıyorum ve senin güzel bir hayata sahip olmanı istiyorum. Bu acımak değil. Birine önem vermek." *** "Aşka inanmanın çok cesurca olduğunu düşünmüştüm. Yani sürebilen aşk türünün. Denemenin, acıtabileceğini bile bile." "Peki, ya sen?" "Ne olmuş bana?" diye mırıldandı. Boğazımı temizleme ihtiyacındaydım ama yapamadım. Ne düşündüğüm, nasıl hissettiğim açıkça belli olacaktı. "Bir daha olacağını düşünmüyor musun?" Gus bir adım geri attı, ayakkabıları çakıl aşlarının üzerinde ses çıkardı. "Yürüyeceğine inanıp inanmamam fark etmez," dedi. "Bir şeye inanmamak, onu istemeni engellemez. Eğer dikkatli olmazsan."
yorum : https://illekitap.blogspot.com/2021/08/paula-quinn-ask-ve-cesaret.html "Benim için ne anlama geldiğini biliyor musun Davina?" diye ona sorduktan sonra, gözlerinin derinlerine bakarken gülümsemeden edemedi. Kolları birbirine dolanmış, birbirlerinin yüzlerine dokunurken Davina gülümsemesine karşılık verdi. "Evet, biliyorum." Dört yıldır inandığı adam, bir yalancı çıktıktan sonra ondan nasıl şüphe etmezdi? Ama Davina işte buydu. Cennetin arp tellerinden çıkmış affedici ve dürüst bir melekti. ***** "Günlerimi başka biri olduğumu hayal ederek geçirdim. Krallık için önemli olmayan biri olarak. Sadece ben vardım. Dışarıda hayatını, yarından korkmadan, severek yaşayan biri. Tahtın Katolik varisinin kızı olmadan hayatımın ne kadar farklı olacağını hayal ederdim, ta ki sonunda olduğum kişiden nefret edip kabullenene kadar." Davina adamın kollarında döndü. Ona baktığında gözlerindeki gölgeler kaybolmuştu. "Sonra sen beni küllerin arasından alarak hayallerimi hayata döndürdün." Rob gülümseyerek onu yakınına çekti. "Daha fazla hayal etmene gerek yok sevgilim," diyerek dudaklarından öptü. "Sana ihtiyacın olan, istediğin her şeyi ve çok daha fazlasını vereceğim."
yorum için: https://illekitap.blogspot.com/2021/08/whitney-g-sevgiler-carter-sincerely.html "Carter..." diye soluyarak yavaşça geri çekildim. "Sen ne... Sen ne yapıyorsun?" "İşte şimdi dikkatini kasten dağıtıyorum." Gözlerimin içine baktı. "Ayrıca tamamen ayıkken seni öptüğümde aynı şeyi hissedip hissetmediğime karar vermeye çalışıyorum." "Peki karar ne?" "Jüri hala tartışıyor." ***** Kız gittiğinde Carter banka doğru gelip tam yanıma oturdu. "İkiniz bir randevu ayarladınız mı?" diye sordum. "Onunla ne zaman çıkacaksın?" "Çıkmayacağım," dedi. "Sana bunu sordurtan ne?" "Bu senin tipik görev tanımın. Ya bu ya da arabanın arka koltuğuna götürüp orada..." Parmağını dudaklarıma dayadı. "Kısa süre önce beni diğerleri için mahvetmiş olabilecek biriyle seviştim." Gözlerim fal taşı gibi açıldı ve yanaklarımı ateş bastı. "Elbette onu zihninde bu asla olmadı ama eğer yalan söyleyip aynı şeyi dile getirseydim iyi bir en iyi arkadaş olmazdım..." Parmağını çekti. "Kayıtlara geçsin diye söylüyorum, unutmam çok daha uzun sürecek." ***** "Seni seviyorum," diyerek lafımı kesti. "Sana aşığım ve bunu bilmeni istiyorum... Sanırım hayatımın çoğunda seni sevdim ve... Bugün gidiyor olsam bile bilmem gerekiyor... Sen de aynısını hissediyor musun, bilmem gerekiyor." Sessizlik. Söylediği son şey aklımda kendini tekrarlayıp durdu: Seni seviyorum, sana aşığım, sen de aynısını hissediyor musun? Ne söylemem gerektiğini biliyordum, uçuşunu neyin kolaylaştıracağını biliyordum fakat daha iyi olduğunu bildiğim şeyi söylemek zorundaydım. Yapılacak doğru şey olduğunu bildiğim şey. "Ari..." diyerek gözlerinin içine baktım. "Evet?" "Ben, üzgünüm..." Gözlerine dolan yaşları fark ettim. "Lütfen bu ağırına gitmesin... Seni seviyorum, seni çok seviyorum ama..." "Ama?" Yüzü asıldı. "Ama ne?" "Ama o şekilde değil. Sen benim en iyi arkadaşımsın ve seks yaptığımızı biliyorum ama... biz sadece arkadaşız." ***** "Zaman yarat ve bulduğun anda bana mesaj. Tercihen bu hafta sonu." "Sen kendi evinde uyumayacak mısın? Sana zamanı yüz yüze söyleyemez miyim?" "Hayır," dedi düz bir sesle. "Sokağın sonundaki Beach Front Hotel'de bir oda tuttum." "Ne?" Yutkundum. "Niye?" "Bunun birinci sebebi, başka bir erkeğin seninle uyuduğu düşüncesine katlanamam. İkincisi, evimde olman ve sana dokunamıyor olmam... Bununla başa çıkamam."
yorum için: https://illekitap.blogspot.com/2021/08/christina-lauren-josh-ve-hazelin.html "Her zaman senin o yıllarda... geçici bir dönemde olduğunu düşünmüştüm." Sol kaşını havalı bir şekilde kaldırdı. "Ama görünen o ki bu senin doğal halinmiş." Durumu kabullenerek, "Sanırım özür dilemem gereken çok şey var," dedim, "Ama seni iki de bir çileden çıkarmayacağıma dair kendime pek güveniyorum. Belki yaşlanana dek bekleyip sonra topluca özür dilesem daha iyi olur." Bıyık altından gülümsedi. "Gerçekten hayatım boyunca senin gibi biriyle daha karşılaşmadığıma yemin edebilirim." "Asla sevgili olunamayacak tipte biriyle mi?" "Eh, onun gibi bir şey." ***** "Sanırım asıl sevdiğim, birinin insanı olmak hissiydi." Hazel elini bileğime koymuştu, tepkisini görmek için yüzüne baktım. Gözlerime bakmıyordu ama yanakları pembeleşmişti. "Sen benim insanımsın," dedi. "Bu gece beni savunduğun için teşekkür ederim." Bu kadar hassas bir durumdan öyle rahat bir şekilde söz ediyordu ki, ona karşı duyduğum yakınlığın harlandığını hissettim. Elini tutup dudaklarıma götürdüm ve bir öpücük kondurdum. "Senin insanın olmayı seviyorum." ***** "Bildiğim kadarıyla Hazel, tuhaf bir şekilde üniversite yıllarından beri sana tapıyor." Sis dağılmıştı. Ne demek istediğini anlayabiliyordum. "Demeye çalıştığın, Hazel'in kendisini bana uygun biri gibi görmediği mi?" Bunu o da daha önce dile getirmişti. Dave başını salladı ve "Hemen hemen," dedi. "Ama söylemeye çalıştığım diğer bir şey de, senin düşüncelerinin onun için her şeyden önemli olduğu. Ve eğer Tyler'la işler yolunda gitmediyse, bu onu zaten şaşırtmamıştır. Ama eğer seninle işler yolunda gitmezse, bu kesinlikle Hazel'ın nasıl biri olduğuyla alakalı olacaktır." "Ama onun olduğu kişiyi seviyorum," dedim. Çıkmaz sokağa girmiştim artık. Aşıktım ve bunun geri dönüşü yoktu.
yorum için: https://illekitap.blogspot.com/2021/08/monica-mccarty-nisanc-highland-guard-9.html "Birilerinin tek seferlik seviştiği adam olmanın seni belli ettiğinden daha çok rahatsız ettiğini biliyorum. Kusursuz yüzünün altındaki kusurlu erkeği kimsenin göremeyeceğini düşünüyorsun. Belki haklısındır ama bir şans verip duygularına güvenmediğin sürece bunu asla bilemeyeceksin. Bunları hissettiğini biliyorum, Gregor. Tıpkı bir gün benim başka bir adamla evlenmemden pişman olacağını bildiğim gibi... Ama o zaman kendinden başka suçlayacak kimsen olmayacak." Gregor ona dikkatle baktı. "Tanrım, Cate, ben..." Ne söyleyeceğini bilemiyordu. Bu çok açıktı. Cate'in duyguları ani bir fırtına gibi ortaya savrulmuştu. Geriye sadece anlamsız ve umutsuz bir his kalmıştı. Belki biraz da intikam alma isteği olabilirdi. "Beni kiminle evlendirirsen evlendir, Gregor. Benim için fark etmez. Hiçbiri sen değilsin. Ama bu gece karanlıkta yatağa girip uyumaya çalıştığında senin bedenin de benimki gibi sızlayacak. Bir dahaki sefere birlikte yatacağım adam eşim olacak ve o, senin aksine geri çekilmeyecek." Gregor'un çenesinin altındaki kas seğirmeye başladı ve dudakları bembeyaz kesilene kadar kasıldı. Cate, onun kendisine uzanacağını sandı ama Gregor'un kolları yanlarında kaskatı kesilmişti. "Tabii ki senin için hiçbir şey ifade etmediğini kanıtlayıp başka şekilde kendini rahatlatabilirsin ama bunu yapacağını sanmam. Bence başkasını değil, beni istiyorsun. Git ve bana yanıldığımı kanıtla... Tabi bunu yapabilirsen." ***** Gregor, onun imkansız olduğunu düşündüğü şeyi başarmıştı. Ona olan aşkına zarar vermişti. Kalbini söküp parçalamış ve parçalarını yerlere savurmuştu. Geriye hiçbir şey kalmamıştı. Sadece donuk ve hissiz bir boşluk vardı. Sanki hayatta kalmasını sağlayan bir parçası eksik gibiydi. Onu neşe ve umutla dolduran sevgi gitmişti.
3,5 stars yorum için: https://illekitap.blogspot.com/2021/08/jasmine-guillory-dugun-gunu-wedding.html Yüksek sesle "Ne oldu şimdi buna?" diye söylendi. Birkaç saniye sonra kabinin içinde soluk bir ışık yandı ama asansör hareketsiz kalmayı sürdürdü. Kafasını kaldırıp sağa sola bakınca asansörün diğer köşesinde elinde bavul olan bir adam gördü ve "Bunca zamandır burada mıydın?" diye sordu. Adam, sırıtarak "Yoksa ben bir cin miyim?" dedi. "Pek benzemiyorsun." Uzun boylu, kavruk tenli, kahverengi dağınık saçlara ve bir günlük sakala sahip bir adamdı. Alexa, elini adamın yanaklarında gezdirip kılların ne kadar sert olduklarına bakmak istedi o anda. Bu adamın asansöre bindiğini nasıl görmemişti? "Teşekkür ederim, bence de benzemiyorum. Ama bir cinin söyleyeceği şey de bundan pek farklı olmazdı herhalde. Kapalı alan korkunuz yok, değil mi?" "Yok diye biliyorum. Neden sordun, evet deseydim olağanüstü cin yeteneklerini kullanıp bizi buradan çıkaracak mıydın?" Adam gülerek "Sanırım şu an karşında bir cin olup olmadığını asla bilemeyeceksin." dedi. ***** "Ah hayır, Alexa. Lütfen, hayır, n'olur ağlama." Alnından öpüp onu daha da yakınına çekti ama bu Alexa'nın ağlama şiddetini biraz daha arttırdı. "Bunu yapamam Drew." Drew, hıçkırıklarının arasından güçlükle anlayabiliyordu onu. "Bu çok... canımı çok yakıyor. Bunu daha fazla sürdüremeyiz." "Hayır!" Yanlış duyduğunu ümit ediyordu ama durumun öyle olmadığını biliyordu. "Hayır, bu hiç... Lütfen yapma böyle. Bunu bana yapma. Bize yapma. Alexa lütfen. Bunu her şeyden çok istiyorum. Sen beni mutlu ediyorsun. Biz olmak beni mutlu ediyor."
yorum için: https://illekitap.blogspot.com/2021/08/sophie-gonzles-cogu-zaman-derbeder.html "Bence herkes insanların ne düşündüğünü biraz umursar. Bunu istemeseler bile. **** Bazen kötünün içinde bir umut ışığı, bazense kocaman bir alev topu bulunurdu.