Max hariç her karakterin iç dünyası iğrenç düşüncelerle dolu. Hepsinde acayip bir iticilik mevcut. Hele o Pandora denen karaktersiz tam bir şırfıntı! Adamın hiç suçu yok "Sen hayvansın, ahlaksızsın." gibi kaba söylemlerde bulunmalar, anne baba kavramı nedir hiç bilmemek, her şeyi kendisinin bilmesi, başkasının düşüncelerinin hiç mi hiç önemli olmaması... Bunları geçtim; baş karaktere "Keşke bana tecavüz etseydin." diyecek kadar iğrenç, Max'in en yakın arkadaşı kendisine çekim hissetmiyor diye büyük hayal kırıklığına uğrayacak kadar leş biri. Kısaca kadın bildiğiniz ruh hastası!
Max'ın en yakın arkadaşı da ayrı alem. Dost görünümlü ikiyüzlü insan parçası!
Ayrıca konuya bodoslama dalınmasını da hiç sevmedim. Öncesinde giriş bölümü olması lazım. Bu hemen gelişmeden başlamış. Gerçi yazarın ilk kitabıymış ama keşke son olsaymış da dünya bu yazarı bir daha okumasaymış.
Konuyla alakasız olacak ama Sarah Maclean'ın kadın karakterleri yazmasında kimin etkili olduğu belli oldu. Onun kadın karakterleri özgür ve aykırı olarak tanıtılıyor ama aykırılığın cılkını fazlasıyla çıkarıyorlar. İşte aynı durum Pandora denen haysiyetsiz için de geçerli.
Ben bu kadını 6 sene önce okuyup beğenmemiştim ve başka kitabını okumamıştım. Keşke bu tutumu sürdürmeye devam etseydim. Historical açısından böyle aptal yazarlara kaldığımıza inanamıyorum. Çok sağ olun yayın evleri. Elinizde historicalde kaliteli yazarlar olmasına rağmen bu biçimsizi neden bünyenize aldınız hala anlamış değilim. AFERİN SİZE, BÖYLE DEVAM EDİN!
Cidden okuduğum en iğrenç historicallerden biri oldu. Lütfen 2 günümü bana geri verin.