Kitabın vurucu bir bölüm ile başlaması, yazarın kaleminin bu kadar akıcı olması kitabın üçte ikisini bir solukta okutuyor. Son bölümleri olayların ağırlaşması ile birlikte biraz yavaşlasa da yine de akıp gitti. Yazarın kitapta yer verdiği aşk ve hayat hakkındaki satırları beni oldukça etkiledi. Alıntı yapmama ve oturup üzerinde düşünmeme neden olacak güzel paragraflar vardı.
Mata Hari etkileyici bir karakter. Kitabı bitirdikten sonra başka kaynaklardan da kendisi hakkında okuduğum yazılara dayanarak bu kitabın böyle bir kadını anlatmak için yetersiz kaldığı hissine kapıldım. Tarihteki yerinin belirsiz olması belki de bunun nedeni. Halen daha casus olup olmadığı konusunda, bu kitaba rağmen, kafamda kesin bir karar veremedim ama eğer casus olsaydı kendisi daha çok saygı duyabileceğim bir kadın olacaktı. Bu şekilde hayattaki amacını bulamamış, şöhret ve göz önünde olma, rahat ve lüks yaşama takıntısı yüzünden kendi kendini felakete sürükleyen bir kadın olarak aklımda yer etti. Oysa kitabın ilk başlarında kendisini dönemin getirdiği her türlü zorluklara rağmen bir kadın olarak bağımsızlığını kazanmış, özgürlüğünü dilediğince yaşayan ve bunun için her türlü zorluğa göğüs gerebilen bir kadın olarak rol model olabilecek biri gibi görmüştüm.
Savaş zamanının acımasızlığı ve birilerinin birileri üzerine basarak ilerleme çabalarının iyi verildiğini düşünüyorum. Aklımda çok yer edici bir kitap olmadı evet ama hoş bir roman olarak okunabilir. Kadının arkada bıraktığı kızından çok az bahsetmesi, kendi duygu ve düşüncelerinin kitapta çok yer almaması kadını şöhret için çabalayan bencil bir kadın gibi göstermiş. Belki öyleydi, belki değildi. Bunu bilemeyiz ama bu sebepten kitap bana yetersiz gibi geldi.