Kitabın ilk yarısında yorumumda ne yazacağımı tasarlamıştım, öncelikle onu aynen aktarıp nelerin değiştiğine geçeceğim;
*ARKA KAPAĞI OKUYAN BİRİNİN MARUZ KALACAĞI ÖLÇÜDE SPOİLER TEHLİKESİ*
Aslında bu biraz da intikam hikayesi... Belki de haberlerde gördüğünüz çocukların, dünyanın pisliğine birinci dereceden şahitlik etmelerinden önce defalarca onları kanatlarınız altına aldığınızı ya da suçluların yanına ölüm meleği gibi indiğinizi düşlediğiniz alternatif bir evrenin varlığının hikayesi...
“Bana doğmuş olmamın gerekli olduğunu hissettiren şekilde sevilmedim, yalnızca sevilmek için doğmuş hissettirecek şekilde bile...”
Bone denen bu kasabada uyuşturucular, fuhuş, sefillik hüküm sürüyor. Yaşayanların oradan kaçmak istedikleri bu yerde çocuklar en azından sevilmek için doğmuş olmayı diliyor. Margo bizim bu kasabada olayları ve insanları(?) gözlemlememiz için gözlerimiz oluyor. Ama bakalım herkesin kafayı, bir yerden, yediği bu yerde o gerçekten de normal kalabilmeyi başarabilmiş mi?
Yakındığım noktalar:
1- Kitapta sinir edici kopukluklar vardı ve çeviriden de kaynaklanabileceğini düşündüğüm başka birkaç hata daha.
2-Şimdiki zaman ekinin de bunda çok büyük bir etkisinin olduğunu tahmin ettiğim sanki olaylarla bir yere varamıyormuşuz, onların bizi başka bir şeye hazırlamaktan başka pek bir önemi yokmuş hissi okuma heyecanını körüklemek yerine -kitabın yarısından fazlasını kapladığı için- tam tersine bıktırıp, bunaltıyor.
Şimdi gelelim kitabı tamamen bitirdiğimde nelerin değiştiğine;
Yazarın S*ktir Et Aşkı kitabından sonra, bendeki Tarryn Fisher ne yazarsa alırım! havası sarsılmıştı. Kitabın ikinci yarısında da bir şeyler sarsıldı ve sanırım bu, sarsılmanın iyi manada kullanılabileceği nadir durumlardan biri. Mesela; arka kapağın spoiler içerdiğine inanıyordum ve bu inancın değişmesi için çok büyük bir zelzele gerekti xD
1- Kopukluklar, aslında belki de başka bağlantıların temeli olabiliyormuş.
2- Eh, belki de bazen gerçekten hislerinize güvenmeliymişsiniz :)
Bir süre tavana bakıp, kafaya bir şeyler dank edince Oha! dedim, o kadar mantıklı cümlelere bürünmüş saçmalıklar okudum ki kendimi evet doğru söylüyor derken bulunca irkildim. Psikopat bu kadın, başka ne denebilir ki?
Bunun, her okuduğunuzda size farklı şeyler katabilen kitaplardan olduğunu düşünüyorum. O ayrımı ileride fark edebilmek adına ve kafamın rahatlaması için bir şeyler yazayım diye kendimi zorladım kaç gündür. Hala pek de içime sinen bir yorum olmadı; ama hala buraya kadar okuyan var mı ya? :D
***Son bir tavsiye; İlik'i Siyah Damar'ın kardeşi ilan ediyorum. Birini okuyan diğerini de okusun ;)