“Eğitim yılları az ve eğitimi kalitesiz olan küçük okullar, bir kibrit çöpünün alevine benzer. Işığı birkaç saniye sürer. Yanınca, etrafında ancak birkaç metrelik alanı aydınlatır. Milletin kafasındaki karanlığı yırtmak için deniz feneri kadar ışık saçan büyük lambalar ve projektörler gereklidir. İşte ben, bu kararımla, doğduğum ve büyüdüğüm köyde büyük bir eğitim ve öğretim meşalesini tutuşturmak istiyorum.” diyerek profesörlüğü bırakıp, bir köy okulunda öğretmenlik yapmak için yola çıkıyor Raçinski. Hem meslektaşlarından hem de köyün yerlilerinden büyük tepkiler alsa da vazgeçmiyor ve eğitimine başlıyor. Ve gerçekten de çabalarının karşılığını karanlıkta kalmış yetenekleri açığa çıkararak alıyor. Kitap çok kısa, bir saatlik bir çay arasında bitiveriyor hemen. Bu sebeple Raçinski’nin maceralarını detaylı okuyamıyoruz. Yine de umutsuzluğa kapıldığım bir dönemde bana neden bu mesleği seçtiğimi ve neler yapmak istediğimi hatırlattığı için cok sevdim bu kitabı. Profesörün de dediği gibi biz eğitimciler basamakları kırık merdivenler gibi olmamalıyız. Şefkatli bir dokunuşu, aydınlanmayı ve öğrenmeyi bekleyen milyonlarca çocuk var çünkü.