Bu seri hakkında daha önceden hiçbir şey duymadınız ve Açlık Oyunları kitabını ilk kez gördünüz. Daha kitap, adını okumakla dikkati çekiyor, merak uyandırıyor. Pek çok yarışma duydukta, bu tarz bir yarışma adını ilk kez duyuyorduk. Ne özgün bir kitap adı öyle, insan merak ediyor, konusu da ne acaba, merak edip okumak istiyor insan. Alıp okuyorsunuz ve özgün konusu ve kurgusu ile sizi alıp götürüyor. Hele açlık oyunları yarışması gibi özgün bir fikir bulduğu için yazarı kutlamak istiyorsunuz. Açlık Oyunları'nı okuduktan sonra, ki Açlık Oyunları bir seri olduğuna göre serinin diğer kitaplarını da doğal olarak okumak istiyorsunuz. Okumak için ikinci kitabı alıyorsunuz. Adına bakıyorsunuz, "Ateşi Yakalamak"; bir tuhaf geliyor bu ad size, ne saçma bir ad böyle, herhalde mecazi bir anlam içeriyordur diyorsunuz bu ad. Ama neyse, boşverelim adını da, hele bir okuyayım şu kitabı diyorsunuz. Kitabı bitiriyorsunuz ve kitabın adını, kitabın içinde mecazi anlamda bile bulamayınca şaşırıyorsunuz ve kitaba bulunan adın veya çevirinin yanlış olduğunu düşünüyorsunuz. Bu kitabın adı Ateşe Atılmak, Ateş Almak veya Alev Almak adlarından biri olabilirdi diyorsunuz..
Kitabın içeriğine gelince; serinin ilk kitabına göre -bana göre- baya sönük kalmış. Heyecan ve temposu biraz durağan. Kitap üçüncü kısma, yani "DÜŞMAN"a kadar kendini tekrarlayan, -üçüncü kısmı hariç- heyecandan yoksun bir tarzda ilerliyor. İlk kitabın kısa bir özeti ve üçüncü kitaba geçiş niteliğinden öteye geçmiyor. Kitap maceradan ziyade Katniss karakterine odaklanmış ve tüm kitap onun etrafında dönüyor ve çoğu zaman sıkıcı oluyor. Üçüncü kısma kadar Katniss'in tripleri ile oyalanıyorsunuz ve anlamsız gevezeliklerini dinleyip duruyorsunuz. Serinin okunmasına en çok neden olan, heyecan ve temponun yükselmesine en çok neden olan ve Açlık Oyunları'nın belkemiğini oluşturan, açlık oyunları yarışma alanındaki olaylardaki heyecan bile birinci kitabın çok altında. Nerdeyse, yarışmacılar arasındaki heyecan verici kapışmalar, hayatta kalma savaşı ve tüm düşmanlıklar yok olmuş. Ortada tek bir düşman kalmış, o da, Capitol başkanı.... Ee, ne demişler: “Tüm düşmanlar birleşip dost olduğunda ve ortada tek düşman kaldığında işte o zaman kıyamet kopar”. İstikbalde devrim mi var ne….
-Bana göre- kitabın tek artı yönü birinci kitap ile ikinci kitap arasında bağlantı iyi yapılmış. İki kitap arasında kopukluk yok. Ayrıca ikinci kitap olayların gelişmesi ve düğümlenmesi, açlık oyunları mantığının oturması açısından da daha bir anlaşılır olmuş. Kitap, merak sürecinin devam ettirebilmesi için, en isabetli mıntıkanın yok olduğunu belirten bir cümle ile bitmesi ve böylece üçüncü kitabın okunmasının da garanti altına alınması da zekice bir fikir olmuş.
Açlık Oyunları’nı en çok sevecek kişiler ortaöğretim çağındaki gençler olacaktır. Onlar için kitap, zorlamadan ve sıkılmadan okuyabilecekleri ve karakterler ile kendilerini özdeşleştirebilecekleri ve hoşça vakit geçirebilecekleri popüler bir eser.