Ridgeway Dükü Adam Kent, bir dük olmasına rağmen Waterloo Savaşına katılmıştır. Orada öldüğü düşünülmüştür. Unvanı ise üvey kardeşi Thomas'a geçmiştir. Hatta kardeşi sevdiği kadın Sybil ile de nişanlanmıştır. Bir yıl sonra yüzü ve vücudu yaralı, topallar şekilde geldiğinde kardeşi gitmiştir. Sybil de Thomas'a aşık hatta ondan hamiledir. Thomas bunu bilmesine rağmen Sybil'i bırakıp gitmiştir. Adam Sybil acı çekmesin diye kardeşinin gitmemesi için elinden geleni yapmıştır.Buna rağmen kardeşi gitmiştir. Sybil ise Adam'ı Thomas'ı kovmakla suçlamış bu yüzden ondan nefret etmiştir. Buna rağmen üç aylık hamile iken Adam ile evlenmiştir. Altı yıldır süren evliliklerinde Adam'ın kendisine bir kez bile dokunmasına izin vermemiş ve her fırsatta nefret ettiğini dile getirmiştir. Adam ise buna rağmen evliliğini sürdürmeye kararlıdır. Altı yıldır hissettiği yalnızlığı giderecek, kendisinden tiksinmeyen bir kadın ile birlikte olmak ister. Bu yüzden tiyatro çıkışı orada olan bir kadın ile birlikte olmak için bir hana gider. Kadın bunu ilk kez yaptığından suçluluk hisseder. İstediği paranın üç katını verip karnını doyurmasına rağmen suçluluk duygusu geçmez. Onu aratır ve beş yaşında ki kızının mürebbiyesi olarak işe alır.
Isabella Fleur Bradshaw'ın sekiz yaşında iken anne ve babası handa çıkan bir yangında ölmüştür. Evleri ve baronluk unvanı babasının kuzenine geçmiştir. Onlar Fleur'u istememiş, hep kötü davranmışlardır.Unvanı alan Matthew'in ise başka duyguları vardır. Bu yüzden Fleur'un aşık olduğu papaz yardımcısı ile evlenmek için evden gitmesine engel olmaya çalışır. Ona yardım eden çalışanını Fleur itince de düşüp başını çarpar. Bir adamı öldürdüğü korkusu ile Fleur kaçar. İş bulamadığı ve günlerdir aç olduğu için son çare olarak bedenini satar. Bunu bir kez yapar çünkü mürebbiyelik işi bulmuştur. Büyük hevesle başladığı işte patronunu görünce büyük bir korkuya kapılır. O gece kabuslarından çıkmaz ve nefret ettiği,tiksindiği, korktuğu adamı her gün görmek zorunda kalır.
Fleur işine alışmaya, dük ile yaşadıklarını atlatmaya çalışırken Matthew yeniden ortaya çıkar. Bu kez başı daha büyük bir beladadır. Üstelik artık dük ile ilişkisi de farklıdır.
Kitapta bazı olaylar hemen olsa da kitap öyle bir anda açılmıyor. Yavaş yavaş gelişiyor. Acaba ne olacak, nasıl gelişecek soruları bırakıyor akılda. Aslında okurken büyük bir heyecana neden olacak olaylar yok. Gayet sakin, yer yer durağan,sıkıcı olsa da okudukça içine çekiyor. Öyle güzel bir şekilde gelişiyor ki yavaş, daha derin. Bu yüzden kitap sonunda ikilinin yaşadıkları aşkları hayran bırakıyor.
Sybil hiç sevmedim onu. Kocası yapmadığı halde onun evde zamparalık yapmasını doğru bulmazken bunu söylediği anlarda Thomas'ın kollarında olan bir karakter. Yaptıklarına rağmen Adam'ın hala onun iyiliğini düşünmesini asla hak etmeyen biri. Sonuna sevindim ama ona acıdım da. Anlam veremesem de onun aşkını da anladım. O büyük aşkı bu sonu hak etti. Ama Thomas nefret edilesi bir karakter.
Farklı konusu ve birbirinden farklı karakterleri ile okunmaya değer güzel bir kitap.