Yazar deneme kabulündeki eserini geceye güzelleme pasajıyla açmış. Gece hepimizin eşit olduğunu , gerçek anlamda özgür olduğumuz tek zaman dilimi olduğunu belirtmiş. kavramların sözcüklerden önce var olduğunu savunan yazar, dünyayı sözcüklerle tutsak ettiğimizi, bizde aynı sözcüklerin tutsağı haline geldiğimizi ifade etmiş. Delilerin özgürlüğünü överken, tıbbi iktidarı seçkinlerin en güçlü kolluk kuvveti olarak okuruna tanıtmış. Yazarın genel olarak saldırdığı kollektif önkabuller arasında mimari seçimlerde bulunuyor. Mekan koşullandırmaları, duygu durumu ayarlamalarına değinen yazar mimarinin işlevselliği ön plana çıkarark insanı yok saydığını savunmuş.
Tekdüze zihin düzeneklerine ve belirlenmiş eylem kalıplarına mahkum edildiğimizi ifade den yazar, kahramanların otoritenin poster çocukları olduğunu ve önkabullerin inşasında önemli rol aldığını eklemiş. Özgürlük içinde yaşamaya cesaret edemediğimiz için bu işi tapındığımız kahramanlara havale ettiğimizi belirtip kötülüğün düşmanın özelliklerinden ziyade hepimizin içindeki " düşman" kavramında saklı olduğunu söylemiş. çocukların değer sistemlerini ve ideolojileri kahramanlar aracılığı ile kimliklerine dahil ettiğini, bilgilendirme içinde boğulduğumuzu, " gerçek" bilginin ona aç olan kimselere ulaşmasının yıllar aldığını ifade etmiş.
İktidarların korktuğu şeyin muhalefet değil ciddiye alınmamak olduğunun altını çizen yazar, ardından cinsel kimliklere giriş yapmış. Cinsel kimliklerin birbirini dışlayan 2 şıktan ibaret olmadığını söyleyip belli kimlikleri benimseyip bunları daha sonra seçimmiş gibi mantıksallaştırdığımızı, sevgiyi vermek veya esirgeme eyleminin sevginin kendisini bir denetim aracı haline soktuğunu belirtmiş. Çocukların oyun düzenleri konusunda taraf seçme ve kamplaşma vurguları yapan yazar, ölümün farkında olmayan kimsenin yaşadığınında farkında olmayacağını, " ebediyen" sözcüğünün zamanı iptal ederek ölümü durdurma çabası olduğunu, hep yaşayacakmışız gibi düşünüp miskinleşerek yaşama aktif olarak katılamadığımızı, mesleki kimlik ve çıkarlarımız doğrultusunda ilişki kurabildiğimizi, kendi davranışlarımızı dahi verimlilik çerçevesinde tanımladığımızı , kusursuz insan imajına taptığımız için kusurlu insanlara acıdığımızı, hor gördüğümüzü belirtmiş.
Kitabının son sayfalarına gelen dek işin biyolojik rolünü ve enerji korunumu yasasını dahil etmemesi çoğu çıkarımının temelini sarsıyor. Varoluşçulara dahil olduğu gün gibi ortada olan yazarın metininde May, Yalom, ve Fromm 'dan esinlenmeler olduğu, Foucault'a çok yakın görüşlere sahip olduğu net şekilde görülebilir. İnsan- merkezci görüşe karşı olduğu belli olan yazarın anti hümanizm çizgisinden geçip geçmediği ise tartışmalı. Tüm Apollonik öğelere karşı soğuk bir öfkeyle kaleme alınmış olan eserde yazarın kendisiyle çoğu yerde çeliştiğini okur görebilecektir. Özgürlüğü savunurken okurunu determinizme kurban vermesi eserin en büyük eksisi. Maslow ve Skinner atıflarındaki ton farkından yazarın görüşleri biraz daha net anlaşılabilecek bir yapıya kavuşuyor. Açıkçası tek taraflı yazılmış bir eser olmasına karşın çıkarımların çoğu yerinde. Foucault ve May arasında salınan jilet gibi keskin bir sarkaca benziyor bu eser.