"Ölümün bir adım ötesinde, uçurumun kıyısında durmak, hayatımız işte buydu. Bu benim hayatımdı ve her zaman böyle olması gerektiğine inanıyordum. Fakat kulağa ne kadar garip gelirse gelsin, tetikçilerin yanında kendimi güvende hissediyordum."
~
Yine yeni yeniden mükemmel bir kitap! Redmerski'nin kalemi o kadar güzel ki yazdığı iki farklı tarzda da kendini kanıtlamayı başarmış. Katiller Çetesi'nin ilk kitabı Sarai muhteşem bir başlangıç yapmıştı ve tabiri caizse tam olarak 'film tadında' bir hikayesi vardı. İkinci kitap olan Izabel'de de birkaç ay sonrasından devam ediyor hikaye.
İlk kitaptaki karakterlerle devam ediyor hikaye evet birkaç yeni karakter görüyoruz ama olaya pek bir etkileri yok açıkçası. Zaten eldeki karakterlerle de muhteşem bir şey çıkarmış yazar ortaya başka kimseye gerek yok yani.
Gerçekten yazarın dili o kadar akıcı ki biraz daha biraz daha diye diye 100 sayfa birden okutuyor insana. Olayların merak uyandırıcı olması da ayrı bir şey zaten. Yalnız kitabın son sayfalarında o kadar şaşırdım ki 'Yok artık! O derece mi?' demekten alamadım kendimi.
Gelelim Victor'a... Ah be adam! Ne güzel de seviyorsun sen öyle. Tabi çiçekler, kalpler falan beklemeyin o da kendi tarzında seviyor ve bence çok da güzel seviyor. Hele kitapta bir sahne var, beni benden aldı. Sarai'ın Victor'u ne kadar değiştirdiğini açık bir şekilde gördük.
Sarai ise ilk kitapta kısa bir süreliğine girdiği Izabel rolüne tamamiyle bürünüyor. Zaten kitabın isminden de anlaşılıyor bence. Her şey bir kenara ben bu çeteyi ve üyelerini çok seviyorum. Victor ve Izabel'in yanı sıra tuhaf hikayesiyle ve tatlış tavırlarıyla Fredrik ve kitabın başında nefret etmeme rağmen sonlara doğru ilgimi çekmeyi başaran Niklas'ın hikayelerini okumak için çıldırıyorum. Üçüncü kitabı heyecanla bekliyorum!