Yazarımızın kalemini özlemişim. Bir solukta okutan eğlenceli, heyecanı bol bir kitaptı Bahar Kokusu. Tarihi aşk romanlarında yerli yazarlarımız arasında kitabını almam için ismini duymam bile yeterli.
Alison Taylor, fırtınalı bir gecede hayatı ummadığı bir şekilde yön değiştirir. Geçmişini sır gibi saklayan Alison bir yandan da gerçek kimliğini ortaya çıkaracak etkinliklerden kaçınmak için çabalarken uzun bir aradan sonra yolu ikinci kez Tristan Talbot ile kesişiyor.
Kitabı bir bütün olarak çok sevmemin yanı sıra en çok Oscar’ı sevdimm. Papağanımız tam bir erkek;)
Nasıl bitti anlamadım kitap akıp gitti..
Ve tabi kitabın sonlarına doğru, sanki yazarımız Tristan’ın kardeşi Damien’ın da kitabını da çıkarabilir gibi bir umut doğdu içime.
Ve uzun bir alıntı ile yorumumu sonlandırıyorum:
“Oscar?”
Sandığın arkasından önce kırmızı bir gaga, sonra parlak mavi bir kafa göründü. “Alison, sevgilim gelmiş.”
Papağan Alison’ın demir yatak başına konup, kızın saç telleri arasında bir şeyler aramaya koyuldu.
“Ve çok başım ağırıyor. Seni kafese koymamı ister misin?”
Oscar uzun ve manidar bir ıslık öttürdükten sonra Alison’ın omzuna inip kızın boynunu didiklemeye başladı. “Alison, aşkım. Gel buraya.”
Alison kıkırdayıp uzaklaşmaya çalıştı ama sahiplenmek konusunda fazla ihtiraslı olan Oscar kabarttığı parlak tüyleriyle kızın boynunu edepsizce okşuyordu.
“Gıdıklanıyorum, uzak dur benden Oscar.”
Oscar önce oralı olmadı ama sonra yatağa atlayıp başını sağa sola oynatarak Alison’ın kitabını incelemeye koyuldu.
“Tristan aptal, erkeklerin hepsi aptal. Ben hariç, Oscar müthiş.” Oscar’ın kendini överken kullandığı erkek sesi gerçeğe ürkütücü derecede benziyordu.