Bunca beğeniye ve reklama karşılık "ben de okuyayım" deyip, bir arkadaşımdan aldığım ve yarısına bile gelmeden bırakmak için can attığım bir kitaptı. Arkadaşım sonunda beğeneceğimi söyledi, onun ısrarıyla okudum ama tek kelimeyle VASAT.
Kelimeler yeter mi böyle bir kitabı anlatmaya bilmiyorum, Uçurtma Avcısı'yla ilk darbeyi vuran yazar, sanki bu kitapla öldürücü hamleyi yapmış gibiydi. Yaşananları bizzat ben yaşadım, ben ağladım onlarla. Ben istedim ikisi kardeş gibi olsun, birbirlerine mutluluk versin, o çıkmazdan kurtulsun diye ben dua ettim. Yeri bende sabittir bu kitabın, kapağını gördüğüm anda içime bir hüzün çöker, yeniden okumak isterim..
Bu kitabı okuduğunuzda, sadece okumakla kalmıyorsunuz. Kelimenin tam anlamıyla, YAŞAMAK derim ben buna. Onlarla ağlıyor, uçurtma uçuruyor, nefesiniz daralana kadar koşuyor, susuyor, konuşuyorsunuz... Bitirdiğimde ise inanamıyordum. Sanki gerçekten bu dünyanın herhangi bir yerinde onlar yaşıyormuş da, bulmam gerekiyormuş gibi hissediyordum. Günler geçti, etkisinden kurtulamadım. Bin Muhteşem Güneş'i okudum sonra, o ise bundan beterdi.. Yazar iki kitabıyla da bir şeyleri değiştirdi, eskisi gibi değil. Ama o ne, bilmiyorum.