http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/11/dilek-taygun-gelinim.html
Nötr olduğumdan ortalama bir değer veriyorum...
Dilek Taygun'un daha önceden Kır Papatyası adında bir kitabını okumuş ve beğenmiştim. Çok fazla bir beklenti olmadan okuduğunda okura iyi vakit geçirten ve gülümseten sıcacık bir hikayesi vardı. Bu kitaba başlamadan önce yazarın kalemini bildiğim için daha bilinçli bir şekilde başladım kitaba ama ne yazık ki ilk kitabından bir tık daha aşağıda gibi geldi bana.
Öncelikle sevmediğim ve eksik bulduğum kısımlardan bahsetmek istiyorum. Sonrasında ise sevdiğim kısımlardan bahsedeceğim. :)
Kitapta imla hataları çok vardı ve özellikle ilk 100 sayfada neredeyse rahatsız edici derecedeydi diyebilirim. Bazı kelimeler tekrarlanmıştı ve bu durum pek iyi gelmedi bir okur gözünde bana. Kitapta karakter geçişleri vardı artık bunu bir çok yazar yapıyor her ne kadar sevmesem de alıştım bu duruma sanırım yadırgamıyorum artık ama bunda bir Funda tarafından anlatılıyor sonra bir bakıyorsun Doğan tarafından anlatıma geçiyor sonra bir bakmışsın ki direk üçüncü kişi tarafından anlatım yapılmış. Bunu bölüm bölüm yapsaydı yazar daha iyi olabilirdi bu şekilde o rayı oturtana kadar çok kopukluk hissediyorsun ne yazık ki.
Funda, Doğan'a karşı duyduğu öfke ve nefretin birden Gaziantep yolculuğu sonrasında değişmesi... bana bu yumuşamanın çok çabuk olduğunu hissettirdi. Birden bir sihir olmuş bu gezi ikisinin arasını düzeltme dokunuşu yapmış gibiydi. Hani ne bileyim onun sinyalleri verilseydi, orada birden yumuşama değildi yavaş yavaş olsaydı daha iyi hissettirirdi beni diye düşünüyorum.
Eleştirebileceğim kısımlar sadece ve sadece bu kadar. Sevdiğim kısımlara gelirsek...
Doğan'ın Funda'ya karşı olan duygularını kabullendikten sonra ona karşı olan tutumu açıkçası çok güzeldi. Evet, seven adam böyle yapar... onu ister... yanında olsun ister... gitmesin ister... bunları Doğan'da görmek çok hoştu.
Behiye ile olanlar ise... başta kızsam da sonradan Behiye'nin güçlü duruşu açıkçası takdir ettim. İşte kadın dediğin... dedim :) Umarım Enes ile aralarında bir şeyler olur diye düşünmedim desem yalan olur. :)
Ömer... en çok onu merak ettim. Onun düğününe ve eşine dokunuşlar yapmış bir sonraki kitabı için hazırlık yapmış yazar :D açıkçası merak ediyorum Ömer'in hikayesini ve yazarın bir kitabına daha şans verme taraftarıyım.
Bu arada unuttum kısaca size kitabın konusunu anlatayım. Funda, asi ele avuca sığmayan babasına ve annesine öfkeli Doğan'dan elinden aldığını düşündüğü şeyler için nefret eden bir kız. Funda'nın babası kızını zorla Doğan ile evlendirir. Birbirinden nefret eden iki insan gibi düşünülse de Doğan, Funda'ya karşı içinde barındırdığı hisler gün yüzüne çıkınca Funda'yı evliliklerinin gerçekliğine alıştırması ve gerçek bir evlilik yaşayarak mutlu olması için savaşmaya karar verir. Savaş deyince öyle bağırışlar çağırışlar falan diye düşünmeyin... sevgisini göstererek, sabırlı olarak ve daha da önemlisi Funda'ya değer vererek savaşır. Funda'nın inatçı kişiliği ve Doğan'a olan nefretiyle hayatlarını yoluna sokup sokamayacaklarının hikayesi Gelinim.
Ahh... bu arada demeden geçemeyeceğim... şu Doğan elini kestikten sonra eve geliyor ya, sonra dinleniyor falan... Funda mutfaktayken mutfağa giriyor... o sayfayı üç kere okudum... daha doğrusu o üç sayfayı... çok güzeldi o kısımlar be :D
Neyse... sevmediğim kısımlar vardı sevdiğim kısımlar da vardı. Bu yüzden kitaba karşı kötü bir yorum yapmak istemiyorum. Tercihi size bırakıyorum. Ama okumak isterseniz de... çok büyük beklentilere girerek okumayın diyebilirim.