Tek kelime ile “yaşanmamışlığı” anlatan bir kitap. Kesinlikle akılda kalıcı bir başkarakter olan Stevens’ın yolculuğunda katman katman açılan geçmiş, göz ardı edilen duygular ve en çok da o körü körüne adanmışlık insanı çarpıyor. Nihayetinde kendiyle yüzleşmesinden geriye kalan hayal kırıklığı ve pişmanlık dolu satırları boğaz düğümlenmeden okumak zor. Kuvvetli tasvirlerle şiir gibi bir fona sahip olduğu kadar İkinci Dünya Savaşı’nın eşiğinde İngiltere’nin siyasi konumuna dair ilginç yaklaşımı ayrıca dikkat çekiyor. Sosyal yapı ustalıkla yedirilmişse de kitap adeta hayattaki ıskalanmışlıklara adanmış.