Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az...
O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az...
Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z.
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.
O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.
Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.
Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.
Senin ve benim gibi..
Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az...
O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az...
Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z.
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.
O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.
Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.
Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.
Senin ve benim gibi..
10 verecektim, dur dedim kendime,cunku Tutunamayanlar'a 10 vermistim. Tutunamayanlar'dan AZ olsun dedim, 9 verdim..
Tebrikler Hakan Gunday ve tesekkurler Oguz Atay.
Tesadüflerin romanın gerçekliğine zarar verdiğini düşünüyorum. Bence abartı fazla kitapta.
* Karakterlerin birbirleriyle bağlantılı olmaları elzem değil.
* İyi bir yer altı edebiyatı okumak için bkz: Chuck Palahniuk
* Oğuz Atay güzellemesi keyifli.
"Eğer bu dünyada bir yerlerde, insanlar çocukları bombalıyorsa, bunu bilmeye gerek yoktu. O dünya zaten yanmış çocuk eti kokardı. eğer bir yerlerde, başka çocuklar açlıktan geberip gidiyorsa, bunu bilmeye gerek yoktu. O dünyanın zaten açlıktan nefesi kokardı." Bu ve bunun gibi onlarca vuran paragraf... Hakan Günday... Müthiş yetenek..
vasat. hakan günday'ın bikaç kitabını daha okumuş birisi olarak kolaylıkla söyleyebilirim ki; kendisini mental anlamda tekrarlayıp duruyor. gelişmemiş ve modernize olamamış. öykünün absürd olması bi yana, olay örgüsü ilk kitabından bile daha amatörce.
Salt şiddetin içinde, şiddetin kalbinde yalnız iki ruhun hikayesi aslında, çıplak kalmış iki yalnız ruh.
Tek uyarım cinsel içerik ve şiddetten,küfürlü ifadelerden rahatsız olacak olanlara tavsiye etmeyeceğimdir.
öyle hayatlar var ki kitapta okurken yok artık bu kadar olmaz dedim ama neden olmasın? yazarında dediği gibi şiddeti yüksek bi kitaptı ama güzeldi.açıkçası çok etkilendim ve beğendim.
Tiksindirici olayları mide bulandırıcı derecede detaylı anlatmış. Okunmaya değer mi emin değilim. Bazen sıradan duyguları anlatmak için yaptığı benzetmeler ve kullandığı kelimeleri çok beğeniyorum, arka kapağındaki gibi.
Oldukça güzel başlayan bir Hakan Günday romanı.Başlayan diyorum çünkü böylesine Türkiye gerçeklerinin anlatıldığı bir romanda bu kadar çok tesadüfün olması bence gerçekliğine gölge düşürdü.Bir süre sonra artık bu romanda her şey olabilir diye düşünmeye başlıyorsunuz.Yine de her şeye rağmen elinizden düşüremeyeceğiniz bir roman.
AZ bu kadar çok anlatılamazdı....Derda'ların hikayesi içimi burktu, Oğuz Atay'a bir kez daha hayran kaldım, Tutunamayanlar'ı bu yaşıma kadar okumadığım için kendime kızdım....ülkemizde hala yaşanan çocuk evliliklerine bir kez daha öfke kustum, pedofili sapıklara lanet ettim, kendilerini etrafındaki cahillikten ve fakirlikten kırılan insanlara paşa, ağa gösteren yaratıklardan daha da iğrendim.....okursanız pişman olmayacağınız bir kitap, okurken dilinizde küfür biterken gözlerinizde yaş bırakacak....
Karton Cilt, 355 sayfa
Nisan2011 tarihinde, Doğan Kitap tarafından yayınlandı