http://illekitap.blogspot.com/2019/06/larissa-ione-ares-mahserin-dort-atls-1.html
Uzun zamandır okumayı istediğim, aşırı derecede merak ettiğim bir serinin ilk kitabı ile karşınızdayım. Mahşerin Dört Atlısı serisinin ilk kitabı Ares'in yorumu ile geldim.
Bu aralar paronormal romans okuyasım var ve hazır elimde varken bu seriyle o isteğimi tatmin edeyim dedim.
Öncelikle söylemeliyim ki bu seri ilk çıktığından beri ilgimi çekiyordu ve merak ediyordum çünkü hep okumayı sevdiğim bir türdü. Bunun yanında seriye dair de çok güzel yorumlar okumuştum merakım iyice tavan yapmıştı ve bütün o yorumların hakkını veren bir kitap okudum diyebilirim.
Larissa Ione, 6 kitaptan oluşan ama sadece 4 kitabı ülkemizde yayınlanan ve yayınevinin heba ettiği serilerden biri olduğunu düşündüğüm akıcı bir kurgusu olan ve heyecanın hiç bitmediği bir kitaptı. Açıkçası çevirmenin ve editörün çok da güzel bir iş çıkardığını da düşünmüyorum çünkü bence biraz o yönden de kurban olmuş bir kitap gibi geldi bana.
Kitabın konusuna azıcık değinmek gerekirse Mahşerin Dört Atlısı, Dünya'da kaosu yaratmasınlar ve iyilikle kötülüğün dengesi bozulmasın diye mühürlenerek iç güdülerine gem vurulmuştur. Mühürler kırıldığında direk içgüdülerine yenilerek isimlerin hakkını verecek ve dünyayı mahşer gününe götüreceklerdir. Bu yüzden bu mühürlerin kırılmaması gerekmektedir. Ancak Reseph'in mührü kırılır ve simgesi olduğu "Salgın" kaos yaratmaya başlar. Mahşerin gelmesi için çalışırken aynı zamanda diğer kardeşlerinin de mühürlerini kırmak için harekete geçer. İlk hedefi Ares'dir. Çünkü Ares'in mührünün kırılması demek savaşın başladığı anlamına gelir. İki kardeşin mührü kırıldı mı diğerlerini kırmak daha kolay olacağından ve Ares'in mühürünün kırılmasını hedefler.
Ares hem mührünü korumaya çalışırken hem de içgüdülerine engel olmaya hedefler. Çünkü Reseph'in başlattığı salgınlar sebebiyle ölümler çoğalırken ufaktan savaşlar patlak verirken Ares o savaşların içerisine çekilmektedir. Bu durum bütün kardeşleri etkilerken engel olabilmek adına çabalamalarını anlatıyor kitap. Tabi bir de ansızın olaya dahil olan Cara'da ortalığı iyice karıştırırken Ares hem aşk hem de mahşer günü için savaşmak zorunda kalıyor.
Kitabın konusunu çok sevdiğimi söylemeliyim. İmla hataları ve zaman zaman çeviri hataları olduğunu düşündüğüm kısımlar olmasaydı çok daha akıcı olurdu kitap bence.
İlk sayfalardaki o anlatımlar, hayatta kalma olayları ve direk konuya girmesi süperdi. Hemen heyecanla başladı ve heyecanla gitti diyebilirim.
Cara ve Ares arasındaki iletişim, Cara'nın gücü ve karşısındaki Mahşerin Dört Atlısına karşı tutumu süperdi. Küçük kedicik bazen aslan oluyordu ve ben o satırları sevdim. Özellikle kendilerinden korkulurken bir anda kaldıkları tepkiler süperdi.
Ares'in Cara'ya karşı duyguları, duyguları ile savaşırken genç kadının Ares'e olumlu teğpkileri ve sonunda yenilerek verdiği karşılık ve aşkın gücü vahov dedirdi.
Cehennem köpekleri ile olan sahneleri sevdim ve Cara'nın hayvanları iyileştirme yeteneği ve sonrasında gelen sadakat bir an düşündürdü. İnsanların yapamadığını hayvanların yapıyor olması onların bizlerden daha üstün olduğunu düşündürdü.
Kitabın sonunda Reseph ile savaş sahnesi ve Cara'nın ölüme gidişi muhteşemdi. O sayfalar soluksuz okunacak türdendi ama en şok eden detaylar Hades ve Cerberus'un olaya dahil olması oldu. Ama o kadar melekler ve şeytanlar dünyasından bahsederken onların olmaması olmazdı bence.
Kitabı çok sevdim. Edisyonunun özensiz olması ve imla hatalarının olmasına rağmen sevdim. Yazık olmuş kitaba nefes kesen bir kurguya sahip olup da harcanması üzdü.
Şimdi serinin ikinci kitabını da okuyacağım çünkü Reseph'i nasıl durduracaklarını merak ediyorum :)