Bu kadar çok ödül amış bir bilim kurgu romanını beğenmemek ayıp olurdu zaten. Asimov bu romanıyla bilim kurgu edebiyatının en prestijli ödüllerinden olan Nebula ödülünü 1972'de, Hugo ödülünü ise 1973'te kazandı.
İşte Tanrılar üç bölümden oluşan bir kitap. Olaylar ilgili olmasına karşın üç ayrı öykü havasında geçiyor. İlk bölümde bilimi hırslarının uğruna kötüye kullanan bilim adamlarını, ikinci bölümde paralel evrende yaşayan uzaylıları, üçüncü bölüm ise dünyanın ayda yaşayan uzaylılarla beraber kendi geleceğine ilişkin verdiği karar hakkında. Bu üç bölümde farklı karakterlerden bahsedildiği için hangi karaktere ne olduğu konusunu pek takip edemedim ve sonrasında da sonuçsuz kaldığını gördüm. Sanki Asimov bu romanın devamını yazmalıymış ya da yazmayı planlamış ve unutmuş gibi bir durum söz konusu.
Birinci bölümü okurken Asimov küresel ısınma konusunu 1970'lerden öngörmüş diye düşündüm. İkinci bölümü okurken Asimov'un hayal gücünün zenginliğine hayran kaldım. Üçüncü bölümde de sorunların çözümlenmesiyle bir iç huzuru buldum.
Asimov bir bilim kurgu etkinliğinde var olmayan bir radyoaktif izotop hakkında konuşmak için Robert Silverberg'e yanaşır. Silverberg ile konuşmasının sonunda da bu konudaki yaratıcılığını bir romanlar somutlaştıracağını söyler. Sonrasında da İşte Tanrılar'ı yazar.
Güzel, kaliteli bir bilim kurgu. Bilimi de kurguyu da boğmadan, sıkmadan sunan bir Asimov ustalığı...