Normalde olsa bu kitabı seveceğimi sanmazdım.Hatta başlarken bile umudum da yoktu açıkçası.Ama beni bu kitap çok şaşırttı.Kurgusuyla değil ama yazarın o anlatış şekli o kadar duygu yüklü geldi ki kayıtsız kalamadım.Adeta kitabın içine çekildim.Ve,evet sevdim.
Kitap William'ın rüyasıyla başlıyor.Kabus desek daha doğru aslında.Ve bu kabuslar kitap boyunca hep tekrarlanıyor.Ta ki mutlu sona ulaşana kadar.He, yeri gelmişken söyleyeyim.Kitap mutlu sonla bitiyor.Rahatlıkla okuyunuz.
Her neyse,işte bizim William doğduğu büyüdüğü kasabadan,ailesinden bir anda ayrılmıştır.Sanki bir terk ediş gibi.Hiç kimse bunun nedenini bilmemektedir.Bir kişi hariç:Kalbinin sahibi olan kız.Ailesi perişan durumdadır.Doğal olarak William da.Kendi kişiliğini yitirmiştir.Başka birisi olmak için kendini heba etmiştir.Geçmişinden kurtulmak için her yolu denemiştir ama nafile.Bir gün Blake'ten yani abisinden telefon gelir.Ve geri dönmek zorunda kalır geçmişine.İşte böyle başlar bizim duygu yüklü masalımız.
Bu kitap benim "tatilden döndükten sonra eski sıkıcı hayata uyum sağlama sendromu"ma denk geldiği için yavrucak süründü.Aslında 3 oturuşta bitirdim gibi bir şey.Bir günde de bitebilirdi zira elime ne zaman alsam 150 sayfa bir anda akıp gidiyordu.Ben kitabın o karanlık,karamsar havasını çok sevdim.Aslında klişe de denebilen bir olay örgüsü var.Olayları tahmin edilebilirdi.Bendeniz klişelerden nefret eden ve olayların tahmin edilebilir olmasını sevmeyen biri olarak bu kitabı sevdiysem siz de seversiniz gibi geliyor.
Aklıma gelmişken söyleyeyim,kitapta bir sürü yazım yanlışı vardı.O kadar çoktu ki bir kaçını not aldım gerisine uğraşamadım üşendim.Mesela en basitinden birini size göstereyim: "Önemli olan, onu sonsuza dek onu yanımda istememdi."
Velhasıl-ı kelam,ben bu kitabı be kadar kurguda zayıf da olsa çoğu chik-lit kitabında daha çok sevdim.Beni etkileyen kitaplar her zaman öndedir.Ve bu kitap gereğinden fazla etkiledi.Sizde bir bakım derim.