BRONZ ATLI Bu kitabı okuyalı uzun zaman oldu ama malesef bulunamayan bir kitap olduğundan okuma niyeti olanlara tavsiye amaçlı bir yorum olsun. Kitabı tamamen tuhaf bir tesadüfle farkettim ve bulunamadığını öğrendiğimde e-kitap olarak indirdim 'bir gün okurumlara' ekledim. Sonra birgün ikinci el kitapçımın en alt raflarında görünce elime alıp şöyle bir baktım. Hani 'alsam mı almasam mı?' bakışı ile ve sonra almaya karar verdim-iyi ki- ve aldım. Yine de kütüphanemin bir köşesinde bekleyenler kısmında kaldı bir süre nedense o kadar ilgimi çekemedi ilk. Zaten güzel kitaplara hep öyle olur! Nedeni belki kapağı belki savaş ağırlıklı olduğunu düşündüren özetiydi bilmiyorum. Sonra 700'e merdiven dayamış sayfa sayısı ile kitaba bir sabah başladım ertesi sabah bitmişti!!! ve bu kitabı bitirdikten sonra bir hafta kadar kitap okumayıp 'En İyiler Sendromu' yaşadım. Hani çok güzel bir kitap bitirmişsiniz ve onun kaadar iyi olmayacağı için canınız başka kitap okumak istemez ya ondan işte!!! Tek cümle isteyenlere; ''Kesinlikle Okuduğum En İyi Yabancı Aşk-Dram Kitabıydı'' Açıklama isterseniz; size biraz kitaptan bahsedeyim. çünkü kitabın özeti pek açıklayıcı değil. Aslında bu kitabın geniş bir özetide olamaz zaten! çünlü kitap tek bir konu etrafında dönüp işler hallolunca biten bir kitap değil. Bu seri bir çifti,bir hayatı tamamen anlatıyor. Ama hikayenin nasıl başladığını anlatabilirim Kitap 1941 Sovyetler birliğinde Stalin'in savaş ilanı vermesi ile başlar. Tatyana 7 kişilik ailesi ile iki odalık bir evde çocuksu neşesi ile yaşamına devam ederken gelen bu haber onu pek de etkilenmez. Ailesi ilkizi olan erkek kardeşini korumak amaçlı kampa götürürken ona da yiyecek alma görevi düşer. Ama oyalanarak geçiktirdiği alışverişe çıktığında eli boş kalır. İnsanlar o kadar çabuk yiyecek depolamaya başlamıştır ki hiç birşey bulamaz. Alexandr ise bir üstteğmendir. Geçmişinden kimsenin haberdar olmadığı vatanına kaçma planları yapan bir Amerikalıdır. O gün devriye gezerken içinde ki sıkıntı ile insanları gözlemler. Sabah ki ilandan sonra insanlar ağlamaklı yapabildikleri tüm imkanlarla hızla koşuşturmaktadır. İnsanların Kimi çocuklarını kamplara yolluyor, kimi bankalar çökmeden parasını çekmeye çalışıyor, kimi dükkanları yağmalamaya çalışıyorken tüm şehirde ki bu hüzün ve dram arasında Onu görür; Tatyana siyah beyaz bir resimdeki gökkuşağı gibi parlar karşı durakta. Elinde bir dondurma, kırmızı aykkabıları ile saçları rüzgarda uçuşurken dilinde ''günün birinde sevgilim ve ben lvov'da buluşacağız'' şarkısı keyifle mırıldanan bir genç kız. Alexandr'ın ben hayatım boyunca seni aradığım dediği küçük kız!!! [ 'Bana kaç yaşında olduğunu söyle.' 'Yakında onyedi olacağım!' 'Ne zman?' 'Yarın' 'On yedi bile değilsin' dedi Alexandr 'Yarın olacağım' 'On yedi. doğru epey büyük bir yaş' 'sen kaç yaşındasın?' 'Yirmi iki' 'Yaaa!' sesindeki hayal kırıklığını gızleyememişti. 'Ne oldu? çok mu fazla?' dedi Alexandr bir anda yüzünü asarak] Nasıl konuştuklarını tanıştıklarını siz okuyun! Alexandr ona yardım eder yiyecek bulur ve evine kadar taşır. Ailesi ona teşekkür etmek için içeri davet eder... Tatya'nın en mutlu günü olduğunu düşündüğü saniyeler ablası Daşa'nın içeri girip Alexandr'ın bir anda yüzünün solmasıyla sona erer. Daşa büyük bir hayretle kendini Alexandr'ın kollarına atıp 'senin burada ne işin var?' demesiyle tatyanın küçük kalbi sıkışır. Oysa ki Daşa'nın bir sürü erkek arkadaşı sevdiği vardır ama Tatya sadece o Askerin kendisini sevmesini umut etmiştir. Oysa ki Daşa Alexandr'ın sadece bir tatil günü macerasıdır. Alexandr ve Daşa ailesin gözünde sevgili konumuna düşer. Herkes farklı düşünürken avare, hovarda Alexandr'ı değiştiren sadece Tatyana'nın varlığıdır. Tatya'yı hergün işten alır eve kadar götürür. Birgün Tatyanaya duygularını açar ama Tatya 'başka erkekler olacak ama benim bir tane ablam var o da seni seviyo' deyince Alexandr böyle bir aldatmacada olmayacağını söyler ve Daşa'yı terkedip gider. [ 'Sence asıl onlara gerçeği söylemeyerek aldatmış olmuyor muyuz?' diye bağırdı Alexandr 'yeter' 'Herkes anlmayacak diye yüzüme bakmadığın zaman aldatmış olmuyor musun? o aptal işinden uçarak çıktığında beni görünce yüzün aydınlanmıyor mu? saçlarını salıyorsun! Bunlar aldatmaca değil mi? ... 'Kes şunu.Ablamın hayatını feda edemem. seni ve beni mutlu etme-' 'pekala' dedi Alexandr 'çok iyi anladım. artık susabilirsin. ama şunu bil ki bunu senin istediğin gibi değil, kendi bildiğim gibi yapacağım. daşa ile ayrılacağım ve beni bir daha görmeyeceksin' 'Hayır, lütfen' 'yanımdan uzaklaş evine Daşa'na git!' Tatya ise ikiz kardeşini kurtarmak için kendisini trenden atıp kampa ulaşmaya çalışırken olan patlamada yaralanır. Alexandr onu cesetlerin içinden perişan olmuş halde çıkarınca onu korumasız bırakmaya dayanamaz. Sürekli her sevdiğine el koyan zorunlu arkadaşı Dimitri Tatya'ya ilgi duymaya başlayınca onu korumak için tekrar Daşa'ya döner. [Alexandr ona baktı 'sence Dimitri'nin benden en çok istediği şey ne?' 'Senin en çok istediğin şey.' 'Ama Tatya benim en çok istediğim sensin'] Ve bu şekilde işler karışmaya başlar... Ama güzel olan kitap bu konu ile ilerlemiyo tek bir soruna yada düğüme bağlı kalmayan akıcı bir kitap... Öyle bir zaman geliyor ki artık kim kiminle kimse önemsemiyo... tek dertleri açlık, soğuk, susuzluk ve etraflarında ki bombalar arasında yaşam savaşı vermek oluyo... ['Bugün ekmek kuyruğunda bir kadın duvar kağıtlarının patetesten yapıldığını söyledi' derken duvarı deli gibi kazıyordu Marina Tatya elindekileri aldı 'Patetes unu ve tutkaldan' Marina hızla kağıdı aldı 'Buna dokunma kendine başka al' 'Patetes unu ve tutkal' 'Ne olmuş?' 'Tutkal zehirdir!' marina sessizce gülerek kağıt hamuru dolu kaşığı ağzına götürdü.'] Tatyana kimse önemsememesine rağmen herkese hizmet ediyo... Tüm ailenin ekmek hakkını o alıyo tüm gün bir gram daha fazlası için çalışıp didinirken gösterdiği cefakarlıklar Alexandr deli ediyor. [ ''seni kimsenin incitmesine izin vermeyeceğim?'' ''Ne farkeder ki? şu anda hepsi bana kızgın. sen Daşa ile gönül eğlendirdin birazdan gideceksin. ben yine onlarla aynı odada oturacak aynı yatakta yatacağım.' ''Ben daşa ile gönül eğlendirmedim. onların seni incitmesine izin vermeyeceğim. Daşa yada Diimitri hatta bütün dünya öğrense önemi yok. hiç kimse seni üzemeyecek. Eğer daşa'ya gerçekleri anlatmama planını mahvetmemi istemiyorsan etrafında bulunan sana vurabilecek insanlardan uzak dur!!!'] ['Neden kızıyorsun Alexandr istediklerini yapıyorum' 'Yapıyor musun? o çatıdan uzak duruyor musun? Nina'ya yemeğini vermekten vazgeçiyor musun? Her dediğimi yaptığın belli. kızgınlığımın sebebi bu değil. ne olduğunu öğrenmek ister misin?' 'Evet!' 'Senden istedikleri herşeyi yapıyorsun?' 'Eeee?' 'Herşeyi.bir yere git diyorlar gidiyorsun! ver diyorlar ne kadar diyorsun! sana vuruyorlar sen hala onları savunuyorsun! senin ekmeğini, çayını, sütünü istiyorlar.... senden 'beni' istiyorlar! Buyur al diyorsun!] Bu olaylarla başlayan hikaye çok farklı yerlere geliyo... Çevrelerindeki herşeye rağmen onların aşkları ile aşkın neler yapabileceğini görüyorsunuz. Aşkın yaşama gücü olduğunu okuyorsunuz. Bir insan ne kadar sevebilir ve neler yapabilir okuyorsunuz. uzatmadıkları küçük küskünlükler ve olayların hızlı akışı hiç sıkmıyor. Bu kadar hüzün ve dram arasında yinede bol tebessüm ettiren ve çok neşeli sahnelere sahip bir kitap. Ve umutsuz ve depresif değil hiç bir zamn hep okuyucuya umut veren canlı tutan yönü çok başarılı Bol replikli ve repliğine göre betimlemesi az olan bir kitap. ama yazar nasıl başrıyorsa betimlemeye hiç ihtiyaç duymuyor okuyucu. geniş bir zaman dilimini anlatmasına rağmen merak etiiren yönünü hiç kaybetmeyen çok akıcı bir kitap çok gerçekçi bir yönü var -dramdan mı kaynaklı bilmiyorum- bana sorsanız sanki onlar gerçekmiş gibi geliyo Tüm seriyi yorumlamak istemiştim ama baktım da yeterince çok olmuş zaten! Aslında bu kadar uzun olmaması lazım ama bu kitabı okuyamayacak olanların konuya vsakıf olması için yazsım herhalde Kitabı Bulursanız kaçırmayın!!! Keyifli okumalar!!! dip not: bu zamana kadar yazılmış en uzun yorum oldu herhalde