Tüm galaksiye pis kokular yayan insan ırkına artık katlanamayan,obsesif kompülsif bozukluğuna sahip Hoonhorlar, Büyük Tufan'a neden olurlar. Tüm insan ırkı yokolur. Ancak "eleştirmenleri" gıcık edecek şekilde tek bir insan kurtulur: Simon Wagstaff. Onunla beraber Tufan'dan kılpayı kurtulan köpeği Anubis ve baykuşu Athena ile kapağı Çin bandrollü Hwang Ho gemisine atarlar. Yokolan ırkını ve gezegenini geride bırakan Simon, Tanrı'nın kapısına dayanmak ve yakasına yapışıp gerçeği öğrenmek için binlerce yıl sürecek bir yolculuğa çıkar. Arada ölümsüz de olmuş olabilir...
Yazarın eleştirmenlerle alıp veremediği ne tam olarak çözemesem de kitap süresince beni kovalayan bir motif oldu. Kurgu saçma değil...Absürd. Bu şekilde yazılmış ve aktarılmış. Hikaye bazen tuvalet komedilerini aratmazken bir anda çok ciddi ve derin sorgulamalara dalıyor. Çoğu yerde Freud'a takılıp düşen mizah bazen ince bazen kalın göndermelerle toparlıyor ve şaşırtıyor.Geneli itibariyle bir kara mizah örneği bu eser. Ancak fallik göndermeler içinde okuyucuyu itmesine rağmen öyle sivri ve güçlü çıkarımlar içeriyor ki kendini okutmaya devam ettiriyor. İnsanlığın sorgulandığı bölümler göze gerçekten çarpıyor, mizahın arasında çok ciddi şeyler de söylüyor bize yazar. Genelinde mantık aramadım absürd doku nedeniyle. Arasam temel fizik ve biyoloji açısından zayıf olduğunu belirtirdim, ancak bu hikayenin arada kahkahalara sebep olacak kadar komik olabildiğini eklerdim.
Bir Adams veya Pratchett değil ama sivri ve eğlenceli bir kara mizah bilimkurgu eseri. Çarpıcı sonu ve katlanabilenler için bulunmayı bekleyen o çıkarımları büyük artıları eserin.