Sürü 842 sayfa olmasına, puntolarının minicik olmasına ve bir de kitabın boyut olarak standart kitap boyutundan büyük olmasına rağmen elimden bırakmak istemediğim, heyecan dorukta ve sürekli beni şaşırtan ve daha da merak uyandıran bilgiler öğrendiğim harika bir okuma keyfi sundu bana. Öyle ki bazen kitaptan bir cümle okuyup günün okuma saatini o an itibariyle sonlandırmış oluyorsunuz çünkü bahsettiği konuyla ilgili araştırma yapmak ve o konu üzerine okumalar yapmak istiyorsunuz. Benim başıma çok geldi o yüzden kitabı birkaç haftada bitirdim. Bu arada çok güzel belgesellere de denk geldim. Hem okuma hem de izleme kitaptan alacağım verim ve keyfi ikiye katladı diyebilirim. Bilim kurgu kategorisine dahil edilen kitaba ekolojik gerilim de denmiş, çok da doğru bir tanımlama olmuş. Deniz canlılarının alışılmışın dışında ve saldırgan tavırlarıyla karşılaşan insanların yaşadıkları şaşkınlık ve bilinmezin verdiği korkuyla yaşadıkları ve bilim insanlarının, ülke yönetimlerinin facialara yaklaşımlarını çok güzel işlemiş. Kitap deniz altındaki dünya ve deniz canlılarını kapsamlı bir şekilde ele alarak, özelliklerini ve davranış biçimlerini de bilimsel olarak açıklayarak aynı zamanda bilgilendirici yanıyla da kurguyu daha da anlaşılır kılıyor. Denizden insanlara farklı deniz canlıları ve farklı yöntemlerle saldırılar gerçekleşiyor. Bu canlıları böylesi çılgın hale ve bir araya neyin getirdiğini araştırmak da bilim insanlarına düşüyor. Bilimsel yaklaşımlar, politik kurnazlıklar, ülkelerin ve kişilerin güç-çıkar çatışmaları yer aldığı gibi bunların yani sıra aşk, dostluk, ait olma, kendini bulma gibi kişisel konulara da değiniyor. Ayrıca Inuit halkının tarihi, gelenekleri ve inanışları hakkında da bölümler var. Bu kadar kapsamlı bir kitabın bu kadar güzel ve akıcı kurgulanması büyük başarı bence. Iyi ki okudum dediğim bir kitap oldu. Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 Kitap listesinden... https://www.instagram.com/okuyann/
Yaşar Kemal Doğan Hızlan'la yaptığı bir söyleşide Teneke ve Ortadirek kitaplarının Ince Memed'den daha kuvvetli kitaplar olduğunu düşündüğünü açıklamış. Ben Yaşar Kemal'i Ince Memed ile lise yıllarımda tanımıştım. Ince Memed'in üzerimdeki etkisi bir başkadır hatta bambaşkadır. Teneke kısa bir roman. Kitaba romanın tiyatro metni de eklenmiş. Şöyle düşünün kitabın yarısı kadar bir kısmı Teneke romanı sonrası tiyatro metni haline getirilmiş şekilde tekrar sunulmuş, sahne anlatımlı, diyalogu vs şekilde... Çukurova'da çeltik ağalarına karşı köyleri sular altında kalan ve sıtma yüzünden ölümler yaşayan köylülerin sonuçsuz ve yıpratıcı mücadelesini okuyoruz. Köylünün mücadelesine destek veren kaymakamın da güçler (politik-maddi) savaşındaki çaresizliğini görüyoruz. Yalın, gerçek, üzücü ve okunası bir metin. https://www.instagram.com/okuyann/
Dai Sijie (Yargıç Di kitabını okurken) sayesinde tanıştığım bir yazar Isaac Bashevis Singer. Ilk olarak Toplu Öyküleri'ni okudum ve çok etkileyici buldum. Meşuga ne demek? 'Meşuga', Çılgın, üşütük, çatlak anlamına gelen Yidiş bir kelime. Kitapta Nazi kampından kurtulan Yahudilerden oluşan bir grup insanın New York'taki yaşamlarından kesitler okuyoruz. Singer'in Toplu Öyküler'inde ve okuduğum diğer iki romanında ortak nokta Yahudilerin yaşamları, maruz kaldıkları katliamlar-zorluklar, adetleri ve dini ritüelleri üzerine kesitler sunması... Genel olarak düşündüğümde öykülerinin de romanlarının da etkileyici, sarsıcı ve başarılı olduğunu düşünüyorum. https://www.instagram.com/okuyann/
Her seferinde dile getiriyorum ama yine yinelemek istiyorum ki @sezgin_kaymaz 'ı hem insan olarak hem de yazar olarak çok seviyorum. Sevgili eşi Hülya Hanım ile onca Can'a dost oluyorlar, can oluyorlar ve emek veriyorlar. Bu sebeple ekstra seviyorum:) Pek tabii külliyatını okudum ve yeni kitabı çıktığı vakit çölde su bulmuş gibi seviniyorum 🐱🐶 Biliyorum ki sımsıcak öykülerle sarmalanacak ruhum, hayal dünyam... Romanlarında da öykülerinde de mutlaka o samimiyet ve sıcaklık oluyor. Mizah mutlaka oluyor ki Sezgin Kaymaz mizahi vazgeçilmezim. Duygu yoğunluğu ve tabii ki hüzün hayatta olduğu kadar, mutlaka... Benyusuf on üç öyküyle geldi kitaplığıma. Öykülerin tadı damağımda, izi ruhumda kaldı. https://www.instagram.com/okuyann/
Paul Gallico'yu Thomasina kitabıyla tanımıştım.Bugün Thomasina'nin filmine denk geldim, Youtube'da, aklınızda bulunsun. Thomasina'nın etkisiyle yazarın diğer kitaplarını da mutlaka okumalıyım hissi oluşmuştu. Bayan Bu Çiçekler Size kitabına gelirsek yine iyi ki Gallico okuyorum dedim. Enteresan bir hikayesi ve dostluğun gücünü ve umudu aşılayan bir yanı var. Londra'da gündelikçi bir kadının işe gittiği evlerden birinde Christian Dior marka elbiseleri görüp kadınca bir duyguyla kıyafetlere resmen aşık olmasıyla başlıyor hikaye. Sonrasında o marka bir elbiseye sahip olmak adına yıllarca para biriktirme serüveni başlıyor. Nihayetinde ise Paris'te Dior mağazasında buluyor kendisini. Ama kurulan ilişkiler, yaşanan deneyimler ve diyaloglar okuma keyfine keyif katıyor. Kitaplığımda yazarın Hayaletli Konak kitabı var, bir an önce okumak hevesindeyim. https://www.instagram.com/okuyann/
Kitabın kapak tasarımını gördüğüm anda kitaptan etkilenmiştim. Ismi de pek cazip geldi, hem Likya hem cinayet! Likya Yolu aklıma düşünce güzel betimlemeler olabileceğini tahmin etmiştim ve yanılmadım da. Keşke yol hikayesi biraz daha sürseydi, o bölümleri okumak ayrı bir keyifti... Keyifle okutan bir diğer etken de okuru gereksiz detaylara boğmuyor oluşu. Konusu, kurgusu ve ters köşe yapan sonuyla güzel kitaptı. https://www.instagram.com/okuyann/
Muhteşem bir kitabın sonuna gelmenin huzurlu tatmini ve hüznü içerisindeyim 🙏 Azmiyle, hayata bakış açısıyla, insanlara yaklaşımıyla, edebiyata sevdalanması - bu yolda, bu uğurda hoyratça harcanması ve sonra sıkıca sarılıp sarmalanması süreçlerindeki tavır ve tarzıyla büyük bir iz bırakarak bir Martin Eden geçti edebiyat dünyasından. Kitabın çevirmeni Levent Cinemre bence kocaman bir alkışı hak ediyor. Kitabın sonuna eklediği notlarla kitabın yazıldığı dönemi, Jack London'ın kimlerden, nelerden etkilendiğini ve hayatına dair detayları, Martin Eden - Jack London benzerliklerini ve daha birçok önemli bilgi ve detayı okuma ve öğrenme şansı sunmuş biz okurlara 🙏 Sayesinde çok daha verimli ve anlayarak okudum. Bazı notlarda çeviri şiirlerini okumak da inanın apayrı bir keyif katıyor kitabın genel havasına. Işçi sınıfı bir aileden gelen denizci Martin Eden'ın aristokrat sınıfa mensup Ruth'a tutulmasıyla aynı dili konuşabilmek, ortak noktalarda buluşabilmek adına edebiyata, bilgiye ve öğrenmeye kendini adamasıyla başlıyor hikaye. Yarı otobiyografik denebilecek bir roman çünkü Jack London'ın yaşamındaki detayları Martin Eden'ın hikayesinde görüyoruz. Martin Eden içinde edebiyatın, yazarların, siyasi-edebi-felsefi fikirlerin, sosyal sınıf ve hayat farklarının, edebiyat kulislerinin, dergilerin-gazetelerin iç yüzlerinin, insanların başarıya karşı sahte samimiyetlerinin, insan-karakter tahlillerinin, aşk ve sadakatin, dostluğun ve hüsranın ve daha birçok eklenebilecek duygu, durum ve olayın barındığı muhteşem bir eser. Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 Kitap listesinden... * Jack London'ın yıllar önce Beyaz Diş romanını okumuştum ama o kitaptaki vahşi hayata dair kaleme alınmış bazı bölümler bana ağır gelmişti çünkü normalde belgesellerde de vahşi doğa vs konulu bölümleri asla izleyemem. Beyaz Diş tecrübemden sonra da bir daha Jack London okumayı düşünmemiştim. Ta ki 1001 Kitap listesini tekrar okuma planıma dahil edene kadar. Martin Eden bir başka, gerçekten bambaşka 💕 https://www.instagram.com/p/B5K14PWAL2B/