Güzel ve akıcı yazılmış ama o dönemi anlatan romanlara nazaran kızın içinde bulunduğu zor durumu ve hareketlerini kısıtlayan kuralları hissedemiyorsunuz.
İlk başlarda özellikle Fredy'nin başına şemsiye ile vurduğunu Adrian'ın gördüğü sayfalarda kahkalarla güldüm. Ve fark ettim ki eski Türk filmlerinin tadında olmuş kitabın başları. Umarım sonu öyle olmaz dedim, çünkü eski Türk filmleri hareketli hoş komik başlar sonu vasat biter. Biraz öyle olmuş kitapta aslında. Tempo sonlara doğru düşmüş. Aslında Morgan'ın hastalandığında ölmesi iyi olurdu gibi geliyor. Biraz daha acı, biraz da aşk acısı katılırsa kitaba yakışırmış.
İsabel'in Adrian'ı balodaki sözlerden sonra terk etmesi gerekirdi. İsabel karakterine o baloda ve daha sonraki günlerde sakin kalabilmek biraz ağır gelmiş. Ama tabi Adrian'ın onu Eleanor'un odasında yakalaması sahnesi gerektiği için bu olay ertelenmiş.
Kitapta bazı yerlerde İsabel olarak geçerken kızın adı bazı yerlerde İsabella olarak yazılmış. Ve yazarımız Adrian'ın düşüncelerinde kızıl deli olarak yer alan İsabel için kendi de sıkça kızıl deli diye bahsetmiş. Çok benimsemiş İsabel'i.
Yine de severek okudum. Eleştirmek değil maksadım. Daha iyi olmasını istemekten sözlerim.