Beni Bana Bırak

Onur ve sorumluluklarına hapsolmuş bir adam: Vücudu yara izleriyle kaplı bir savaş kahramanı.
Ve yaralarını yüreğinde saklayan kaçak bir kadın.
İkisini bir araya getiren talihsiz bir gece.
Birbirlerinin yaralarını sarabileceklerini keşfederken,
Aralarında kıvılcımlanan güçlü tutkular.
Adam Kent onu ilk olarak gece vakti Londra'daki bir tiyatronun önünde, gölgeler içerisinde görür. Hayatta kalmak için vücudunu satmak zorunda kalmış çekici bir kadındır karşısındaki.
Fleur Hamilton büyüleyici gözlere sahip bu iyi giyimli centilmenin kurtarıcısı olacağına hiç ihtimal vermez. Onunla aynı yatağa girdiği zaman da bu yabancıyı bir daha göreceği aklından bile geçmez. Fakat Fleur daha sonra küçük bir kıza mürebbiyelik yapmak için bir teklif alır ve bu teklifi kabul eder... Gece yarısı beraber olduğu centilmenin güçlü bir asilzade olduğunu keşfedince de şaşkına döner.
Tutuşan kalpler ve üzerlerinde dolanıp duran bir skandal tehdidi... Cevaplanmayı bekleyen önemli bir soru kalmıştır geriye: Fleur metres mi olacaktır yoksa bir eş mi?

Onur ve sorumluluklarına hapsolmuş bir adam: Vücudu yara izleriyle kaplı bir savaş kahramanı.
Ve yaralarını yüreğinde saklayan kaçak bir kadın.
İkisini bir araya getiren talihsiz bir gece.
Birbirlerinin yaralarını sarabileceklerini keşfederken,
Aralarında kıvılcımlanan güçlü tutkular.
Adam Kent onu ilk olarak gece vakti Londra'daki bir tiyatronun önünde, gölgeler içerisinde görür. Hayatta kalmak için vücudunu satmak zorunda kalmış çekici bir kadındır karşısındaki.
Fleur Hamilton büyüleyici gözlere sahip bu iyi giyimli centilmenin kurtarıcısı olacağına hiç ihtimal vermez. Onunla aynı yatağa girdiği zaman da bu yabancıyı bir daha göreceği aklından bile geçmez. Fakat Fleur daha sonra küçük bir kıza mürebbiyelik yapmak için bir teklif alır ve bu teklifi kabul eder... Gece yarısı beraber olduğu centilmenin güçlü bir asilzade olduğunu keşfedince de şaşkına döner.
Tutuşan kalpler ve üzerlerinde dolanıp duran bir skandal tehdidi... Cevaplanmayı bekleyen önemli bir soru kalmıştır geriye: Fleur metres mi olacaktır yoksa bir eş mi?


Değerlendirmeler

değerlendirme
7 puan

Çok çok uzun zamandır bu kitabı okumak istiyordum ancak hiçbir yerde bulamıyordum. Sonunda biri bu kitabı pdf olarak yüklemiş ve ben de okuma şansına eriştim. Buradan o kişiye teşekkürlerimi gönderiyorum.

Öncelikle kitabın diğer historical romanlara göre değişik bir konusu ve ilerleyişi vardı. Okurken bazı yerlerde Laura Kinsale'nin bir romanını okuyormuşum gibi hissettim. Ancak yanlış anlaşılmasın benzerlik var derken olduğu gibi Laura'dan etkilenmiş değil yazar, bu romanında o şekil bir tat aldım.

Kitaptaki karakterlerin kişilik analizleri, düşünce yapıları, çevresindekilere karşı takındığı tavırlar çok güzel işlenmişti.

Fleur'un, Adam'a sergilediği davranışları okumak çok hoşuma gitti. Başka biri bu romanı yazmaya kalkışsa olay şöyle gelişirdi: Kızımız kendini adama verir, sonrasında hemencecik ona aşık olur ve onu hayal etmekten geri duramaz, onun yanında çalıştığını öğrendiği an içi öfkeyle dolmuş gibi yapar ama aslında fazlasıyla mutludur çünkü sevdiği adamın yanındadır. Ama Fleur bunlardan birini aklından bile geçirmedi. Mecbur kaldığından kendini düke verdi ve o olaydan sonra dük o gece ona yemek ısmarlayıp kızın istediği paranın üç katını verdi. Bunu bilmesine rağmen Fleur ondan ve onun yapmış olduğu şeyden nefret etti ve işvereninin o olduğunu öğrendiğinde nefreti daha da büyüdü düke. Zaman içinde - ki bir anda değil uzun aralıkla- dükü tanıyıp onu anlamaya böylece ona aşık olmaya başladı. Kısacası Fleur bildiğimiz historical kızı değil, kitabın baş erkeğine karşı kendini bir an olsun ezdirmeyen, ona karşı duyguları gayet düzgün bir şekilde gelişen bir karakterdi ve ben bunu okumayı çok sevdim.

Adam'sa önceleri pek tasası olmayan, buna rağmen sorumluluklarının bilince -buna başkalarının sorumluluklarını üstlenmek de dahil, birisi hata yapsa bile bu hatanın asıl sebebinin kendisi olduğunu düşünmesine kıyamam ben- olan bir karakter. Öldüğü sanılan savaştan döndükten sonra yaşadıkları gerçekten üzücüydü ancak buna rağmen kendisinde fazla bir değişiklik yoktu. Üzüntüye boğulmuş olsa da yine de önceki adamdan farklı olmaması çok güzeldi. Ve Fleur'a karşı olan hisleri de çok güzeldi.

Başka bir yazar olsa baş erkek karakterin önceden sevdiği kadını "sevdi" deyip geçerdi ancak Adam'ın ilk eşine duyduğu bir zamanki aşkı çok inandırıcı buldum. Yazar bu durumu öylesine geçmemişti, gerçekten Adam'ın Sybil'i sevdiğine inandım ben. Aynı şey Fleur için de geçerli. Bence Fleur da bir zamanlar Daniel'a gerçekten aşıktı.

Bu kadar acı çekmiş olan iki karakterin birbirini bulması ve zaman içinde gelişen aşklarını okumak çok güzeldi.

Çeviride hata yok gibi bir şey, bu güzel ancak cümleler çok basit bir şekilde kurulmuştu bu açıdan bu kadar güzel bir kitabı okurken baya sıkıldığımı söyleyebilirim. Ayrıca aşırı tekrarlar vardı kitapta bir durum mutlaka birkaç sayfa sonra aynı cümlelerle veya aynı şekille karşıma çıkıyordu. Aynı cümleler yayın evinden kaynaklansa da aynı durumun defalarca anlatılması sanırım yazardan kaynaklanıyor. Ben yazarın ilk bu kitabını okudum bu yüzden yanlış bir yorum da yapıyor olabilirim. Bu iki kısım canımı çok sıktığından 7 verdim yoksa asıl puanım bu kitaba 10 olurdu.

Sıkıcı çevirisine rağmen okuduğum en sağlam historical kitaplardan biriydi.

8 puan



Kitabı sonunda elime alıp okuyabildim.başlarda biraz sıkıldım ama daha sonradan açıldı kitap ve bir gün içinde bitti.Adam karakterini çok sevdim.Başına bazı tatsız olaylar geldiği için kendisini iğrenç biri sanıyor.Ama hiçte öye biri değil.Fleur'a söylediği bazı sözler çok hoştu.Sonu çok hoştu.Güzel bir kitap çok çok iyi değil ama başlarda sıkılsanızda dişinizi sıkarsanız hikaye sizi sarabilir.

6 puan

http://dilarabook.blogspot.com.tr/2017/06/beni-bana-brak-mary-balogh-kitap-yorumu.html

Beni Bana Bırak, tarihi aşk romanlarında genel olarak hakim olan konu ve karakter işleyişinden daha farklıydı diyebilirim kesinlikle. Buna karakterlerin yaptığı fedakarlıklar, gerçekçi yanlışlar ve sorunlardan, konunun yavaş ve hareketsiz işleyişi de dahil. Aslında kitap birçok yerde durağan hatta sıkıldığım zamanlarda oldu ama yine de kitap bitince iyi ki de okudum dedim.

Ridgeway Dükü, yıllar süren evliliğinde karısına ihanet ederek çıktığı tiyatrodan sonra bedenini satan bir kadın ile beraber olur, suçluluk peşini bırakmaz bu olaydan sonra kadına kendi evinde, kızının mürebbiyesi olarak bir iş verir. Kitabı genel olarak bu şekilde özetleyebilirim ki siz okurken evli bir adam he e o zaman ne olacak, diye sorup bir de üstüne adamdan nefret edebilirsiniz ki şahsen ben evli olduğu halde karısını aldatan erkeklerden, o dönemde kadınların neredeyse hepsi tarafından normal karşılansa da nefret eden biriyim. Ama karısı ile arasında olan ilişki sonrasında şaşırdım adamın bunca yıl beklemesine. Adam, eskiden aşık olduğu ama ondan nefret eden karısı ile aslında suçlu olmamasına rağmen yıllarca hor görülmüştür. Fleur ise ardında gizemli ve dehşetli bir olay bırakarak yaşantısından kopmak ve ortadan kaybolmak zorunda kalmıştır. Bence güçlü bir kadındı, bedenini satmak zorunda kalsa bile pes etmemesi ve kendi başına ayakta kalmaya çalışmasını siz de takdir edebilirsiniz.

Adam ve Fleur’un ilişkisi birlikte olduklarından sonra vıcık vıcık bir hal almadı, tam tersine Fleur adamdan nefret ediyordu Adam’da kadından çekiniyordu aralarında işveren- çalışan ilişkisi vardı uzun süre. Bağlarının yavaş yavaş gelişmesini oldukça sevdim ki bu süreçte faydalı olan Adam’ın kızı Pamela’da güzel bir karakterdi.

Adam’ın karısı Sybil’e oldukça kızsam da kesinlikle psikolojik sorunları vardı sen git öyle adama bunca yıl hayatı zindan et ama okuyucunun, en azından benim de yine de acımamı sağla ne bileyim Sybil bence birçok kitaptaki kötü kadın tarzı bir karaktere göre gayet empati kurulabilen ya da nefret den ziyade başka hisler besleyebileceğiniz bir karakter olmuş ki aynısını Adam’ın kardeşi Thomas için söyleyemeyeceğim. Bir kaşık suda boğmak istedim. Bencil, benmerkezci, bir insanda olmasını istemeyeceğiniz tüm berbat özellikler bu şahısta toplanmış…

Başından sonuna kadar sizi sürükleyecek başından ayırmayacak bir kitap değil belki ama türü seviyorsanız farklı olaylar ve gerçekten derin karakterleri için okunması gerektiğini düşünüyorum.

Ve bir de gözüme batan nokta daha vardı o da kitabın uzun bir sayfa aralığında saygıdeğer efendimiz teriminin ard arda kullanılmasıydı bir yerden sonra hay saygıdeğer efendiniz diye okudum kitabı yalan yok da durağan yerler geçince o kısımlarda kayboldu şükür.

9 puan

Duygu yüklü bir romandı. Mary Balogh'un Asla Unutulmaz romanından cok daha güzeldı. Su ara mumla aradıgımız vefa,sadakat duygularını cok güzel islemistı yazar. Erkek karakterın müthis fedakarlıgı romanı damgalamıstı resmen.Okurken de hic duraksamadan yorulmadan okudum ,bunda da çevirmenin katkısı oldugunu düsünüyorum. İkı yaralı kısı ancak bu sekılde birlestirilıp bir bütün haline getirilebilırdı. Hem erkegin,hemde kadının acısını,hayal kırıklıklarını,asklarını tam da yüregimde hissettim. Bana bıraz da Sene de Bırgün filmini de cagrıştırdı. Duygusal bır romandı. Mendilinizle birlikte okuyun derım. Tesekkürler Epsilon.

Profil Resmi
10 puan

Fleur Hamilton: Fleur gizemli bir geçmişle ve sakladığı büyük sırla Londra'nın arka sokaklarında açlıktan ölmemek için yapabileceği en son şeyi yapıyor. Bedenini ücret karşılığında bir adama veriyor. İşte erkek karakterimiz burada devreye giriyor.

Ridgeway Dükü Adam Kent: Zengin ve yakışıklı genç dük sahip olduğu ünvanın arkasına gizlenmeyip Waterloo savaşına katılmış ve bu savaştan aldığı ağır yaralarla geri dönmüştür. Savaşa gitmeden önce aşık olduğu Sybil adındaki genç kadınla evlenmiştir.

Şimdi ben özellikle bu kitabı çok ama çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Nedenine gelince kitap inanılmaz Jane Eyre kitabına benziyor. Kopya anlamında demiyorum olumlu anlamda söylüyorum. Jane Eyre romanına bayılmış biri olarak, daha cesur bir kalemle farklı bir hikaye kurgusuyla ele alınmış temaya bayıldım.

Kitap sıkıcı Londra gecelerinden birinde arka sokaklarda başlıyor. İki karakteri bedensel olarak bir araya getiren bir gece yaşanıyor. Dönem romanlarına bayılan biri olarak, bu kitapta vıcık vıcık bir aşk hikayesi yok bunu belirtmem lazım. Yani demek istediğim dönem romanlarında klasik bir sıralama vardır. Karakterler birbirleriyle tanışır, -ki genelde ilk görüşte aşık olurlar yada cinsel anlamda birbirlerini çekerler- mutlaka ama mutlaka bir balo faslı yaşanır, ondan sonra ise aşık olan çiftin vıcık vıcık mutluluk+kavgalarını okuruz.

İşte Mary Balogh'un kaleme aldığı Beni Bana Bırak (Gizli İnci) bu klişelerin dışında yer alıyor. Ciddi bir hikaye örgüsü, karakterler arasında adım adım aşkın gelişmesi, boğaza yumru dayayan bir aşk öyküsü yani kısacası dram yönü ağır basan bir 'historical romance' kitabı.

Eğer Jane Eyre kitabını okumuş ve beğenmiş iseniz bu kitabı da seveceksiniz demektir. Baştan sona hikaye örgüsüyle okuyucuyu son sayfaya kadar sımsıkı sarıp bırakmayan bu kitabı sizlere şiddetle tavsiye ediyorum.

7 puan

kimi zaman sıkıcı kimi zamansa akıcıydı.
bazen bencil sybil'i boğasım geldi.
bir yandan da adam'a şaşırdım; seni seven bir kadın diğer yandan da seni kullanan bir eş.
hatta senden nefret eden bir eş.
bir erkek kendinden bu kadar fedakarlık etmemeli.

Profil Resmi
3 puan

Neden bilmem ama bir türlü sevemedim bu kitabı. Sırf, acaba bunun sonu nereye gider diyerek zorla okudum.

10 puan

Ridgeway Dükü Adam Kent, bir dük olmasına rağmen Waterloo Savaşına katılmıştır. Orada öldüğü düşünülmüştür. Unvanı ise üvey kardeşi Thomas'a geçmiştir. Hatta kardeşi sevdiği kadın Sybil ile de nişanlanmıştır. Bir yıl sonra yüzü ve vücudu yaralı, topallar şekilde geldiğinde kardeşi gitmiştir. Sybil de Thomas'a aşık hatta ondan hamiledir. Thomas bunu bilmesine rağmen Sybil'i bırakıp gitmiştir. Adam Sybil acı çekmesin diye kardeşinin gitmemesi için elinden geleni yapmıştır.Buna rağmen kardeşi gitmiştir. Sybil ise Adam'ı Thomas'ı kovmakla suçlamış bu yüzden ondan nefret etmiştir. Buna rağmen üç aylık hamile iken Adam ile evlenmiştir. Altı yıldır süren evliliklerinde Adam'ın kendisine bir kez bile dokunmasına izin vermemiş ve her fırsatta nefret ettiğini dile getirmiştir. Adam ise buna rağmen evliliğini sürdürmeye kararlıdır. Altı yıldır hissettiği yalnızlığı giderecek, kendisinden tiksinmeyen bir kadın ile birlikte olmak ister. Bu yüzden tiyatro çıkışı orada olan bir kadın ile birlikte olmak için bir hana gider. Kadın bunu ilk kez yaptığından suçluluk hisseder. İstediği paranın üç katını verip karnını doyurmasına rağmen suçluluk duygusu geçmez. Onu aratır ve beş yaşında ki kızının mürebbiyesi olarak işe alır.

Isabella Fleur Bradshaw'ın sekiz yaşında iken anne ve babası handa çıkan bir yangında ölmüştür. Evleri ve baronluk unvanı babasının kuzenine geçmiştir. Onlar Fleur'u istememiş, hep kötü davranmışlardır.Unvanı alan Matthew'in ise başka duyguları vardır. Bu yüzden Fleur'un aşık olduğu papaz yardımcısı ile evlenmek için evden gitmesine engel olmaya çalışır. Ona yardım eden çalışanını Fleur itince de düşüp başını çarpar. Bir adamı öldürdüğü korkusu ile Fleur kaçar. İş bulamadığı ve günlerdir aç olduğu için son çare olarak bedenini satar. Bunu bir kez yapar çünkü mürebbiyelik işi bulmuştur. Büyük hevesle başladığı işte patronunu görünce büyük bir korkuya kapılır. O gece kabuslarından çıkmaz ve nefret ettiği,tiksindiği, korktuğu adamı her gün görmek zorunda kalır.

Fleur işine alışmaya, dük ile yaşadıklarını atlatmaya çalışırken Matthew yeniden ortaya çıkar. Bu kez başı daha büyük bir beladadır. Üstelik artık dük ile ilişkisi de farklıdır.

Kitapta bazı olaylar hemen olsa da kitap öyle bir anda açılmıyor. Yavaş yavaş gelişiyor. Acaba ne olacak, nasıl gelişecek soruları bırakıyor akılda. Aslında okurken büyük bir heyecana neden olacak olaylar yok. Gayet sakin, yer yer durağan,sıkıcı olsa da okudukça içine çekiyor. Öyle güzel bir şekilde gelişiyor ki yavaş, daha derin. Bu yüzden kitap sonunda ikilinin yaşadıkları aşkları hayran bırakıyor.

Sybil hiç sevmedim onu. Kocası yapmadığı halde onun evde zamparalık yapmasını doğru bulmazken bunu söylediği anlarda Thomas'ın kollarında olan bir karakter. Yaptıklarına rağmen Adam'ın hala onun iyiliğini düşünmesini asla hak etmeyen biri. Sonuna sevindim ama ona acıdım da. Anlam veremesem de onun aşkını da anladım. O büyük aşkı bu sonu hak etti. Ama Thomas nefret edilesi bir karakter.

Farklı konusu ve birbirinden farklı karakterleri ile okunmaya değer güzel bir kitap.


Baskı Bilgileri

Karton Cilt, 415 sayfa
3Kasım2010 tarihinde, Epsilon tarafından yayınlandı


ISBN
9944823371
Dil
Türkiye Türkçesi

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

keskinek Hanife Albayrak gamze_lee Sevgi06 Sinestet
80 kişi

Okumak İsteyenler

zeeyneep KeskinBilik nrchn Elif Niente
17 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski