Kitabı okurken insan ister istemez kendini sorguluyor, idam hakkında ne düşünüyorum, ne düşünmeliyim diye. Kitapta suçun ne olduğu anlatılmıyor, mahkumun duygu ve düşünceleri üzerine yoğunlaşıyor, empati kurmaya başlıyorsunuz. Siz empatinizi kuradurun, toplumun idama bakış açısı, davranışı, suçlulara bakışı; önce kürek mahkumlarına bakış ve kürek mahkumlarının prangalanması, ve idam mahkumunun bunu büyük bir ilgi ile izlemesi vasıtasıyla mahkumun üzerinden anlatılırken, daha sonra mahkum idama giderken, toplum üzerinden anlatılmış. İzleyen ve izlenen ironisi başarılıydı. Yazarın amacı sadece idam, idama bakış, idamın yanlışlığı ve idamın mahkuma hissettirdiklerini anlatmak olduğundan, kesinlikle amacına ulaşan bir eser... Özellikle son satırlardaki af talebi, bu talebin çok umursanmaması idamın geri alınamaz, geri döndürülemez olduğunun en büyük kanıtı olarak sunulmuş. Kitapta idam kararının mahkumun ailesini de etkilediği tabir-i caizse kurunun yanında yaşın da yandığı satır aralarında- mahkumun kızı hakkındaki düşünceleri, kızı ile yaptığı görüşme, kızının davranışı gibi- hissettirilmiş. Fakat yinede salt idamın yanlışlığına odaklanmak bende yetersizlik hissi yaratttı, suçtan bağımsız karar her yönüyle eksiktir... Suçun cinsine göre mağdur ya da maktulun rolünün önemi göz ardı edilmiş. Bence karardaki en büyük etken bu olmalı. Dili sade, anlaşılması kolay, klasiklerin bir çoğundaki ağdalı cümleler, uzun tasvirler yok. Yalnız bendeki kitabın yayınevi klasikler konusunda iddialı bir yayınevi, birkaç yerde imla hatası görmek beni şaşırttı.