"Sana güzel bir yaz günü gelmiştim.
Karlı bir sabahta gidiyorum.
Beş mevsim yaşamışız beraber
Beş mevsim bir 'iç denizi' karartmaya yetti.
İşte böyle sevgili...
Biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi...
Hiçbir nehir kavuşturamaz bizi."
İclal Aydın çok satan ve büyük bir beğeni
kazanan kitabı Hayat Güzeldir'den sonra, ikinci kitabı Bitmiş Aşklar Emanetçisi'nde bu kez öyküleriyle sesleniyor okurlarına. Bu öykülerin kahramanları bazen bir şiire, bazen bir köşe yazısına, bazen de yazarın belleğine, yüreğine ya da hayal gücüne konuk oldular. Aşkları, yalnızlıkları, acıları, özlemleri, mutluluklarıyla... onları tanıyacaksınız belki. Kendinizi bulacaksınız onlarda... Zaten, Cem, Ayşegül, İclal, fark etmiyor. Hepimizin hayatı bitmiş bir aşktan geçiyor.
İclal Aydın'la tanışıklığım bu kitaba dayanır... Çok beğenerek, satırların altını çizerek okumuştum; tabi kaç yılından bahsediyorum, sanırım yıl 2003'dü. Hatta o kadar çok okudum, o kadar çok tavsiye edip ödünç verdim ki kitabım parça parça olmanın kıyısından döndü çoğu kez. Garip bir sadakat geliştirip ondan sonra çıkardığı neredeyse tüm kitaplarını da okumuşumdur; ama hiçbiri bu kitabın tadını vermemekle birlikte, yazara olan bakışımı da ne yazık ki değiştirmiştir. Bu kitabı bende özel kılan bir şeyler muhakkak vardır da derin bir analize girişecek vaktim yok:)
Yukarıda alıntıladığım, kitabın arka kapağında geçen cümleler ve daha nice cümle geçen on yıla rağmen hala ezberimde tazeliğini korur.
"Hiçbir şey ete çevirmiyordu kömüre dönmüş bir kalbi" diyordu mesela bir hikayenin başında... Nedret'in hikayesiydi sanırım...
Başka birinde "Kimsenin umurunda değildi zaten ...Kırmızı arabanın eksik tekeri gibiydi" diyordu.
Bol bol sonu üç noktalı cümleler, içinize batan kelimelerin ardından verilen uzun molalar vardı satır aralarında. Benim için güzel bir kitaptı en azından. Hani okumak isteyeniniz varsa, tavsiyemdir.