Kahramanımız Guy Montag, geleceğin dünyasında, yangın söndürme görevini tamamen unutup kendine kitapları yakmayı misyon edinmiş itfaiye merkezinde çalışan bir itfaiyecidir.
İşini sorgulamadan gönül rahatlığıyla yapan Guy, karısıyla mutsuz bir evliliği olmasına rağmen mutlu olup olmadığını dahi düşünmeden her şeyin normal olduğuna ikna olmuş bir şekilde yaşayıp gitmektedir.
Bir akşam işten çıkıp evine doğru giderken yeni taşınan komşularının 17 yaşındaki kızları Clarisse ile tanışır.
Esasında Clarisse tuhaf bir kızdır, yürüyüş yapmayı, doğayı seyretmeyi, düşünmeyi, sorgulamayı ve sohbet etmeyi sever! Guy ile yaptıkları kısa sohbetlerde de Guy'ın içine şüphe tohumları eker ve hayatını, işini, evliliğini sorgulamasına neden olur. Guy, gerçekten mutlu mudur acaba? Her şey olması gerektiği gibi midir?
Kitabı okurken, salon duvarlarında yer alan dev ekranlar ve itfaiye merkezinin, hedefi parçalamaya programlı köpeği "mekanik tazı" olmasa geleceğin dünyasını okuduğumu unutacaktım nerdeyse. Şu anda 1984'ü okuduğumdan onunla kıyaslayınca 1984'te gelecekte olduğumu hissettim ama bu kitapta tam anlamıyla o duyguyu yaşayamadım. Gerçi düşününce, kitapların yakılmasının yanında, halihazırda TV'lerde yer alan "ömrümü yedin" dizilerinin salonumun duvarlarında, bir de interaktif olarak hayatıma dahil olma düşüncesi yeterince korkunç aslında!!:)
http://kitapsevinci.blogspot.com.tr/2015/11/fahrenheit-451-ray-bradbury.html