ilgi çekici bir kitap.
konusuna ve içeriğine göz gezdirince ilk düşüncem ne kadar fos görünüyor demek oldu. ama kapağı, arka tanıtım yazısı ve hakkında söylenenler ilgi çekici olduğu için okuyayım dedim.
kitap, gerilimli romantik bir film izliyo tadı veriyor. azra kohen yarattığı karakterleri çok güzel oturtmayı başarmış. ve her bi bölümden sonra acaba ben o karakter olsaydım ne yapardım nasıl tepki verirdim demeden geçemedim.
kitabı elinize alınca bi oturuşta en az 50 sayfa akıp gidiyor. 100-150 sayfa okuduğunuzda biraz daha biraz daha diye direnirken gözlerinizin isyanıyla kitabı bırakmak zorunda kalıyorusunuz. fakat bıraktığınız an kafanızdaki düşünceler bastırıyo. acaba Can Manay duruyla konuşabilecek mi acaba Özge aradıklarını bulabilecek mi, istediği amacı gerçekleştirebilecek mi. acaba Duru yine hangi sinir bozucu repliklerle karşıma çıkacak diye yine tüm günü kitap karakterleriyle geçirmiş oluyorsunuz.
hele kitabın sonlarına doğru Can Manay'ın içsel dünyasına sızdığınızı hissedip bingo! seni yakaladım Can Manay. nasıl biri olduğunu keşfettim! diye sevinmeye başladım. o derece içime işledi kitaptaki kurgu ve karakterler.
kitap bitince mutlu son hissine kapılmıyosunuz. kötü son hissine de kapılmıyosunuz. sanki gerilimli bir film reklam arasına girmiş hissi oluyor içinizde. biraz da Azra Kohen'in pazarlamacılığına kızıyorsunuz. çünkü fi'de anlatılan hiç bir düğüm yine Fi'de çözüme ulaşmadan kitap bitmiş oluyor, onca sayfa sayısına rağmen.. içeriği görmek istiyorsanız linke tıklayın gibi. linke ulaşmak için üye olun der gibi. kitaptaki bütün düğüme ulaşmak için Çi'yi alın..
kitapta beni rahatsız eden nokta; bölüm sonlarında, kitabın devamı hakkında ilgi uyandırmaya çalışmak için kurduğu ve bunu yaparken de gözümüze soktuğu cümleler oldu. bu tarz ipuçları yerine, akışa sindirip devamında okuyucunun keşfetmesinin sağlasaymış daha heyecan verici olurmuş belki. örneğin sayfa 68deki "... Bir gün, yaşamının,bir daha suratını görmemek üzere hayatından çıkarırcasına arabasından indirdiği bu kıza bağlı olacağını biri ona söylese dalga geçerdi..." gibi ya da yine syf 68 de "... Kızın arkasından bakarken bir gün bu kızın çok ünlü olacağına bahse girebilirdi, tabii kızı kendisinin ünlü edeceğini hiç düşünmemeşti." gibi. bu tarz ipucu cümlelerini çokça kullanması beni rahatsız etti. Fakat daha da rahatsızlık veren, hatta sinir bozucu olan bir cümlesi vardı. okurken resmen kalakaldım. ne akışa ne de yazara yakıştırdım böylesi bir kelimeyi.
"Adam ibne değildi, daha da kötüsüydü, kadınları çekici bulan kadınsı bir adamdı sadece" diyor syf 93 te. ibne kelimesi gerçekten çok kaba geldi.hele bir de ibnelik kötü, daha da kötüsü var anlamı vermiş bu cümlesinde.
onun dışında cümleler, akış güzel. okunası bir kitap.