Edebiyatın bazı temel kavram, terim ve akımlarını kısaca anlatan zevkli bir kitap. Asuman hanım, edebiyata dair bazı temel konuları kendi seçtiği eserler üzerinden örneklendirerek anlatıyor. Bu konuların bazıları: yazar, dekor, portre, anlatıcı, bilinçakışı, giriş, savaş yazarlığı, ölümsüzlük, erotizm, çeviri, simgecilik, romantizm, post-modernizm. Bunlar gibi kırkın üzerinde konuya, her biri yaklaşık iki sayfa tutan açıklamalar getiriyor Asuman hanım. Verilen bilgilerin özet bilgiler olması, doyurucu bilgi edinmek isteyenleri hoşnut etmeyebilir; ama edebiyata kuramsal açıdan yaklaşmak isteyen bir çok okuyucu bu güzel kitaptan yorulmadan, sıkılmadan bilgi edinebilir.
Sahip olduğu ünü kesinlikle hakeden büyüleyici bir roman. Gerçekçi, komik, acıklı, büyüleyici, modern, klasik. İçine girip çıkmamak istiyor insan. Ve çeviri: İngilizceden çevirmesine rağmen Seçkin Selvi öyle güzel çevirmiş ki bu kitabı tadına doyulmuyor. Kimi zaman eski sözcükler, kimi zaman atasözleri, kimi zaman deyimler kullanarak Buendia ailesinin sanki dünyanın başlangıcına kadar geriye giden geçmişini müthiş bir yetkinlikle yansıtmış. Kendi dilime bir kez daha hayranlıkla baktım Seçkin Selvi sayesinde. "Jose Arcadio yatak odasının kapısını kapar kapamaz, evde bir silah sesi çınladı. Kan, kapının altından süzüldü, oturma odasına geçti, sokağa çıktı, inişli çıkışlı yoldan karşıya ulaştı, kaldırımları indi çıktı, Türkler Sokağı’nı geçti, önce sağa, sonra sola saptı, Buendia'ların evinin tam karşısına geldi, kapalı kapının altından sızdı, halıları kirletmemek için duvar diplerinden dolanarak salonu geçti, oturma odasına girdi, yemek masasının çevresinde geniş bir kavis çizdi, begonyalı terasa uzandı, Aureliano Jose'ye matematik dersi veren Amaranta'nın sandalyesinin altından görünmeden süzüldü, kileri geçti, ekmek pişirmek için tam otuz altı yumurta kırmak üzere olan Ursula'nın bulunduğu mutfağa girdi. Ursula, 'Aman Tanrım! Vay anacığım!' diye haykırdı." (s. 152) "Albay Aureliano Buendia, hiçbir zaman görmediği babasının hayaletini o gün de görmedi ve dereler gibi boşalan sıcak sidik, ayakkabılarına sıçradı diye babasının söylendiğini duymadı." (s. 296) "O zaman, evde söylenildiği gibi Jose Arcadio Buendia'nın deli olmadığını, zamanın da arada bir sendeleyip ayağını burkabileceği, doğrulup kalkarken de sonsuza dek aynı kalacak bir dilimini bir odada bırakabileceği gerçeğini yalnızca Jose Arcadio Buendia'nın kavramış olduğunu anladılar." (s. 388) “Yine de doğduğu köye dönerken bu yazılarla dolu üç sandığı yanında götürmekten hiçbir güç onu alıkoyamadı. Sandıkları yük vagonuna atmak isteyen tren kondüktörlerine yakası açılmadık küfürler yağdırdıktan sonra sandıkları yanına alıp yolcu vagonuna yerleştirmeyi başardı. Ve ‘İnsanlar birinci mevkide giderken, edebiyat yük katarına atılırsa, dünyanın anası bellenmiş demektir,’ dedi.” (s. 443)
İlginç bir öykü. Sonuna kadar merakla okuduğumu söylemeliyim. Lakin benim birikimimin bu kitaba anlamaya yettiğini söyleyemeyeceğim. Girişte çevirmen Kaya Genç, öykünün çağrıştırdığı önemli meseleleri dile getirmiş: Efendi-köle; emreden-emredilen ilişkisi üzerinde durmuş. Kitabı okurken Gezi parkı eylemleri sırasındaki pasif direniş örnekleri aklıma geldi. kaya Genç'in gösterdiklerinin biri aklıma yer etti sadece: Bir gün biri kendisine verilen bir işi "yapmamayı tercih ediyorum" diyerek reddederse, o kişi o işi daha evvel mecbur olduğundan değil "tercih ettiği" için mi yapmış demektir. Hal böyle olunca o kişi hiçbir zaman kendisini bir efendi-köle ilişkisine yerleştirmemiş oluyor. Özgürlük, yapmayı ve yapmamayı tercih etmekte mi yatıyor? Hasılı, onlarca soru akla gelebilir kitabı ve önsözü okuyunca. Tüm bu soruları çıkarınca geriye sürükleyici ve absürd bir öykü kalıyor ama.
Adından da az çok anlaşılacağı üzere, insanların verdiği akla uygun olmayan kararlara ve bu kararları nasıl verdiklerine dair bilgilendirici ve eğlenceli bir kitap. Savlarını destekleyen onlarca deneyi açıklayıcı bir şekilde sunup sonuçlarını açık bir biçimde aktarıyor Stuart Sutherland. Bölüm sonlarında da kısa özetlerle okuyucunun hafızasını tazeliyor. Mutlaka göz atılmalı. Hayatınıza, birçok kişisel gelişim kitabından daha çok etki edeceğine eminim. Çevirisi de sorunsuz, Gülin Ekinci, istatisik ve diğer bilim dallarına dair sözcükleri karmaşa yaratmadan çevirmiş. Zihni dert bulmasın.
Hasan Ali Toptaş'ın; okuduklarından, yazdıklarından, duyduklarından kısacası dingin ama üretken hayatının orasından burasından seçip topladığı ipuçlarını edebiyata bağladığı denemelerden oluşan güzelce bir kitap.