Dünün Dünyası

9 puan

Stefan Zweig ile ilk tanışmam, novelalarıyla olmuştu. Romandan kısa, hikayeden uzun bu eserler gerek akıcı oluşları, gerekse sundukları okuma keyfi ile -ne yalan söyliyeyim- konfor alanımı fazla zorlamamış; öte yandan, yazarın, mutluluk-mutsuzluk, cesaret-korku, sevgi-nefret, umut-çaresizlik gibi zıt duygu ve kavramlar arasında gezindiren üslubunu, kişileri, olayları ve mekânları resmeden tasvirlerini pek bir beğenmiştim.

Sonraları ise Zweig'ın asıl dikkate ve takdire şâyan eserlerinin aslında yazmış olduğu biyografiler olduğunu keşfettim.

Castellio Calvin'e Karşı ya da Bir Vicdan Zorbalığa Karşı ile başlayan bu yeni okuma tercihim Rotterdamlı Erasmus, Amerigo ile devam etti ve son olarak da kendi otobiyografisi olan Dünün Dünyası'na demir attım.

Dünün Dünyası, tanıtım yazısında geçtiği şekliyle "Zweig'ın Avrupa'ya vedası". Kendi ifadesiyle ise bu eserinde "sadece kendi yazgısını değil, bütün bir neslin yazgısını" kaleme almış.

Barış ve özgürlük yanlısı olmak dışında bir suçu olmayan, ancak bulunduğu ülkelerde ve yazdığı kitaplarında apolitik olmaya özen göstermesine rağmen, etnik kimliği, ideolojileri ve dogmaları reddetmesi itibarıyle Nazi rejiminin düşmanlığını fazlasıyla kazanan Zweig, Dünün Dünyası'nda; gençlik yıllarından itibaren mesleğinde kaydettiği aşamaları, gezmiş ve yaşamış olduğu ülkelerde çağdaşı olan edebiyatçı, müzisyen, ressam, düşünür ve siyasi figürlerle yaşadığı etkileşimi, umutla başladığı ve sürdürdüğü hayat yolculuğunda gözlemlediği ülkelerin sosyal değişimlerini, şehirlerin dokularını, insanların karakteristik özelliklerini anlatır.

Dünün Dünyası'nı okuyan bir okur;

* Zweig ile birlikte Avusturya, Çekoslavakya, Polonya, İngiltere, Fransa, Polonya, Almanya, Rusya, Hindistan başta olmak üzere pek çok ülkenin önemli şehirlerinde (Salzburg, Viyana, Paris, Berlin, Münih, Moskova, Londra,vb.) ve kıt'ada (Amerika, Afrika, Avrupa) gezinir,

* Avrupa'nın ve insanlarının, iki büyük dünya savaşı arasında yaşadıkları sosyo-ekonomik, kültürel, ahlâki, siyasi ve ideolojik değişim ve savrulmalarına şahit olur,
Yazarın Goethe, Freud, Virginia Woolf, Rolland, Rilke, Strauss, Mussolini, Theodor Herzl, gibi ünlü kişiliklere dair değerlendirmelerini okur,

* Zweig'in el yazması/müsvedde koleksiyonu tutkusunu, sanata ve sanatçıya bakış açısını keşfeder,

* Yahudi bir yazar olan Zweig'in dilinden, Yahudilerin kendilerini geliştirmeleri ve önemli eserler vermelerindeki temel motivasyonun ne olduğunu dinler,

* Eğitimsiz insanın bir statü elde etmesinin -neredeyse- imkânsız olduğu Alman toplumunda Hitler gibi bir şovenistin ve kendisiyle özdeşleşen Nasyonalist Sosyalist partisinin nasıl güçlendiğinin, önce Almanya'nın sonta Avrupa'nın başına nasıl belâ olduğunun ibretli hikâyesini öğrenir, ve

* Tüm bu hayat yolculuğunda mesleğine aşık, barışa ve özgürlüğe sevdalı, umuda tutunarak yaşayan bir yazarın yaşama sevincinin ve Avrupa'nın güzel günler göreceğine dair inancının nasıl umutsuzluğa evrildiğini görür.

Kitabın bir başka belirgin özelliği de Nazi rejiminin Yahudi toplumuna yaşattığı mezalimi sık sık dile getirmesi.

Acı olan ise bu denli ağır bir baskı, tazyik, dışlanma, yok sayılma, eziyet, katlliam gibi insanlık dışı muamelelere maruz kalan, çok acı deneyimler yaşamış bir toplumun, bugün kendine yurt edindiği topraklarda, kendine yaşatılanların benzerlerini başkalarına yaşatıyor olması. Kendi soydaşlarını bile isyan ettirecek kadar, bu toplumlara karşı her türlü kötü muameleyi revâ görmesi...

Neyse! Konumuz bu değildi...

Kitap güzel, tavsiye ederim...

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »