Derin bir kuyuyu andıran ; ölmüş bir ağacın tepesindeki karanlık bulutlar içerisinde haykıran kargaların olumsuz ve etkileyici görüntüsü gibi bir duygu katıyor Amok Koşucusu.
Yazarın ruh halini , çoğumuzun zaman zaman hissettiği ama kelimelere dökemediği halet-i ruhiyetini mükemmele yakın aktaran Zweig'in kendi içsel dünyasının resmedilişi bu kitaptaki öyküler.
"Bir hiç olduğundan bu yana insanlar ona daha dostça davranıyorlardı ; hem sıcak hem de soğuktular. Kadınlar artık ona imrenmiyor iğneleyici sözler söylemiyorlardı ,erkekler de çevresinde pervane olmuyorlardı. Yalandan seviyormuş numarası yapmıyorlar , yalvarmıyorlar , yağcılık yapmıyorlar , düşman da olmuyorlardı. Kıskançlık olmadan , nefret olmadan , yalan olmadan yaşanmaya değmezdi."
Bu alıntıdan doğan sonuç ne harika. İnsanları, bizi , çevremizi ve çevremizdekileri aktaran ; bundan isyan etmeye kalktığımızda ise isyan ettiğimizin aksini isteyen kafası karışık depresif yaratıklar olduğumuzu ve hatta başkaları için farklı anlamlar da çıkarabileceği ve yorumlayabileceği harika bir paragraf.
Muhakkak edinin ve okuyun. Keyifli okumalar dilerim.