Kitabı 123. sayfasında bırakıp, ağlamaya başladım. Geri kalan üç sayfayı gözyaşlarıyla okudum. Hem de hıçkıra hıçkıra. Eminim okuyan bir çok kişiye de aynı etkiyi yapmıştır.
İnce bir kitap. Hani başından kalkmazsanız bir çırpıda okunur ki akıcı da ilerliyor. Yazar kitabına, bir kaç yürek burkan olayı sığdırmış ve çok da güzel vurgulamış.
İki fakir çiftlik işçisi arkadaşdan biri olan Lennie; iri yarı, kuvvetli, zekası bayağı düşük, anlatılanı hemen anlamıyor ve hemen unutuyor. Diğer arkadaş George ise; ufak tefek, akıllı ve zeki, aynı zamanda teyzesi öldüğünden beri Lennie'e sahip çıkmış, hep beraber çalışmış ve ayrılmamışlar. Kendilerine ait toprakları olması hayali kuruyorlar. George anlatıyor, Lennie dinliyor.
Lennie'nin yumuşak şeylere dokunmaktan hoşlanması -tüylü tavşanlar, fareler, köpek yavruları- her daim başlarına bela açıyor. Son çalıştıkları çiftlikten de yine benzer bir olay yüzünden kaçmak zorunda kalınca; işçilerin yok pahasına çalıştıkları, zenci bir seyisin hor görüldüğü, işi gücü güç gösterisi yapmak ve de oynak karısının izini sürmek olan patron oğlunun zorbalık peşinde olduğu, bir çiftlikte işe başlarlar.
Ve kitabın sonunda yine George anlatır, Lennie dinler...
Kitabı beğendim. "Herkesin okumasını öneririm" demeyeceğim. Aslında zihinsel engelli çocuğu veya yakını olanların okumamasını önereceğim. Şimdi benim bu yazdıklarıma katılmayan veya tepki gösteren olabilir. Fakat bu ebeveynlerin en çok düşündükleri "benden sonra bu çocuğa ne olacak?" kaygısıdır ki bu kitap da insana bu duyguyu yaşatıyor.