Yunan kültürü, mistik bir hava, Delfi tapınağı ve felsefe ile harmanlanmış bu kısa romana bayıldım.
Bu roman, ana kadın karakter Delfin'in , kocasının ölümünden sonra, onun kardeşi Hamadi ile atıldığı serüveni anlatıyor. Kadın kahraman bir üniversite de öğrenim görevlisi. Alanı felsefe. Bu yüzden onun geniş ve farklı bakış açısı ile inceliyoruz dünyayı.
Her şey, her şekilde sonuca varır mı? Sonuçlar hayatımızda hep istediğimiz şekilde mi olur? Görebilenler için cevabı vermiş.
Tapınaklar işe karışınca aklıma Didyma antik kentindeki Apollon Tapınağı geldi ve Priene antik kenti. Her ikisinde de kapalı, kilit vurulmuş kapılar vardı. Bu romandan sonra o zamanki yaşadığım merak duygularının katlanarak arttığını söyleyebilirim.
Unutmadan, kitabın ilk cümlesi bile çevremdeki bazı insanları anlattığından, oldukça hoş bir giriş olmuş bence.
"Beyni kullanarak yaşamak mı? Beyni taşımak mı?"
***
Önsöz'den "Gerçek nerede? Henüz yazılmamış bir kitapta mı? Yoksa yazılan bütün kitaplarda mı?"
***
"İlk insan, soğumuş lav kayalarının üstüne çıkıp çevresine bakınca, kendisine göre değerlendirdiği iki şey gördü.
Kendinden aşağıda olanlar, kendisinden yukarıda olanlar... Aşağıda olanlara aldırmadı ama kendisinden yukarıda olanlardan hep korktu."