Kitabı 2 gecede bitirdim. Hakan Günday öyle bir kitap yazmış ki tek bir niteleme sıfatı yetmiyor bu kitap için. Tanıtım bültenini bir yerde okumuştum. Sonra tesadüfen o muazzam satırların Hakan Günday a ait olduğunu öğrendim. Ve az ı sadece tanıtım bülteni için aldım.
Şunları söyleye bilirim;
İlk gece Derdâ’yı okudum. Olaylar sizi kasvete sürüklüyor. Ve hayrete düşürtüyor. Yani öyle şeyler yaşıyor ki gerçekten böyleleri var mı diyorsunuz. Ama Derda’nın yaşadıklarını okudukça Derdâ gayet olağan geliyor.Derda’nın hikayesinde tesedüfler öle artıyor ki kitabın inanadırıcılığı sönüyor . Bu kadar tesadüften sonra küçükken mezarlıkta karşılaştıklarını fark edememeleri insanı hayel kırıklığına uğratıyor. Bari o da öğrenilseydi . Derda ‘nın hapisten çıktıktan sonra ki Derdâyla karşılaşması çok basitti. Derda ‘nın hikayesinde kitabın elle yazılmış bölümü olan masal kısmı gerçekten çok iyidi . tanıtım bülteninden sonra kitaptaki favori yerim kesinlikle orası. Yinede bu kitabı bir sofraya benzetecek olursak :
Derdâ ‘ nın hikayesi : bol acılı mercimek çorbası
Derda ‘ nın hikayesi ( masala kadar olan ) : beşamel soslu portakallı ördek , masal :bir tepsi hamsi.
Masaladan sonraki kısım : kımız
Ve son olarak : Derdâ ‘ nın Derdaya yazdığı mektup :profiterol
Sonuç olarak mideniz karman çorman olarak kalkasanızda bu sofra sizi doyuruyor.