Pira' ye hayran biri olarak bu kitabı okuduğumda daha da hayran oldum.. Piraye'nin Nazım'a olan askı kadar güzel bir aşk daha tanımadım. Nazım'ın Moskova'daki mezarı iki kişilik, Vera'nın külleri tam da Nazım Hikmet'in kalbinin üstüne yerleştirilmiş.. Nâzım düşünceleriyle sınanmış, aşkıyla, şiirleriyle. Piraye o dönemde o kadar sıkıntıda kalmış ki üç kuruş kazanmak için ne iş varsa yapmış, oysa kültürlü bir kadın, dil biliyor ama Nâzım’ın karısı olduğu için iş bulamıyor… Yani yaşamlarıyla sınanmışlar, onların elinde kala kala aşkları kalmış ve aşk Nâzım’ın en umutsuz anında bitmese de büyük bir yara almış.. Nâzım hiçbir kadını Piraye kadar sevmemiş ama hiçbir kadın da ona Piraye kadar sadık kalmamış. Bir kadın ilk askı, diğer kadın ölene kadar onunla.. Her ne kadar Piraye'ye çok haksızlık edildiğini düşünsemde, çok şanslı kadın aslında.. Ama hala düşüncem aynı, Nazım Hikmetin mezarı yanında Piraye olmalıydı Vera yerine..